AYŞE’NİN KADERİ

...

Ayşe, eşinden boşanmıştı. Mahkeme iki çocuğun velâyetini Ayşe’ye vermiş, bir miktar da nafaka bağlamıştı. Artık o günden sonra Ayşe için yeni bir hayat başladı. Daha önce oturdukları ev eşinin ailesine aitti. Bu evde kayınpederi ve kayınvalidesiyle beraber kalmışlardı. Komşuları ona yeni bir ev buldular. Eski evlerinden eşinin kendilerine verdiği eşyalarla kiraladıkları evi oturulabilecek duruma getirdiler. O akşam yeni evlerinde ilk defa kalacaklardı. Sofrada ne kendisi ne de çocuklar bir şey konuşmadılar. Zeynep, beş yaşındaydı. Daha önce evde yaşanan huzursuzlukları hissediyordu ama bu yeni durumu henüz kavrayamamıştı. “Anne, babam artık bizimle olmayacak mı?” sorusu ondan beklediği bir soruydu. “Kızım, biz burada sen ve ağabeyinle birlikte yaşayacağız. Siz ne zaman isterseniz babanızı göreceksiniz.” dedi. Ali, ortaokula gidiyordu. Zeynep’e göre neyin ne olduğunu anlıyordu. Oğlu, kendisine babasıyla olan problemde sessiz bir destek vermişti.

Çocukları öperek yerlerine yatırdı. Onlar uyuyuncaya kadar da odalarından ayrılmadı. Kendi odasına çekilip yalnız kaldığında gözlerinden yaşlar boşanıverdi… Geçmiş, gözünün önünde bir film şeridi gibi geçti. Levent, on beş yıl önce askerlik görevini yapmak üzere memleketi olan Çanakkale’ye gelmişti. Kader onları karşılaştırdı. Birbirlerini sevdiler. Askerlik sonrasında da gelip kendisini istediler. Düğün sonrası eşinin çalıştığı Taşköprü’ye yerleştiler. Levent aslen Samsunlu’ydu. SEKA Sigara Kâğıdı Fabrikası’nda çalışıyordu. Önce oğlu, sonra da kızı dünyaya geldi. Hayatlarındaki kırılma noktası Levent’in işyerinin özelleştirilmesiyle başladı. Ustabaşı olarak iyi bir maaşla çalışan eşi, bir gün kendisini Cide’deki bir okulun hizmetlisi olarak buluvermişti. Maaşı da eski maaşının yarısı bile değildi. Ama emekli olabilmesi için bu durumu kabullenmek zorunda kaldı. Cide’ye onları götürmeyip yalnız gitti. “İkinci bir ev tutamayız. Maaşım buna yetmez.” diyordu. Hafta sonları yanlarına gelebiliyordu. Bir süre sonra gelmeler daha da seyrekleşti. “Niye gelmedin?” diye sorduklarında “İzin vermiyorlar.” diyordu. Sonunda mesele anlaşıldı. Eşi, Cide’de bir kızla yakınlık kurmuş, onunla yaşamaya başlamıştı. Bir gün karşısına çıkıp “Ben ayrılmak istiyorum.” deyince gerçek anlaşıldı… İtiraz etmedi. Tek celsede boşandılar… Sabah ezanı okunurken henüz uyumamıştı.

Oğlu o yıl girdiği sınavda başarılı oldu. Göl Anadolu Öğretmen Lisesi’nde okuyacağı için Kastamonu’da ev tutup taşındılar. Zeynep de ilkokula Kastamonu’da başladı. Giderleri arttığı için çalışması gerekiyordu. Bir tekstil fabrikasında iş bulup çalışmaya başladı. Ali, okulunda çok başarılıydı. Bütün öğretmenleri onu seviyorlardı. Eşi, bir yıl sonra ilk defa çocuklarını görmeye geldi. Ama psikolojisi bozuktu. Beraber yaşadığı hanımdan da ayrılmıştı.

Yıllar geçip giderken çocuklar büyüyor, ihtiyaçlar çoğalıyordu. Komşusunun evinde dokuma tezgâhı vardı. İş yerlerine parça başı iş yapıyordu. Komşusu işi ona da öğretti. Artık ek bir gelir sahibi olmuştu…

Bir gün boşandığı eşi çıkageldi. Emekli olmuştu. “Yeniden evlenelim.” diyordu. On beş yılını birlikte geçirdiği, ona pırıl pırıl iki çocuk verdiği bu adam bir başka kadın için onurunu ayaklar altına alıp, çekip gitmişti. Artık birlikte olmaları mümkün değildi. Bu sebeple eski eşine “Hayır!” cevabını verdi. Levent çok sinirlendi. “Bu iş mutlaka olacak, yoksa sonu kötü olur.” diyerek kendisini tehdit etti.

O günden sonra eşinin baskıları, tehditleri devam etti. Devamlı kendisini takip ediyordu. Bir akşam iş çıkışında yine “Hayır!” cevabını alınca kendisini dövmeye başladı. İş arkadaşları gelerek onu kurtardılar. Olay karakola intikal etti. Artık büyük bir korku ve tedirginlik içindeydi...

Oğlu okulu bitirmiş, mezuniyet töreni gelip çatmıştı. Kızıyla beraber hazırlanıp okulda yapılacak törene gittiler. Ali, okulu derece ile bitirmişti. Kendisine ödülü verilirken ağlamaya başladı. Tören sonrasında Ali’ye sarılarak tebrik etti. Onunla gurur duyuyordu. Ali, arkadaşlarıyla birlikte okulda kaldı. Zeynep’le evlerine gitmek üzere okuldan ayrıldılar.

Eve geldiklerinde Levent’in kapıda onları beklediğini gördüler. Sarhoştu, ayakta zor duruyordu. Yüksek sesle “Haydi gidiyoruz.” diye bağırdı. Ayşe korkuyla “Biz bir yere gitmiyoruz. Bu iş bitti. Kabul et artık.” diyebildi. Levent, “Bunu senin yanına bırakmayacağım. Öldüreceğim seni.” diyerek tabancasını çıkardı. Ayşe, Zeynep’i arkasına saklayarak “İmdat! İmdat!” diye bağırmaya başladı..

Silâh seslerini duyan komşular yerde kanlar içinde yatan Ayşe’yi ve annesine sarılıp ağlayan Zeynep’i buldular. Polis, olay sonrası kaçan Levent’i kısa sürede yakaladı...

Ayşe’nin cenaze namazına aralarında özellikle kadınların bulunduğu kalabalık bir cemaat katıldı. Ali ve Zeynep’in annelerinin tabutuna sarılarak ağlamaları ve Ayşe’nin kaderi cenazeye katılan herkesi ağlattı…

Etiketler :
, , , , , , ,
Diğer Yazıları

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
0 Yorum