İSTİKLÂL YOLU
...
Devrekânili
Pehlivan:
-Bugün kar
yağmıyor ama her yer karla kaplı. Karın gerisi de geleceğe benziyor.
Hayırlısıyla bu kafileyi de Kastamonu'ya ulaştırırsak bir süre çalışmayız
herhalde…
Seydilerli
Ahmet:
-Bu
seferkilerin hepsi de subay. Ordumuzun bunlara çok ihtiyacı varmış. Onun için
bir an önce yola çıkalım diye ısrar ediyorlar.
Konuşmalar
devam ederken bir taraftan da eşyalar yükleniyor, kadın ve çocuklar arabalara
bindiriliyordu. Seydilerli Ahmet:
-Bunlar
yanlarında kadın ve çocuktan niye getirdiler acaba! Ayak bağı olmazlar mı?
Pehlivan:
-İstanbul
işgal altında. Kime güvenip de ailelerini oralarda bıraksınlar. Bu sebeple aile
fertlerini yanlarında getirip onları güvenli bir yerde bırakıyor, ondan sonra
gözleri arkada kalmadan cepheye gidiyorlar.
Kafile,
hazır olunca İnebolu'dan hareket edildi. On dört atlı arabadan oluşan kolda
toplam kırk beş kişi bulunuyordu. Yolun yokuş ve karlı olması sebebiyle çok
yavaş gidiliyordu...
Subaylar ve
aileleri manzara karşısında hayretler içinde kalmışlardı. Yolun iki tarafı da
yemyeşil ormandı. Karın beyazı ile ormanın yeşili birleşince adeta herkes
büyülenmişti. Bir süre bu büyünün tesiriyle hiç konuşmadan yollarına devam
ettiler.
Adının Ali
olduğunu öğrendiği genç subaylardan birisi Pehlivan'a:
-Bu cennet
vatanı nasıl düşmana terk ederiz? Kanımızın son damlasına kadar bu mübarek
toprakları savunacağız.
Pehlivan,
genç subayın heyecanı karşısında tüylerinin diken diken olduğunu hissetti:
-Biz de
elimizden geleni yapacağız beyim. Kadın, erkek, çocuk İnebolu'ya gemilerle
gelen cephanelerin cepheye zamanında ulaşması için her türlü fedakârlığı
gösteriyoruz. Bu sene kış da aman vermiyor. Bu havada, bu dağlarda donanlar
oluyor. Ama hiç kimse bıkmadan usanmadan işine devam ediyor.
Arabanın
birinde hamile bir bayan vardı. Araba sarsıldıkça kadın bağırmamak için
kendisini zor tutuyor, beyi ise adeta kadının gözlerinin içine bakıyordu.
Tahminlerine göre bir ay sonra çocukları dünyaya gelmiş olacaktı. Herhalde
doğum Ankara'da olur diye düşündü kadın. Hele bir hayırlısıyla oraya
varsalardı.
Öğlen bir su
başında mola verdiler. Karınlarını doyurduktan sonra vakit kaybetmeden yola
çıktılar. Yol daha da dikleşmişti. Bazı yerlerde inip, arabaları itmek zorunda
kalıyorlardı. Atlar veya araba bir kaysa yolun bir tarafı uçurumdu. Bir süre önce tabiata karşı
duydukları hayranlık bir anda yerini korkuya bıraktı. Bu korku kendileri için
değil, eş ve çocukları içindi.
Akşam hava
kararırken Soluğan Hanı'na vardılar. Pehlivan, "Geceyi burada
geçireceğiz." diye kafiledekilere seslendi. Han, iki göz odadan ibaret
küçük bir yerdi. Kadınlar bir tarafa, erkekler bir tarafa sıkışarak
yerleştiler. Artık sabaha kadar bu şekilde idare edeceklerdi. Hancının sıcak
çorbası içildikten sonra herkes günün yorgunluğundan uyuyakaldı.
Gece
yarısına doğru kar yağışı başladı. Pehlivan, Ahmet'le dışarı çıkıp atları
kontrol etti. Kar lâpa lâpa yağıyordu, hava da hayli soğumuştu. Pehlivan:
"Bu kar, sabaha kadar böyle devam ederse burada hapis kalırız." dedi.
İçeri girip onlar da yerlerine uzandılar.
Sabah
kalktıklarında kar kalınlığının yarım metreyi geçtiğini gördüler. Dışarıdaki
hayvanları suladıkları oluklar bile donmuştu. Kar yağışı hâlâ da devam
ediyordu.
Kar yağışı
ertesi gün de, daha ertesi gün de devam etti. Handa erzak kalmayınca haber
ulaşabilecek çevre köylerden yardım istendi. Köylüler onlara gerekli yardımı
getirdiler. Arabacılar arabalarını handa bırakıp ölmemeleri için hayvanlarını
zorla yol açarak çevre köylere götürdüler.
Aradan bir hafta
geçmesine rağmen ne İnebolu, ne de Kastamonu istikametinden hana gelebilen
olmadı. Kar yağışı zaman zaman dursa da, bir süre sonra yeniden başlıyordu.
Dışarı çıkıp yürümek imkânsız hâle gelmişti. Hanın çatısının göçmemesi için
çatıya çıkılarak biriken kar atılıyordu.
Handaki
yirminci günlerinde hamile kadın sancılandı. Kafilede bulunan subayların
birinin annesi doğumu yaptırmayı üstlenmek zorunda kaldı. Uzun ve endişeli bir
bekleyişten sonra nur topu gibi bir oğlan çocuğunun ağlaması Soluğan Hanı'na
yayıldı…
Handa tam
otuz üç gün kaldılar.
Karın durması birlikte kafile, İstiklâl Yolu’nda Kastamonu'ya
doğru ilerlemeye başladı...(1)
(1)
Şehit Şerife
Bacı Kurtuluş Savaşı Hikâyeleri / Mehmet
Sayan
Kastamonu 2018 Türk Dünyası
Kültür Başkenti etkinlikleri kapsamında İl Kutlama Komitesi tarafından
bastırılmıştır. (3 Şubat 2021 tarihli Açıksöz’deki yazımızın tekrarıdır.)
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.