ACI HABER

...

HİKÂYE                                

 

Suriye’de askerlik görevini yapmakta olan eşim dün akşam kandil olmasına rağmen bizi aramamıştı. Oysa ki böyle mübarek günlerde bizi aramayı hiç ihmal etmezdi. Endişeliydim. Gece televizyonlar İdlib’teki şehit haberlerini vermeye başlayınca endişelerim daha da arttı.  Gece sabahı zor yapıp görev yaptığım okula gittim ama derslerimi zorlukla yaptım. Telefonumun her çaldığında kalbim çarpıyor, acaba acı bir haber mi diye korkuyordum. Son ders zili çaldıktan sonra eve gitmek üzere okuldan ayrıldım. Evimiz okula yakın olduğu için yürüyerek gidiyordum. Yürürken de düşüncelere daldım. Eşim Mustafa ile aynı ilçede büyümüştük. İlk ve orta tahsilimizi ilçemizde yaptıktan sonra üniversite tahsili için de aynı üniversiteyi tercih etmiş ve eğitim fakültesini birlikte bitirerek öğretmen olmuştuk. Ailelerimiz birbirlerini tanıdıkları için evlenmemizi arzu ediyorlardı. Biz de birbirimizi seviyorduk. Evlendik. İkimiz de atamamız yapılmadığı için eşimin ailesinin evlerine yerleştik. Eşimin babası emekli memurdu. Ev küçük, tek katlı bir evdi. Olumsuz şartlara rağmen eşimin anne ve babası bana o kadar iyi davranıyorlardı ki ben de onları çok seviyordum. Evliliğimizin ikinci yılında kızımız dünyaya geldi. Kızım bize uğurlu geldi ki bir yıl sonra benim atamam yapıldı. Atamamın yapıldığı Urfa’nın Siverek ilçesine giderek göreve başladım. Mustafa, çalışmadığı için kendi bütçemize uygun küçük bir ev tuttuk. Beni öğretmenevine yerleştiren eşim, eşyalarımızı almak üzere Hatay’a gitti. Bir hafta sonra eşyalarımız gelmiş, evimize geçmiştik. Eşim, kızıma bakacak olan annesini de eşyalarla birlikte getirdi.  Böylece bizim için artık yeni bir hayat başlamıştı…

Günler gelip geçiyordu. Mustafa’nın öğretmenlik ataması bir türlü yapılmadı. Bu arada askerliğini yaptı. Askerlik sonrasında da devletin uzman çavuş alacağını duyunca başvuru yaptı. Başvurusu kabul edilen eşim, eğitimi sonrasında geçici görevle Suriye’ye gönderildi.  Artık bizim için endişeli günler başlamıştı. Kulağımız telefonda, gözümüz televizyondaydı. Son olarak Mustafa ile iki gün önce görüşmüştük. Bize hissettirmek istemiyordu ama durumun gergin olduğunu televizyon haberlerinden öğreniyorduk.

Eve yaklaştığımda evin önünde bir askeri araç ve bir ambulansın olduğunu gördüm. Kalbim hızla çarpmaya başladı. Evin önü kalabalıktı. Ama herkes sessiz ve üzgündü. Ağlayanlar vardı. İki asker, eve büyükçe bir bayrak asıyorlardı. Bir bayan astsubay koluma girerek beni eve soktu. Kayınvalidem bayılmış, O’nu divana yatırmışlar, yanında sağlık görevlileri vardı. Koluma giren bayan astsubay beni oturttu. Odadaki binbaşının “Başınız sağolsun Hoca Hanım, eşiniz şehit oldu. Mekânı cennet olsun.” diye başlayan acı haberi üzerine kulaklarım uğuldamaya, gözlerim kararmaya başladı. Bayılmışım, kendime geldiğimde hastanedeydim.

Ertesi gün askeri bir araçla Hatay’a götürüldük. Askeri bir uçakla getirilen Mustafa’nın bayrağa sarılı tabutunu havaalanında karşıladık. Tabuta sarılıp ağladık, ağladık…

İlçe merkezinde cenaze namazının kılınacağı camide büyük bir kalabalık vardı. İnsanlar, sloganlar atıyorlardı.

Mezarlıkta ne olup bittiğinin farkında olmayan, bir daha babasını göremeyecek olan kızıma sarılarak şehit eşime son görevimizi yaptık.

Artık bizim için Mustafa’nın olmadığı zor yıllar başlayacaktı… (1)

----------------

(1) Şehidini Bekleyen Baba / Mehmet Sayan

Kastamonu Belediye Başkanlığı Kültür Yayınları

Etiketler :
, , , ,
Diğer Yazıları

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
0 Yorum