TIP BAYRAMI VE DOKTORLARIMIZ

...

Son günlerde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yurt dışına gitmek isteyen veya özel sektöre geçen doktorlar için söylediği: “En az alan doktor ne alıyor dedim: “8-9 bin” dediler. En fazla alan dedim: “25 bin civarında” dediler. Özel sektör çok veriyormuş, oraya gidiyorlar. Açık konuşuyorum varsın giderlerse gitsinler. Biz de yeni bitiren doktorlarımızı istihdam ederiz veya yurtdışından dönmek isteyenlerin dönüşümünü sağlar buralarda görevlendiririz.” sözleri kamuoyunda tepkilere sebep oldu. Doktorlar, Cumhurbaşkanının bu sözlerin kendilerini kırdığını ifade ettiler ve “Hiçbir yere gitmiyoruz! Buradaydık, buradayız, burada kalacağız.” diye tepki gösterdiler.

Tıp fakültelerine girmek için öğrenciler çok yüksek bir puan alarak ilk beş bine girmek zorunda olan zeki öğrencilerdir. Tıp eğitimi uzun ve meşakkatli bir eğitimdir. En az 6 yıllık bir sürede lisans eğitimini tamamlarsınız. İhtisas yapıp uzman olmak için ise 4-5 yıl daha gereklidir. Bunların hepsini başarıp da doktor olarak göreve başlayanları mecburi hizmet, görev sırasında ise değişik maddi ve manevi zorluklar; şiddet gibi sıkıntılar beklemektedir. Genç doktorlar, asistanlar tıp fakültelerinde tecrübeli doktorların yanında usta, çırak ilişkisi içersinde yetişmektedirler. Yani tecrübeli bir doktorun boşluğunu yeni mezun olmuş genç bir doktorla veya yurt dışından getirilmiş yaptığı tahsilin niteliğinin ne olduğu belli olmayan ve Türkçe bilmeyen bir doktorla doldurmak mümkün değildir. Atalarımızın söylediği: “Yarım doktor candan, yarım hoca dinden eder.” atasözü de bu gerçeği en veciz şekilde açıklamaktadır.

İki yıldır dünya ile beraber büyük bir pandemi süreci yaşadık. Yaklaşık yüz bin insanımız hayatını kaybetti. Bu arada çok sayıda sağlık çalışanımız kendi sağlıklarını hiçe sayarak bizler için mücadele ettiler, içlerinden görev şehidi olanlar oldu. Sağlık çalışanlarımız gece gündüz demeden fedakârca çalıştılar. Pek çoğu evlerine dahi gidemeden hastanelerde gecelediler. Onlara minnet duyduk. Alkışladık. Bu sebeple onları daha iyi anlamamız gerekiyordu. Niçin yurt dışına gitmek istiyorlar, doğup büyüdükleri hatıraları ve sevdikleri olan vatan topraklarını terk etmek zorunda bırakacak sorunların ne olduğunu araştırıp bu sorunları gidermemiz gerekiyordu.  

Son yıllarda büyük hastane binaları yapıldı. Ama binaları sağlık kuruluşu yapan içindeki sağlık personelidir. Yoksa muayene için randevu almak istediğinizde size günler sonrasına, röntgen veya emar çekimi için aylar sonrasına randevu veriliyorsa, ameliyat için randevu dahi verilemiyorsa bu büyük binalar etkin bir sağlık hizmeti veremiyor demektir. Bu durumda insanlar, şu ekonomik kriz döneminde özel sağlık kuruluşlarına giderek sağlık hizmeti almak zorunda kalmaktadırlar.

Yine son yıllarda devlet ve vakıf üniversitelerinde toplam 139 tıp fakültesi açıldı. Bu tıp fakültelerine YÖK, 2020-2021 dönemi için 16 bin 553 öğrenci kadrosu tahsis etti. Binası olmayan, hocası olmayan tıp fakülteleri var. Bu sebeple bütün tıp fakültelerinde aynı standartta bir eğitim verilemiyor. Bunun neticesi olarak da gelecekte nitelikli eğitim alamamış hekimler sorunu olacağı ifade ediliyor.

Cumhuriyetimizin Kurucusu Ulu Önder Atatürk’ün: “Beni Türk hekimlerine emanet ediniz.” sözlerini söylediği bir yerden Cumhurbaşkanımızın: “Giderlerse gitsinler.” söylediği bir yere gelmek çok üzücüdür. Eminim ki 14 Şubat Tıp Bayramı’nda doktorlarımızı kıran bu durum telâfi edilecek, gönülleri alınacaktır.

Çaresiz olduğumuzda, hayatımızdan endişe ettiğimizde doktorlarımızın kapılarını çalarız. Onlar da bizim acılarımızı, çaresizliğimiz giderirler. Bu sebeple onlara minnettarız. Her türlü zorluğa rağmen yılmadan, usanmadan bizlere hizmet eden doktorlarımız ve bütün sağlık çalışanlarımızın Tıp Bayramını kutlar, saygı ve sevgilerimi sunarım…

Etiketler :
, , , , ,
Diğer Yazıları

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
0 Yorum