GÖZYAŞI (HİKAYE)
...
Vali Rafet
Bey, meydana topladığı halka heyecan içinde hitap ediyordu:
“Arkadaşlar,
Allah'a şükürler olsun ki Sakarya Savaşı zaferle sonuçlandı. Bu zaferdeki
payınızı hiç kimse inkâr edemez. Binlerce evlâdınızı savaşmak üzere cepheye
yolladınız. Sizler de kadınınızla, erkeğinizle, çocuğunuzla cepheye zor
şartlarda silâh taşıdınız. Kızılayımızın topladığı yardımları günü gününe
cepheye ulaştırdınız. Yarın bu savaşın tarihini yazacak
olanlar mutlaka hakkınızı teslim edeceklerdir. Şimdi savaş bitti. Gazilerimiz
geri dönüyorlar. Bunların içinde çok sayıda yaralılar var. En kısa zamanda
gelecek olan bu kahramanların tedavilerinin yapılabilmesi için hastaneler kurmamız
gerektiği hakkında emir gelmiştir, Hemen kollan sıvayıp bu hastaneleri
hazırlamak zorundayız. Kızılayımız toplayacağı yardımlarla bu işi organize
edecektir. Hepinize güveniyorum. Yüce Allah'tan şehitlerimize rahmet, yaralı
askerlerimize acil şifalar diliyorum.”
Yardım
komitesi başkanlığına getirilen Lütfü Bey, Doktor Nuri Bey'le birlikte hemen
çalışmalara başladı. Önce devlet hastanesinin kapasitesi artırıldı. Okullar
bünyesinde ve Kırk Odalı Konak'ta yedi yüz yataklı hastaneler oluşturuldu.
Şehir merkezinden, Daday, Taşköprü, Araç ve Safranbolu'dan toplanan yatak,
yorgan, çarşaf ve karyolaların yanında sargı bezi olarak kullanılabilecek
Devrekâni bezleri ve tülbentler de depolandı. Üç gün içinde hastaneler yaralı
askerlerimizin barınmaları için hazır hâle getirildi.
Yaralı askerlerimizin
ilk kafilesinin geliyor olduğu haberi şehirde heyecan yarattı. Halk, akın akın
yaralılarımızı karşılamak için Olukbaşı'na gitmeye başladı.
Hüseyin
Çavuş, oğlu Ali'yi dualarla Sakarya Savaşı'na yolladığı Olukbaşı'nda diğer
insanlar gibi sabırsızlıkla beklemeye başladı. Zaman bir türlü geçmek
bilmiyordu. Nihayet ilk kafile geldi. Gelenlerin içinde Ali yoktu. Ayrıca
kimseden de Ali ile ilgili bilgi alamadı. İkinci ve üçüncü kafileden de Ali
çıkmadı. Evlâtlarına kavuşan anne ve babaların sevincini gördükçe içinde bir
burukluk meydana geliyordu.
Gelen
yaralılar hastanelere yerleştiriliyor, Ankara ve Çankırı'dan gelen doktorlar
yaralıları tedavi ediyorlardı. Sakarya'dan gelen yaralılarla hastaneler dolup
taşmış, birçok yaralı kışlada ayakta tedavi edilmişti. Muhittin Paşa ve Vali
Rafet Bey, hastaneleri ziyaret ederek gazilerin morallerini yükseltiyorlardı.
Sakarya
Savaşı'nın coşkusu içindeki halk yaralı askerlere yardım toplamaya devam
ediyordu. İsmail Habib Bey, Açıksöz'de yazdığı yazılarla, Lise Öğretmenleri
Musa Kazım Bey ve Zühtü Efendi ise düzenledikleri konferanslarla halkı yardımlara
teşvik ediyorlardı. Kızılay Kadınlar Şubesi bir sergi açarak üç bin bilet
satmış, bu faaliyetin geliri ile de yaralı askerlerimize giyecek eşyaları ve
sargı bezi alınmıştı. Bu arada İnebolu'dan toplanan para yardımı da Kızılay'a
ulaştı. Okullar, gençlik dernekleri adeta millî duyguların doruğa ulaştığı
yerler haline gelmişti.
Bu arada
şehit düşen askerlerin kara haberleri de arkadaşları tarafından ailelerine
ulaştırılmaya başladı. Birçok evden feryatlar yükseliyor, yürekler
parçalanıyordu.
Hüseyin
Çavuş'un günler geçtikçe sabırsızlığı artıyor, gece gündüz Olukbaşı'ndan ayrılmıyor,
gözleri yollarda Ali'sini bekliyordu.
İkinci hafta
gelen kafilelerden birinde komşularının oğlu Cemal'i gören Hüseyin Çavuş
sevinçle Cemal'in yanına gitti. "Hoş geldin oğul. İnşallah Ali'den hayırlı
haberler getirmişsindir." dedi. Cemal, bir süre bir şey diyemedi. Boğazına
bir şey düğümlenmişti sanki. Birden gözlerinden yaşlar yuvarlandı. Hüseyin
Çavuş'un sevinci hüzne dönüşüverdi: "Yoksa, Cemal'im..." diyebildi.
Cemal: " Hüseyin Amca, Ali Sakarya'da şehit düştü. Başın sağolsun."
diyebildi.
Hüseyin Çavuş ve Cemal birbirlerine sarılıp ağlamaya başladılar.
Bu acı tablo, onları seyreden herkesi derin üzüntüye boğdu…(1)
(1)
Siz Hiç
Kastamonu’yu Gördünüz mü? / Mehmet SAYAN
Kastamonu Belediye Başkanlığı Yayını
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.