Anlatılan…
...
Dervişe sormuşlar: En zor olan nedir?
Cevap vermiş: Sözdür demiş, anlatması da zor anlaması da…
İnsanlık çok zor günlerden geçiyor. Çünkü yaşanılanların manâsına tahammülün
tâkatleri kestiği bir asrın içerisindeyiz. Eğri temellere doğru diye
inandırıldığımız, kandırıldıkça acziyetimizin beynimizi kemirdiği,
umarsızlıkların ilerledikçe eğrilikler ve sapmaların arttığı, utançsız günlerin
tağutlarının zulmünü, kalemin beyandan aciz olduğu nice devirlerden bir
devirdeyiz. Zalimlerin kendi ikballeri için ateşe verdiği diyarlardayız. Daha
hayata yeni gözlerini açmışken, kendisinden tonlarca ağırlıkta bombalara siper
edilmiş Ukraynalı bebeğin ahındayız. Mezopotamya’nın ovalarından sadece alıp
vereceği nefes için hicretinde, bir miskal dahi yer tutmadığı denizin kıyısında
sessiz çığlıklarını ulaştıran Aylan bebeğin hapsindeyiz. Hücrelerden dünyaya
merhaba diyen nice muştuların intizarındayız. Vücutları lime lime edilen nice
mazlumların gözyaşındayız. Halbuki hatem’ül enbiya; “İnsanlar zalimi görürde
elini tutup engellemezlerse, Allah pek yakında onlara umumi bir ceza verir.”
diye buyurmuştu asırlar öncesinden, insanlar uyansın
diye. Buna rağmen bu ilk yaşayış, ilk acziyet, ilk geçiş değil. Asırlarca emsal
hadiseler tekerrür etti, kıssalar hisse olmadı. Son yüzyılda ise daha çok
tekerrür etti. Mazlum coğrafyaların ateşe verilmiş tarihi yinede ibret olmadı.
Nice büyükler, nice peygamberler diliyle ah etmese de, sessiz kaldık, şikayet
edildik ve yerin yüzü de altı da vurdumduymazlığı kabullenmedi, yeri geldi sel,
fırtınaoldu, deprem, intikam oldu. Heyhat ki güzel insanlar gibi hiç içine
atmadı. Zamanı gelince en güzel cevabı verdi insanlığa, anlasa da anlamasa da. Baktığında
tarihin tozlu raflarına, yaşanmışlıkları anlatan kitaplarla dolu odalarda. Ama ne
olursa olsun bugünü anlamak dünden geçer. Dün bilinmeden bugün anlaşılamaz.
Onların
benliği vardı. Her yerde işleri “ben”den başkasını reddetmekti. Halbuki “ben”
diyen “ben”likte en dibi boylamıştı. İhmal olmasa da imhali kullanacaktı.
Sonrasında
insanı sapıttırmak en temel umdesi oldu. Fıtratın mağlubiyeti, fetretin
galibiyeti için her şeyi kullandı. Makamını, parasını, gücünü, hayalini.
Sonra
kuruntularla aldatacağım dedi. Olanları olmamış, olmamışları olmuş gibi
gösteririm dedi. Hayaline bile sahip çıktı. Öyleki sessizce düşünmek istesen
duymasından, rüyalarına rehin koymasından endişe eder oldun.
Sonra emrini
verdi.Elbette ki verecekti. Elindeen ufak yetki olan vermiyor muydu? Ve O’nun
sessiz kullarına en büyük zulümler reva görüldü, kulakları delindi.Bakanların
ise gözleri perdelendi, kalpleri anlamaz oldu.Zulme rıza varsa, bedeli de
olacaktı.
Sonra
yaratılan her şeyi değiştittireceğim dedi, insanoğluna kaybettirmek için. Öyle
ya, bir kere yaşadığı dünyada yeni alemlere kanat çırpmalıydı insan, ezdikleriyle,
değiştirdikleriyle.
Güzel vaadlerdi,
kulağa da göze de hoş geliyordu. Anlayanlarda vardı, anlamayanlarda. Lakin
çoğunluk uysada, kalbin sahibine emanet olanlar uymadı. Çünkü uymayanlar
anlayanlardı.
İşte gecenin
içinde böyle düşünmeden edemiyor insan. Gecenin dışına çıkmadan dünden bugüne
volkanın kızgınlığını anlatamıyor. Anlatamasa da yinede düşünüyor bilinmezliği.
Yine de
soruyorum kendimce. Mazinin Firavunlar’ı bu zamanın eline su dökebilir mi bilemem
amma, zalim idarecileri kabul edecek bir toprak, toprak olamaz. Haman’ın yerine
göz koymuş, zalimlerin haksızlıklarına destek ve yardımcı olanlar, kendilerini
hep baki mi zannederler bilemem amma, faniliğin yokluğunu gariplerden daha çok
yaşayacaklar. Karun’la yarıştığını zannedip, sermayesiyle zalimlere sermaye
olanlar, hayatın garantisini almış mı bilemem amma, bir damla gözyaşının
tufanını mutlaka yaşayacaklar. Zalimin işini meşrulaştıran Bel’am misali fetva
sahipleri bugününü kurtarır mı bilemem amma, yarının bozgunu kalplerinde
patlayacak. Mele’i Firavun gibi zulmün çarkında itici olanlar, distopyanın en
büyük ezilmişliğini yaşayacak.
Olukların
birinden nur birinden kir akarken, dünya aslına mutlaka rücu edecek. Çünkü beli
bükülmüş yaşlılar var, takva sahibi gençler var, süt emen çocuklar var, hala
yayılan hayvanlar var, duasıyla, sevgisiyle, vicdanıyla ve ümidiyle yaşayanlar
var. Rahatından vazgeçip zulüm bizdense ben bizden değilim diyenler var.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.