Arb. Av. Hamit Serdar Yılmaz

Arb. Av. Hamit Serdar Yılmaz

Anlatılan…

...

Dervişe sormuşlar: En zor olan nedir?

Cevap vermiş: Sözdür demiş, anlatması da zor anlaması da…

İnsanlık çok zor günlerden geçiyor. Çünkü yaşanılanların manâsına tahammülün tâkatleri kestiği bir asrın içerisindeyiz. Eğri temellere doğru diye inandırıldığımız, kandırıldıkça acziyetimizin beynimizi kemirdiği, umarsızlıkların ilerledikçe eğrilikler ve sapmaların arttığı, utançsız günlerin tağutlarının zulmünü, kalemin beyandan aciz olduğu nice devirlerden bir devirdeyiz. Zalimlerin kendi ikballeri için ateşe verdiği diyarlardayız. Daha hayata yeni gözlerini açmışken, kendisinden tonlarca ağırlıkta bombalara siper edilmiş Ukraynalı bebeğin ahındayız. Mezopotamya’nın ovalarından sadece alıp vereceği nefes için hicretinde, bir miskal dahi yer tutmadığı denizin kıyısında sessiz çığlıklarını ulaştıran Aylan bebeğin hapsindeyiz. Hücrelerden dünyaya merhaba diyen nice muştuların intizarındayız. Vücutları lime lime edilen nice mazlumların gözyaşındayız. Halbuki hatem’ül enbiya; “İnsanlar zalimi görürde elini tutup engellemezlerse, Allah pek yakında onlara umumi bir ceza verir.” diye buyurmuştu asırlar öncesinden, insanlar uyansın diye. Buna rağmen bu ilk yaşayış, ilk acziyet, ilk geçiş değil. Asırlarca emsal hadiseler tekerrür etti, kıssalar hisse olmadı. Son yüzyılda ise daha çok tekerrür etti. Mazlum coğrafyaların ateşe verilmiş tarihi yinede ibret olmadı. Nice büyükler, nice peygamberler diliyle ah etmese de, sessiz kaldık, şikayet edildik ve yerin yüzü de altı da vurdumduymazlığı kabullenmedi, yeri geldi sel, fırtınaoldu, deprem, intikam oldu. Heyhat ki güzel insanlar gibi hiç içine atmadı. Zamanı gelince en güzel cevabı verdi insanlığa, anlasa da anlamasa da. Baktığında tarihin tozlu raflarına, yaşanmışlıkları anlatan kitaplarla dolu odalarda. Ama ne olursa olsun bugünü anlamak dünden geçer. Dün bilinmeden bugün anlaşılamaz.

Onların benliği vardı. Her yerde işleri “ben”den başkasını reddetmekti. Halbuki “ben” diyen “ben”likte en dibi boylamıştı. İhmal olmasa da imhali kullanacaktı.

Sonrasında insanı sapıttırmak en temel umdesi oldu. Fıtratın mağlubiyeti, fetretin galibiyeti için her şeyi kullandı. Makamını, parasını, gücünü, hayalini.

Sonra kuruntularla aldatacağım dedi. Olanları olmamış, olmamışları olmuş gibi gösteririm dedi. Hayaline bile sahip çıktı. Öyleki sessizce düşünmek istesen duymasından, rüyalarına rehin koymasından endişe eder oldun.

Sonra emrini verdi.Elbette ki verecekti. Elindeen ufak yetki olan vermiyor muydu? Ve O’nun sessiz kullarına en büyük zulümler reva görüldü, kulakları delindi.Bakanların ise gözleri perdelendi, kalpleri anlamaz oldu.Zulme rıza varsa, bedeli de olacaktı.

Sonra yaratılan her şeyi değiştittireceğim dedi, insanoğluna kaybettirmek için. Öyle ya, bir kere yaşadığı dünyada yeni alemlere kanat çırpmalıydı insan, ezdikleriyle, değiştirdikleriyle.

Güzel vaadlerdi, kulağa da göze de hoş geliyordu. Anlayanlarda vardı, anlamayanlarda. Lakin çoğunluk uysada, kalbin sahibine emanet olanlar uymadı. Çünkü uymayanlar anlayanlardı.

İşte gecenin içinde böyle düşünmeden edemiyor insan. Gecenin dışına çıkmadan dünden bugüne volkanın kızgınlığını anlatamıyor. Anlatamasa da yinede düşünüyor bilinmezliği.

Yine de soruyorum kendimce. Mazinin Firavunlar’ı bu zamanın eline su dökebilir mi bilemem amma, zalim idarecileri kabul edecek bir toprak, toprak olamaz. Haman’ın yerine göz koymuş, zalimlerin haksızlıklarına destek ve yardımcı olanlar, kendilerini hep baki mi zannederler bilemem amma, faniliğin yokluğunu gariplerden daha çok yaşayacaklar. Karun’la yarıştığını zannedip, sermayesiyle zalimlere sermaye olanlar, hayatın garantisini almış mı bilemem amma, bir damla gözyaşının tufanını mutlaka yaşayacaklar. Zalimin işini meşrulaştıran Bel’am misali fetva sahipleri bugününü kurtarır mı bilemem amma, yarının bozgunu kalplerinde patlayacak. Mele’i Firavun gibi zulmün çarkında itici olanlar, distopyanın en büyük ezilmişliğini yaşayacak.

Olukların birinden nur birinden kir akarken, dünya aslına mutlaka rücu edecek. Çünkü beli bükülmüş yaşlılar var, takva sahibi gençler var, süt emen çocuklar var, hala yayılan hayvanlar var, duasıyla, sevgisiyle, vicdanıyla ve ümidiyle yaşayanlar var. Rahatından vazgeçip zulüm bizdense ben bizden değilim diyenler var.

Etiketler :
, , , , , , ,
Diğer Yazıları

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
0 Yorum