Arb. Av. Hamit Serdar Yılmaz

Arb. Av. Hamit Serdar Yılmaz

Hayallerimiz esir olmuş…

...

Hayal, insanoğlu için en güzel nimetlerden birisi. Başka alemdesindir, isteklerin olur, moralin düzelir, anlatırsın, kimse engellemez. Sonra da bir ah çekip gerçek dünyaya döner, “nerede kalmıştım” der, modern zamanın esaretine kaldığın yerden devam edersin.

Bir millet düşünün; Hep boynu bükük olmuş, devlet baba diye bildikleri karşısında… Tarihin zorlu zamanlarını yaşamış, tanımadıklarını bile Tanrı misafiri diye, sadece saygıdan ceketini ilikleyerek karşılayarak başının üstüne tac etmiş.

Ve bu milletin üzerinde zorlu zamanlar istikrarlı bir şekilde yoluna devam ediyor. Toplum olarak herkesin kendisini kandırdığı, kendisinin de herkesi kandırdığını zannettiği bir garip hali yaşıyoruz, neşeli günlerin aksine…

Hayal kurduğumuzu zannederek hayalsizliğe esir edilmişiz. Yıllarımızı harcamamızın neticesi yüz binlerce lira vererek aldığımız 2+1’den oluşan 80 m2 hücre gibi daire en büyük hayalimiz olmuş, önce ana-babamızın, sonra da miras yoluyla bizim... Sonra ömür vefa ederse biraz daha büyüğü olsun üç günlük dünyada… Yeter ki topraktan biraz daha uzaklaşıp, bağımızı koparalım. Toprak ana olsa da, hamurumuz topraktan olsa da, daire zengin gösterir.

Kimimize de ahşabın kokusunu taşıyan kanepenin, divanın, mahatın yerine, “bu zamanda bu mu olur?” diye, yeni nesil koltuk-yemek odası takımı en büyük hayal…

Kimimize de, üreten ülkenin bize sattığı arabaya tüm gider ve kârından sonra dört kat belki de daha fazla, yılların birikimini ödeyerek binmek... Veya cep telefonuna ederinden kat be kat daha fazla ücret ödeyerek sahip olmak en büyük hayal olmuş, dünyanın elitlerinin tatillerini, kıyafetlerini, arabalarını, evlerini en azından ekrandan görmek için.

Özellikle yılbaşlarındaki milli piyango çekilişleri öncesinde büyük ikramiyeye umut bağlamış yığınlarla yapılan sokaktaki röportajları bir izleyin ya da bir zamanlar sadece hafta sonu koşan atların şimdi 7/24 dörtnala koşan atlarla değişimiyle bağlanmış umutları, bayilerin önündeki kuyruklarda sabırla bekleyenlere sorun… Küçüklüğümüzde loto-toto, kazı-kazan vardı. Şimdi ise çeşidine yetişilemeyen bahis oyunlarımız var. Hele de işin başına yıllarca kumarın, faizin nasıl bir bela olduğunu anlatan Timurtaş hocanın soyundan geleni koydunuz mu tadından yenmiyor. Ve bir oyuna getirildik ki; artık tavuklar da şaşırdı, normalde tavuğun altında yumurta olması gerekirken, şimdi yumurtanın altında tavuk arar olduk, hayalimiz için…

Pazarların kurulduğu günün akşamın soğuğunda kalanları utana-sıkıla toplamaya çalışanlara bakın ya da çöpte bir lokma arayanlara, helede salgın yasaklarında birileri yattığı yerden maaşını alırken, ceza yeme pahasına kağıt-karton toplayıp satanlara. Bu insanlarımızın hayallerini dinleyin, cesaretiniz varsa tabi.

Bir gün dinlerseniz, hiçbirinin hayalinin büyük olmadığını görürsünüz. Küçük dünyaları kadar küçük hayalleri var. ‘Başımı sokacak bir evim olsun, arabam olsun, karnım doysun, çocukların geçindirecek maaşlı bir işi olsun…’ Daha fazlası yok…

İlkokul, ortaokul, lise, belki üniversite okumuşuz. Ama hayal kurmayı bile öğretmemişler ya da izin vermemişler ya da öğrenmemişiz. Çünkü bilsek bunların hayal olmadığını, bulunulan zamanın gereği olarak zaten insanca yaşam için olması gerekenler olduğunu bilirdik. Bunların dışındakiler zaten çok görülüyor da, bunlar da çok görüldü, yok görüldü hep... Öyle ya, bizdeki kural hep tepeden inmedir. Senin işverenin sana ne maaş vereceğini bilemez. Sen aldığın maaşla geçinip geçinemeyeceğini bilemezsin. Seni yöneten, senin işvereninin ödemesi gereken maaşı da, senin maaşının seni geçindirip geçindiremeyeceğinide senden daha iyi bilir.

Halbuki oyunda hayalimiz o kadar çok büyük değildi. Oyunu kazanmak için yıldızları hedef tutmadık, salkım söğüdün tepesine uzanmak yeterliydi sevinmek için… Belki de öğrenmediğimizi öğrenirsek, birileri öğrendiklerimizden rahatsız olmasın diye hep küçüktü hayalimiz…

Dünyayı gezmek istesek de içimize attık. Daha kendi ülkemizi bile gezmemişken, bize tutuşturulan ve malik olmadığımız bir telefon ekranından sattıkları sanal dünyanın sahiplerinin gösterdiklerine izin verdikleri ölçülerde razı olduk. İzin verdikleri hayallerin lüks zindanlarında yaşar olduk, son model arabayla, telefonla ya da mobilyayla... Ne de olsa sigortalı bir işimiz vardı, daha ne olsun.

En son çıkan telefonu 2 yıl (24 ay) hattınıza taahhütle alabilirdiniz. Ömürden iki sene bir telefon için harcansın, önemli değildi. Bir arabayı almak için 4 yıl (48 ay) kredi verirler ve siz de çalışırdınız. Ya da bir evi almanız için 15 yıl (180 ay) kredi... Sizde bir araba, bir ev için hayatınızı satmayı isteyerek veya istemeyerek öğrenirdiniz. Çünkü ev, araba almayı başka bir alternatifi olmayan hayatımızın tek amacı haline getirmişler, getirtmişler, getirmişiz. 10-15 günlük tatil için 3 yıl (36 ay) kredi vermeyi bile marifet kabul etmişler, daha ne söylensin ki…

Z kuşağında ise tek hayal var; Bir yolunu bulup yurtdışına gitmek. Sonra, sonrası yok, sadece bilinmezlik…

Bizim ömrümüzün ederi bunlar olmaması lazımdı. Mutluluğumuz; kazanmadığımızı harcattıran bankaların, sabah-akşam toplumu ifsat eden kuşak programlarının, yalnızlaştıran sosyal medyanın,  hipnoz eden dizilerin inisiyatifinde olmamalıydı.

Gel gör ki yanlış modelleri yanlış rol model kabul etmişiz, ettirmişler. Doğruya en yakın olan en tehlikeli yanlışı doğru kabul edip seçmişiz, seçtirmişler. Hayalimizdeki ölçümüz, hayalimiz olmamış. Ve 1450 sterline Londra’da yemek yerine, yeme-içme-gezme-otel-uçak biletleri dahil 200 sterline İstanbul’a gelip yemeyi tercih edenler, bizi kıskanıp çatlarken, biz başarısızlığın, beceriksizliğin dibine vurmuşuz.

Haliyle yapılanların, yaptığının, yaşadığının şuurunda olmayıp algıya teslim olan bir toplum hayal de kuramazdı, mutlu da olamazdı, modern zamanın köleleri olmaktan ileriye de geçemezdi. Sadece taksitle yaşayıp borçla ölmeye devam ederdi…

Etiketler :
, , , ,
Diğer Yazıları

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
0 Yorum