Avukatın (müdafiinin) ifade almada yetkisi-2
...
Ülkede düzenin sağlanması noktasında 1982
Anayasası’ndan sonra normlar hiyerarşisinde dikkate alınmak ve uyulmak zorunda
olan en üst kurallar “kanunlar”dır. Kanunlara uymamanın yaptırımları konusuna
veya alanına göre ilgili mevzuatlarında düzenlenmiştir.
Müdafii ve vekilin ceza yargılamasındaki yetkilerinde kural;
hukuki yardımın “sınırsız” olmasıdır. (CMK 149). Bu konudaki temel kuralları
ise AİHS 6/3.c; İHEB 11; BM Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi m. 14/1; Anayasa
m. 36; ile CMK 149-156, 197 ve 234-239 (mağdur bakımından) arasındaki hükümler
belirlemektedir. Özellikle 5271 sayılı Ceza
Muhakemesi Kanunu(CMK)nın 149.maddesi gereğince şüpheli veya sanık
soruşturma ve kovuşturmanın her aşamasında müdafinin yardımından yararlanma
hakkına sahiptir. Bu yardımın niteliği aynı madde de soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında avukatın, şüpheli
veya sanıkla görüşme, ifade alma veya sorgu süresince yanında olma ve hukuki
yardımda bulunma hakkı engellenemez ve kısıtlanamaz şeklinde belirlenmiştir.
Konumuz açısından ifade ve sorgu, şüpheli veya
sanığın hakları, avukatın yetkileri ve yer almasındaki usul temel olarak 5271
sayılı CMK’da 145 ile 156. maddeler arasında düzenlenmiştir. 5271 sayılı
yasanın “Şüphelinin veya sanığın müdafi seçimi” başlıklı 149.maddesi;“şüpheli
veya sanığın, soruşturma ve kovuşturmanın her aşamasında bir veya birden fazla
müdafiin yardımından yararlanabileceğini; kanuni temsilcisi varsa, o da şüpheliye
veya sanığa müdafi seçebileceğini, soruşturma evresinde, ifade almada en çok üç
avukatın hazır bulunabileceğini, soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her
aşamasında avukatın, şüpheli veya sanıkla görüşme, ifade alma veya sorgu
süresince yanında olma ve hukuki yardımda bulunma hakkının engellenemeyeceğini
ve kısıtlanamayacağını” hükme bağlamıştır.
…
Maddenin gerekçesinde ise; şüpheli ve sanığın öğrenmek, katılmak ve eleştirmek haklarına sahip
olduğu, bu haklar ve özellikle öğrenmek hakkının, şüpheli veya sanığın
soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında bir veya birden fazla
avukatın yardımından yararlanabileceğinin kabul edildiği, avukatın şüpheli veya
sanıkla olan ilişkisi ve haklarında;
1. Soruşturma veya kovuşturmanın her aşamasında
şüpheli veya sanıkla görüşebilmesinin,
2. İfade alma ve sorgu süresince adı geçenlerin
yanında bulunabilmesinin,
3. İlgiliye hukukî yardımda bulunabilmesinin
esas olduğu ve bu hakları engelleyici veya kısıtlayıcı her eylemin yasak ve
savunma haklarının ihlâlini oluşturacağı özellikle belirtilmiştir.
5237 sayılı yasanın komisyon raporunda ise bu
yasaya ihtiyaç olmasında bir sebep olarak; “çağdaş
hukukta ve ceza muhakemeleri usulü hukukuna egemen olan temel strateji, sosyal
düzenin korunması ile bireyin temel hak ve özgürlüklerine saygı arasında bir
denge kurulması suretiyle gerçeği ortaya çıkarmak ve adil yargılama ilkesine
uyarak adil yaptırımlara hükmedip uygulamaktır. Söz konusu stratejinin asıl
ulaşmak istediği hedef, gerçeği meydana çıkarmaktır; ancak, gerçeğin adil
yargılanma hakkına uyularak meydana çıkarılması temel koşuldur. Ceza adalet
sistemi, bu denge üzerine kurulmalıdır. Dengeyi sağlayacak esas güvenceler
bugün artık anayasalarda ve uluslararası hukuk metinlerinde yer almaktadır.” gerekçesi
gösterilmiştir.
Yasanın 149. maddesi hiçbir yoruma yer
bırakmayacak şekilde şüpheli veya sanığın, soruşturma ve kovuşturmanın her
aşamasında bir veya birden fazla avukatın (müdafiin) yardımından
yararlanabileceğini özellikle belirtmiştir. Bu hüküm gerekçeyle birlikte
değerlendirildiğinde ise şüpheli veya sanık açısından hakkındaki takibatın
mahiyetini, bu takibata karşıda savunma yapabilmesi için hukuken öğrenmek, katılmak, eleştirmek, kabul etmek, reddetmek haklarının
olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır.
…
Kanunda bahsedilen “yardımdan yararlanmanın”
mahiyetinin takdiri kollukta veya soruşturma makamında değil, sadece avukat ile
şüpheli/sanık arasındaki anlayıştadır. Yani 1. fıkraya göre şüpheli veya sanık
hangi iddiayla karşı karşıya kalırsa kalsın avukatın sözlü, yazılı veya
iletişim vasıtalarıyla dahi yardımından yararlanabilir. Bu manada hukuki yardım
sözlü olduğu zaman avukat, şüphelinin veya sanığın dileğine göre isterse
kolluğun yanında isterse de kimsenin duyamayacağı özel bir alanda kişiyle görüşüp
kendisinin belirleyeceği bir zaman süresince sözlü hukuki yardımda bulunur. Hiç
kimse bu yardıma vakit olarak bir süre koyamaz.
Hukuki yardım yazılı olduğu zaman bu yardımın
şüpheli veya sanıkla ilgili tüm kayıtlarda bulunması manasına gelir. Zira sözün
uçup yazının kalıcı olduğu düşünüldüğünde kişiyle ilgili aşamalarda
gerçekleştirilecek savunmalarda veya sonradan ileri sürülecek hak ihlallerinde
nihayetinde sadece eldeki kayıtlara bakılacaktır. Dolayısıyla avukatın
beyanının şüpheliyle veya sanıkla olan bir kayıtta geçmemesi hukuk devletinde
kabul edilemez. Yine maddenin 1.fıkrasına göre avukat, şüpheli veya sanıkla
herhangi bir iletişim vasıtasıyla dahi görüşüp yardımcı olabilir. Ancak ülkemiz,
özellikle idarecilerden kaynaklanan nedenlerle hukuk devleti manasında henüz
olması gereken aşamada olmadığı için, maalesef belirttiğimiz hususlarda
yargının üç saçayağından biri olan savunmayı oluşturan avukatların veya
baroların bireysel veya toplu olarak refleks geliştirmeleri gerekiyor. Zira
avukatın görüşmesini veya avukatın takdir ettiği şekildeki yardımını
engelleyecek her türlü eylem hem evrensel hukuk ilkelerince hem anayasamızca
hem de kanunen yasaklanmıştır ve aynı yasanın “İfade
alma ve sorguda yasak usuller” başlıklı 148.maddesinde belirtilen; “Şüphelinin
ve sanığın beyanı özgür iradesine dayanmalıdır.” hükmünün ihlali manasına
gelecektir ki ağır cezai müeyyideleri içeren açık bir hak ihlalidir.
Maddenin 3. fıkrası ise şüpheli veya sanığın
hakkındaki iddialara karşı savunma yapabilmesi için olan öğrenmek, katılmak, eleştirmek, kabul etmek, reddetmek veya da susma
haklarını kullanabilmesinde yardımını talep edebileceği tek kişinin avukatı
olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla avukatın ifade de aktif olarak görev
yapmasına mani olmaya çalışacak her türlü eylem, hukuksuzluğun göstergesi
olacaktır. Nitekim Türkiye bu konuda hak ihlalleri çok fazla
gerçekleşen bir devlet olmakla Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi İkinci Dairesi 20.11.2018 tarih ve Başvuru
no. 57837/09 olan Soytemiz-Türkiye
kararında; şüpheliye ve sanığa ifadesinde veya sorgusunda hukuki yardımda
bulunma hakkına ve yetkisine sahip olan müdafinin, yani avukatın bulunacağı
hukuki yardımın esaslarınıbelirtmiştir.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.