Avukatın (müdafiinin) ifade almada yetkisi-1
...
İnsan ve insanla ilgili bütün alanları düzenleyen
normlar, hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarından birisidir. İnsanın bireysel
ve toplumsal ihtiyaçlarının sağlıklı bir şekilde karışlanması, insanın
kendisiyle, toplumla, çevreyle, ülkelerle ilişkilerinin bir düzen içerisinde
gerçekleşmesi için ortaya çıkan devlet mekanizmasının bütün iş ve eylemlerinin
hukuk normları tarafından belirlenmesi bireysel ve toplumsal yaşam için son
derece önemlidir ve zaruridir. Aksi halin birçok olumsuzluğu yaşattığı ve
yaşatacağı aşikardır.
Ülkemizde herkesin
her an adli kolluk diye kabul edilen ve Adli
Kolluk Yönetmeliği’nin 4'üncü maddesinde belirtilen Emniyet 'ne
bağlı polis karakolları, bağlı sahil karakolları ve yüzer karakollar
kaçak bot teşkilatları ve Gümrükler Muhafaza Genel Müdürlüğüne bağlı gümrük
muhafaza teşkilatında görevlendirilen personel ile yüzyüze gelme ihtimali
vardır. Bu görevlilerle en çok yüzyüze gelen ise elbette ki görevleri gereği
tüm vatandaşlarımızın hukuki problemlerinde yanlarında olan avukatlardır. Bu
sebeple insanımızın herhangi bir kolluk biriminde ifadesi alınırken, gelecekte
bir zarara uğramaması veya beyanlarındaki mananın şuurunda olması için
haklarını bilmesi zaruri olduğu gibi, ifadeye veya sorguya muhatap olanların
savunmanı olan avukatın da burada haklarını ve yetkilerini bilmesi ve sahip
çıkması zaruridir.
…
Emniyet Genel Müdürlüğü,
81 ile gönderdiği 13.06.2022 tarihli 31311769.1014320 (63210) sayılı yazı ile
ifade alınması sırasında avukat beyanlarına ifade tutanağında yer verilmemesi,
uygulamanın bu doğrultuda yapılarak yeknesaklığın sağlanması şeklinde hukuka
aykırı talimatını vermiştir. Oysa ki; TBMM Kamu Denetçiliği Kurumu, 09.07.2021
tarihli 2021/10258-S.21.16521 sayılı kararı ile savunma hakkının etkin bir
şekilde kullanabilmesini sağlamak amacıyla kolluk birimlerinde alınan
ifadelerde, avukat beyanlarına da ifade tutanağında yer verilmesine ilişkin
başvuruyu kabul etmiş ve gerekli tedbirlerin alınması hususunda İçişleri
Bakanlığı’na tavsiyede bulunulmasına karar vermişti.
Bir kere şunu bilmek
gerekir; İfade alma ve tüm süreçte yer alan emniyet personeli, adli kolluk
konumunda olması dolayısıyla İçişleri Bakanlığı personeli değil, Adalet
Bakanlığı namına süreci yürüten personel konumundadır. İçişleri Bakanlığı'nın
yargısal bir faaliyete dair kolluğa emir ve talimat vermesi, yargıya emir ve
talimat vermesi anlamına gelmektedir.
Bir diğer nokta; Kamu
Denetçiliği Kurumu’nun verdiği “ifadede avukat beyanının olması gerektiği”
doğrultusundaki karar, nihayetinde mevzuat içerisinde olan ancak kimi kamu
görevlilerinin keyfi tutumu nedeniyle zaman zaman sıkıntıya neden olan bir
konuydu ki bu sıkıntı nedeniyle olay Kamu Denetçiliği Kurumu’na intikal
etmişti. Kurum da olması gereken kararı vermişti.
…
Hukuk fakültelerinde
derslerde bahsedilen ilk konulardan biri Avusturyalı hukukçu ve hukuk
felsefecisi Hans Kelsen‘in
1934’te yayınlanan “Saf
Hukuk Teorisi” adlı
çalışmasında yer alan normlar hiyerarşisidir. Yani hukuk sisteminde, yazılı
hukuk kurallarının hiyerarşik bir yapı içinde olduğu ve bu yapıda en
üstte Anayasa’nın temel norm olarak
yer aldığı ve hiyerarşinin en üsteki normdan itibaren aşağıya doğru indiği
kabul edilmektedir. ‘Normlar
Hiyerarşisi’ olarak
anılan bu sistem hukuk normlarının kendi içerisinde tutarlı bir bütün
oluşmasını sağlamaktadır. Buna göre “Kelsen piramidi” de denilen bu
teorinin iki şartı vardır: 1-)
Her norm, geçerliliğini üstündeki normdan (geçerlilik) alır.2-) Her norm, üstündeki norma uygun
olmalıdır (uygunluk).
Normlar hiyerarşisine
göre, üst ve alt normlar hiyerarşisinde bir normun geçerliliği onun ihdas
şeklini belirleyen üst norma uygun şekilde ihdas edilip edilmemesine bağlıdır.
Her norm üst normun öngördüğü şekilde ihdas edildiği ya da içerik olarak
üst norma uygun olduğu için geçerlidir. Aksi halde geçersizdir. Dolayısıyla, geçerliliği
varsayılan temel norm dışındaki bütün normların bir üst normu geçerli ve uygun
şekilde bulunmak zorundadır. Buna göre ülkemizde normlar
hiyerarşisi 1982 Anayasasına göre; Anayasa-Uluslararası Antlaşma-Kanun- Kanun
Hükmünde Kararname-Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri– Tüzük-Yönetmelik- Tebliğ-
Genelge-Talimat- Yönerge- Diğer Düzenleyici Normlar vs. şeklinde olmaktadır. Buna göre bir kanun Anayasaya aykırı olamaz. Bir
Cumhurbaşkanlığı kararnamesi de Anayasa veya kanuna aykırı olamaz. Yönetmelik
Anayasaya, kanunlara, Cumhurbaşkanlığı kararnamelerine, tüzüğe aykırı olamaz.
Kısacası normlar hiyerarşisinin alt basamağında yer alan bir norm, üst
basamakta yer alan normlara aykırı olamaz. Aralarında hiyerarşi olan iki kural
birbiriyle çatışırsa o takdirde üst kural uygulanır.
Belirttiğimiz bu hususlar muvacehesinde öncelikle 1982 Anayasası “Başlangıç” kısmında “kuvvetler ayrımı”ndan bahsederek, bu hususun Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip, belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğunu belirtmiştir. Bunun manası yapılacak her türlü işlemde Anayasa ve kanunların temel alınmak zorunda olduğudur. Aksi halde olacak bir keyfilik başka keyfilikleri getireceğinden huzursuzluğa ve başka hukuksuzluklara zemin hazırlayacaktır.
…
Bir diğer nokta Anayasamızın 5. maddesinde Devletin temel
amaç ve görevleri; Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin
bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun
refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini,
sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan
siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi
varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak olarak
belirtilmiştir. Dolayısıyla “ifade de avukatın beyanının olmayacağına dair” yayınlanan genelge en başta Anayasamızda belirtilen temel
ilkelere aykırı olduğu için geçersizdir.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.