Arb. Av. Hamit Serdar Yılmaz

Arb. Av. Hamit Serdar Yılmaz

Bilinen oyun-5

...

Ticari işletme kafasıyla müşteri odaklı çalışan sağlık sistemimizin hastaneleri gerçekten hastalandırılmış/hastalıklaştırılmış insanlardan mürekkep birer “hastahane” olmuştur. Halbuki eskiden şifahane olarak söylenilen ve kabul edilen bu mekanlar artık nitelik değiştirerek evrimleşmiş ve “şifahane”den yani “şifa evinden” “hastahane”ye yani “hasta evi”ne dönmüştür. Burada “hastalandırılmış/hastalıklaştırılmış” tabirini kasıtlı olarak kullanıyorum. Zira insanlar doğal olarak hastalanmıyorlar. Tam aksine kasıtlı olarak hasta olmaları sağlanıyor. Bir insanın herhangi bir sebeple bilincini kaybetmesi, yaşanılanları sorgulamaması, denileni kabul etmesi, yönlendirildiği gibi hareket etmesi, uymayanların ise ölümle sistemden çıkarılması, bunlara karşı çıkmanın imkansızlığının düşüncesinin mutlak gerçek gibi zihinlere zerkedilmesi sistemin gaspçılarının işlerini yürütmesi bakımından elzemdir.

Nitekim teknoloji geliştikçe insanlığı yok edecek yeni denemelere girişiliyor. Bu sayılanların gerçekleştirmenin yolu ilk etapta insanlara yedirilen ve içirilen gıdalarla gerçekleştirilmektedir. Yaşadığımız zamanda insanlara verilen gıdaların, kasıtlı olarak ekseriyetinin genetiği değiştirilmiş organizmalardan oluşmaktadır. İnsanların doğal bağışıklığı ilk etapta bu yöntemle ortadan kaldırılmaktadır. Bu yeterli görülsün veya görülmesin deneme tahtasına çevrilmiş insanlık üzerinde laboratuvar mahsulü virüsler istenilen zamanda her an devreye girebilmektedir.

İnternet ve içerisindeki program ve uygulamalarla, televizyonlardaki programlarla, karelerle veya subliminal mesajlarla, insandan akıllı görülen her anımızı görüntüleyen kameralarıyla ve elektromanyetik dalgaların üssü telefonlarla, aşı kılıflı sıvılardaki nanoçiplerle, 5G ile ya da sterilizasyon, ortalama yaşam süresinin kısaltılması, zihin kontrolü veya hava durumu kontrolü için Chemtrails(uçakların bıraktığı kimyasalların izi) gibi yeni tip silahlarla nüfusu azaltmak ve fiziken ve ruhen kontrolü sağlanmış bir insanlık oluşturmakta en temel enstrümanlardandır.

Ülkemiz örneğinde hadiseye baktığımızda koronavirüsle ilgili üç temel konu karşımıza çıkıyor:

Birinci husus; insanlar ne ile ve ne için aşılandığını bilmiyor. Ortada hep bir muallaklık var. Hiçbir devlet yetkilisi de bu aşıların şifa olduğuna dair açıklama yapabilmiş değil. Herkesin aşı olması gerektiğine dair defalarca açıklama yapabiliyorlar ama bu aşıları niçin tercih etmemiz gerektiğine dair gerçekten bilimsel bir açıklama yapılabilmiş değil. Bilim namına ortaya çıkanların ise ne bağlantılarının olduğuna dair hergün yeni bilgiler ortaya çıkıyor. Bu aşılara dünya çapında karşı çıkanların bir kısmının ise şuan için bilemediğimiz bir şekilde dünyalarını değiştirdiğini biliyoruz. Kaldı ki özellikle aşılandıktan sonra çevremizde ölenleri duyduğumuzda ve gördüğümüzde insanların vücuduna verilen sıvıların koruyuculuğu ve şifa olduğuna dair ortada hiçbir delil olmadığını görüyoruz.

İkinci olarak enteresan olan bir diğer nokta ise hiçbir aşıda yapılmamış olan numaralandırma sistemi bu aşıda özellikle yapılmaktadır. İnsanlar önceden de belli aşıları oluyorlardı. Ama hiçbirisi hatırlatma dozu diye bir aşı da olmuyordu hiçbir aşıda bu kadar ağır numaralandırmalarda yoktu. Hele de hatırlatma dozu hiç yoktu. Hatırlatma dozunu da korona sayesinde öğrenmiş olduk. Aşı olan herkesin tek tek tespit edilmesinin ve kayıt altına alınmasının basit bir istatistik olmadığının da bilincindeyiz.

Üçüncü husus; içeriğini bilmediğimiz sıvıların vücudumuza verilebilmesi için devletin yetkililerinin ve kurumlarının hiçbir sorumluluğu üzerlerine almamak noktasında imzalatılan formlardır. Normalde insan ve hasta haklarına aykırı olan, hiçbir etik değerle ve insani, vicdani, hukuki bir değerle bağdaşmayan bu formları, aşı olmak için insanlar imzalamak mecburiyetinde bırakılıyor. İmzalamazlarsa aşıları yapılmıyor. İmzalarlarsa, imzalatanların taşıdığı düşünceye göre doğacak olan müspet veya menfi sonucu üstlenmiş ve kabullenmiş oluyorlar. Haliyle insanlar iki arda bir derede bırakılıyor. Bu formların gerçek bir hukuk devletinde ne derece geçerli olduğunu başka bir yazımıza bırakıyoruz. Ama tek cümleyle söylersek insanın hayatının söz konusu olduğunun iddia edildiği bir durum için imzalatılan bu formlar hukuk aleminde de hakikat karşısında da geçersizdir.

Bu söylediklerimizin doğruluğunu Sağlık Bakanı Fahrettin Koca adeta teyit etmektedir. Geçmiş günlerde yaptığı bir konuşmasında aynen şu ifadeleri kullanıyor: “Gelecek üç yıl boyunca hastalığı geçirmiş kişilerde ne tür yan rahatsızlıklar çıkacağı tespit edilemese de, mevcut ölümlerin 3-4 katı kadar daha kayıplar beklenmektedir.” Bu talihsiz açıklamanın tercümesi şudur: Evet, aşı olan insanlar bizlerin söylemesiyle aşı oldular. Ancak bizim bu aşılarla ilgili hiçbir bilgimiz yoktur. Aşı olanlarda aşı tarihinden itibaren 3 yıl içinde 3-4 kat daha ölüm bekliyoruz.

Etiketler :
, , ,
Diğer Yazıları

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
0 Yorum