Arb. Av. Hamit Serdar Yılmaz

Arb. Av. Hamit Serdar Yılmaz

Bilinen oyun -1

...

İnsanlık kendisini 3. milenyumun içerisinde aklından geçemeyecek hadiselerin içerisinde buldu. Geçmişte filmlerde olan birçok husus artık gerçek hayatın içerisinde yer alır oldu. Önceleri Gizli Dünya Devleti diye anılan kavramın yaşadıklarımıza ve yaşattıklarına bakıldığında artık gizli bir yanı kalmadığı görülüyor. Olanların sadece insanların tahayyül edemeyeceği kadar derinliği var. Bu sebeple de artık Derin Dünya Devleti (DDD) diye anılsa yanlış olmaz diye düşünüyorum. DDD’nin insanlık üzerindeki şerre matuf plan ve eylemleri, insanlığa her gün yeni bir “kaos gündemi” oluşturuyor. Tabi burada bahsettiğimiz insanlık öznesi; insan olma vasfını yitirmemiş, suretinin yanında siretide insan olan ve eşref-i mahlukat olarak kabul edilerek DDD’ye direnen ve teslim olmamış, “düşünen ve şuurlu bir şekilde” insanlardan ve fıtrattan yana olan kısımdır. Bunların dışında olarak esfel-i safilinde kalan, bütün amacı DDD’nin hakimiyeti için isteyerek veya istemeden payanda olanlar veya DDD’den nemalanacağını zannederek elindeki bütün yetkileriyle veya imkanlarıyla DDD’ye kul-köle olanlar değildir. “Kaos gündemi” ise en etkili mekanizmalarla her an gözümüzün önünde bulundurulan, özellikle görmeye dayalı enstrümanların zihinlere yapılan hücumlarıyla sanal hayata ve yalnızlığa mahkum edilmek istenilen toplumun gerçeklerden koparılmasını, pasifleştirilmesini, bedbin bir şekilde çaresizliğe şartlandırılarak istenilen mecraya kanalize edilmesini ve kontrolünü esas alan gündemdir. Fasit dairedeki insanlık ise muhakeme ve murakabe selahiyetinden uzak bir halde yaşamaya devam ediyor. 

DDD, asırlardır olan hakimiyet diye adlandırdığı zulüm çalışmalarını 3.milenyumla birlikte daha şeffaf, açıktan ve şiddetle yapar hale geldi. Bir takım güç dengeleri için başlatılan savaşlar, oluşturulan kasıtlı göçler, laboratuvarlarda üretilerek salınan virüslerin sonucu olan suni salgınlar, insanın insani ve akli dengesini yok eden ilaç ve haplar, deneme tahtasına çevrilmiş insanlar, suni kıtlık için çıkarılan yangınlar, oksijensiz bir dünya için yakılan ormanlar, kendilerine amade bir dünya için çiftlikleri kapatılması ve hayvanların yok edilmesi plan ve çalışmaları, insanların temel ihtiyaçlarını dahi karşılamaktan mahrum edecek ekonomik uygulamalar, içeriği ne olduğu belli olmayan sıvılar, GDO’lu ürünler, oluşturmak istenen yeni tip bir ırk ve nesil denemeleri gibi konular bu menfur çalışmaların göstergelerindendir. DDD’nin bir ahtapot gibi olan kolları silah, medya, virüs, sıvılar, elektromanyetik dalgalar, çipler gibi çok etkili saldırı araçlarıyla bütün dünyayı sarmış vaziyettedir. Bu kolları hareket ettiren ve dünya çapındaki adları birbirinden cafcaflı organizasyonları sayesinde insanlığa hizmet için olduklarını ise her fırsatta dile getirmeyi unutmuyorlar. Korku ve kaosa gark edilmiş insanlık ise karşısında iyilik meleklerini gördüğünü sanıyor. Halbuki Philadelphia'da Aşkenazi Yahudi göçmenlerin çocuğu olarak dünyaya gelen Noam Chomsky bu durumu anlamak isteyenler için çok acı bir şekilde ifade etmiştir: Toplumun genelinin neler döndüğünden haberi yoktur. Hatta haberi olmadığından dahi habersizdir.

Herşeyi bildiğini zanneden ama hiçbir şeyden haberi olmayan, gündelik telaşların dışına çıkamayan, ekranlardan ayrılamayan toplum ise kendisini kurtaracak Hz. Musa (as) misali bir kahraman beklemektedir. Ne zaman geleceği belli olmayan bir kahraman elbette gelebilir. Lakin temelden tavana düşünülen bir piramitte toplum enaniyete dayalı, maddiyata endeksli zihniyetini değiştirmedikten sonra, değil bir kahraman binlerce kahramanda gelse sömürgeleştirilmiş ve köreltilmiş bir anlayışın hayatından kurtulmak mümkün olmaz. Bu sebeple kahramana değil Cenab-ı Hakk’ın insana verdiği akılla iyi düşüncelerin yeni fikirlerine ihtiyaç vardır.

Toplum fıtrata uygun yeni fikirlerin arayışında olmak zorundadır. Çünkü daha ilk ayetinde oku emriyle başlayan Kitab-ı Kerim’in birçok ayetinde; “akletmez misiniz, düşünmez misiniz, anlamaz mısınız” hitabına muhatap olan insanlık küresel şebekenin aleti olmamak için önce düşüncesinde bir devrim yapmalıdır. İnsanları pasif hale getiren, sorgulamasını köreltip ve baskılayıp itaatkar yapan, akıl yerine nakli koyup sadece rivayetleri kabul ettirip cahilleştiren, saplantılı ve şartlı trollerle güdümlü hale getiren tüm unsurlara “la” demelidir. Kaldı ki topluma entellektüel diye veya toplumun önderi olduğu kabul ettirilenlerin ne kadar bu vasıflara uyduğu ise koca bir muammadır. Halbuki hakikatleri açıklamak ve sahip olduğu güçle önde görünen esasında ise ayak takımı olanların yalanlarını gözler önüne serip oyunu göstermek bilgiyi, bilinci, estetiği içselleştirmiş olan münevverlerin mükellefiyetindedir. Bunun ölçüsünü en iyi yaşanılan coğrafyada hayatın kendisi gösterir. Kaldı ki uygulanan propagandanın temel usulünde seyirciye çevrilmiş ve iyi-kötü, doğru-yanlış sorgulamadan her şeyi kabullenmiş bir toplum arzusu olduğu muhakkaktır. Bu sebeple kitleler, insanca bir hayat için seyirciye indirgetilen rolü bırakmak ve her şeye rıza göstermelerini sağlayan unsurları reddetmek zorundadır. At yarışı spikerinin konuşmasını dinleyen seyirci olarak kalmamalıdır, atın sahibi olmak zorundadır.

Etiketler :
, , ,
Diğer Yazıları

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
0 Yorum