Avukatın (müdafiinin) ifade almada yetkisi-4
...
İfade alma
konusunda “avukat beyanının ifade tutanağına yazılmayacağına” dair 13.06.2022 tarihli 31311769.1014320 (63210) sayılı 81
İl Emniyet Müdürlüğü’ne gönderilen
yazının hukuka aykırı olduğunda ve en temel hakları ihlal ettiğinde şüphe
yoktur. Nitekim 1982 Anayasası, 5271 sayılı CMK, 1536 sayılı Avukatlık Kanunu, Yakalama, Gözaltına Alma Ve İfade Alma
Yönetmeliği ilgili hükümleri, yine
AİHM’nin Türkiye aleyhine verdiği tazminat kararları dikkate alındığında hukuken
bir geçerliliğinin olmadığı aşikardır. Hatta tam aksine kamu hizmeti gören
avukatların bu suretle görev yapmaları engellendiği için kolluğun işlediği bir
suç olmaktadır.
Lakin ülkemizin
şahsına münhasır hali ve ülkede eline en ufak yetki alanın dahi kendisini
keramet sahibi gördüğü düşünüldüğünde hukuk devleti olma yolunda mesafe
katetmesi gereken çok uzun bir yol olduğunu görmek için müneccim olmaya gerek
yoktur. Milyonlarca davanın ve ihtilafın olduğu bir ülkede adaletin ne seviyede
olduğunu izaha ise hiç gerek kalmamaktadır. Böyle durumları görünce insan
ülkesi adına üzülüyor. Dünyada gelişmiş denilen ülkeler yapay zekayla, Mars’ta,
Ay’da koloni kurmayla, robot ordularla, lazer silahlarla, uzayda hayatla, DNA
çalışmalarıyla, fiziki ihtiyaçları ortadan kaldıracak projelerle, insanlarına
nasıl müreffeh bir hayat sunabilmeyle vs. ile vakit harcarken, bizim ülkemizde
avukatın beyanı tutanakta olsun mu olmasın mı meselesiyle kafalar meşgul
edilip, hukuk ortadan kaldırılıp, insanlar nasıl tuzağa düşürülürde pay
alınırla zaman öldürülüyor. Avukatın beyanının olmamasından kolluğun ne kazanacağını
bilemiyorum. Kollukla avukatı karşı karşıya getiren zihniyetin ne kazanacağını
bilmiyorum. Ama avukatın beyanının ifade tutanağında olmasından şüpheli,sanık
ve adalet çok şey kazanmıştır. Herşeyden önce hukuka güvenle ilgili bir
adımdır. Vatandaşın kendisini güvende hissederek adalete yardımcı olmasında bir
adımdır. Avukat, vatandaşla adalet mekanizması arasındaki en önemli köprüdür ve
elçidir. Hiçbir şey olmasa dahi hayatın “h”sinden haberi olmayan yetki
sahiplerinin olduğu bir ülkede maddi gerçeğin ortaya çıkmasında bir adımdır ve ifadede
de delillerin tespiti ve toplanmasında avukatın beyanına
mutlaka ihtiyaç vardır.
Ancak her ne
sebeple olursa olsun hukuk için mücadele etmek zaruridir. Bugün hukuka “Ben
yaptım, oldu.” diyen birilerinin ihtiyacı olmayabilir. Ancak birilerinin hukuka
yarın ihtiyacının olmayacağının garantisi yoktur. Birileri hukuk diye kendi
dayatmalarını kabul ettirmeye çalışırlarsa da bir gün aynen Saddam Hüseyin
yargılanmasında olduğu gibi kendi hukukları karşılarına çıkınca diyecek
birşeyleri kalmaz. Bu bakımdan birilerinin diyecek birşeyleri olması için evrensel
hukuk ilkelerine, anayasaya ve kanuna rağmen“Benim dediğim olacak.” demekten
vazgeçmeleri gerekir. Zira her insan isteyerek veya istemeyerek suç işlemeye
adaydır. Suç işlemeye aday olmasa bile yıllardır değişik ülkelerdeki kurallar
olmadığında veya kişilerin kendi kuralları olduğunda ortaya çıkan savaş ve
kargaşalar herkesin malumudur. Hele de bizim ülkemizde suç olmayan konular bile
gün gelir suç diye insanın karşısına çıkabilir. Bu sebeplerle kesinlikle
hukuktan, adaletten ayrılmamak gerekir. Dolayısıyla bir suç iddiasıyla
karşılaşan bir vatandaşımızın savunmanlığını yapan avukatlarımız kollukta (polis,
jandarma, vs.) böyle bir durumla karşılaşırsa ne yapmalıdır?
…
Mesleğin içerisinde
olan bir avukat olarak kollukta (polis, jandarma vs.) ifadeye katılan avukatların
ve vatandaşların özellikle davalarının ileriki aşamalarında, Anayasa Mahkemesi
ve AİHM süreçlerinde bir mağduriyet yaşamamaları için şunlar yapılabilir:
1-)Avukatların
bağlı olduğu meslek örgütü barolardır. Bu sebeple ilk iş Türkiye Barolar Birliği’ne
ve il Baro Başkanlıklarına düşmektedir. Buna göre hukuka aykırı talimatla
ilgili ülke genelinde Türkiye Barolar Birliği ve özelde ise İl Baro
Başkanlıkları alacakları karar ile zorunlu hiçbir görevlendirmeye avukat
görevlendirilmeyeceğinin kararını alabilirler. Böyle caydırıcı bir karar
hukuksuzluğa atılacak bir tokat olacaktır.
2-)Avukat,
müvekkiliyle görüşerek kollukta kimlik bilgisi dahil kendisiyle ilgili hiçbir
bilgiyi vermemesini, sadece savcılık makamında ifade vereceğini beyan
ettirerek, kollukta hiçbir belgeye de imza attırmayarak müvekkilinin kollukla
bir ilişkisi olmamasını sağlayabilir.
3-)Avukat
müvekkiliyle görüşerek susma hakkını kullanmasını ve kollukta ifade
vermemesini, sadece savcılık makamında ifade vermesini sağlayabilir.
4-)Avukat ifadenin
bitiminde ifade tutanağına imzası alınacağı için, imzasının üzerine; “Müdafii
olarak beyanlarımız Anayasaya, Avukatlık Kanununa, CMK’ya aykırı olarak
tutanağa geçirilmemiştir. Adil yargılanma hakkı ortadan kaldırılmış ve savunma
hakkı kısıtlanmıştır.” Şeklinde şerh yazarak ileride doğacak mağduriyetlerin
önüne geçebilir.
5-)Kolluk
tarafından avukatın şerh yazmasına da müsaade edilmezse hem ifadesi alınan kişi
hem de avukat ifade tutanağına imza atmayarak hukuksuzluğu kabul etmediklerini gösterebilirler.
İfade tutanağına ifadesi alınan kişi imza atsa dahi avukat imza atmayarak
ifadenin geçersiz olmasıyla ilgili bir adım atmış olur. Çünkü böyle bir ifade,
ifade veren tarafından hakim veya mahkeme huzurunda doğrulanmadıktan sonra
hükme esas alınamayacaktır.
6-)Avukat müvekkili
ile ifadeye katılmışsa da her ikisi de ifade sonunda imza atmayarak savcılık
makamında ifadenin alınmasını sağlayabilirler. Çünkü avukatın ve ilgili kişinin
imzasının olmadığı bir ifade tutanağının hiçbir geçerliliği olmayacaktır.
7-)Avukat müvekkili
ile görüşerek müvekkiline; “Avukatımın beni savunmasına kolluk görevlilerince
imkan verilmediği için ifade vermiyorum.” şeklinde bir beyanı ifade tutanağına
yazdırırsa adil yargılanma ve savunma hakkının kısıtlanması bakımında ileriki
aşamalarda özellikle Anayasa Mahkemesi ve AİHM aşamalarında kişinin lehine
büyük bir delil olacaktır.
8-)Avukat ve
şüpheli birlikte veya ayrı ayrı kolluğa beyanda bulunarak ya da ifade
tutanağına geçirterek nöbetçi savcının ifade alması için nöbet mahalline
gelmesini, savcının kolluğa gelmesi durumunda savcıya ifade vereceğini belirten
bir taleple savcı haricinde ifade vermeyi reddedebilirler.
9-)Avukatın görev
yapması bizzat kolluk marifetiyle engellendiği yukarıdaki hususlardan birinin
tevsikiyle kayıt altına alındığında ilgili kolluk görevlileri hakkında görevle
ilgili suç duyurusunda bulunabilirler.
Tabi bu
görüşlerimiz hep ihtimallerdir. Artık yetki sahiplerinin başka yetki
sahiplerini pasifleştirme veya küçük düşürme ve avukatları konu mankeni görme
düşüncesinden vazgeçmeleri şarttır.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.