Bilinen oyun -3
...
Günümüzde
insanlar bilgiyi özellikle internetten alma eğilimindedir. Hem dünya
görüşlerine ve isteklerine uyan bilgiler hem özel bir araştırma yapılmak
istenmemesi hem de hazır ve kolay bilgi insanların ekseriyetinin işine
gelmektedir. Bir yandan da zamanımızın insanı aceleci ve sabırsızdır. Bunu
keşfetmiş olan genelde internet alemi özelde sosyal medya sahipleri öncelikle
göze hitap eden neredeyse saniyelik görüntülerle kendi isteklerini empoze
etmenin gayretindedirler. İnsanların ekseriyeti de haberleri sadece kabul
edilebilir buldukları bir şekilde anlamak isteyebilmektedirler. Çünkü
insanların ekseriyeti için aklın ve gerçekliğin bir önemi yoktur. Bu sebeple de
mühim olan kendilerine anlamlı gelen bir dünyada yaşamak ve bunu sevmektir. Bu
gerçekler yüce kitabımızda da değişik ayetlerde ifade edilmektedir. İnternetten
elde edilen bilgilerin doğruluğu ve güvenilirliği ise belli noktalarda çok
ayrıntılı araştırmaları gerektirmektedir. Güç sahipleri ise kafalarındaki
algoritmanın gereği olarak böyle bir araştırma yapılmasını istememektedir. Kendileri
için olması gereken netice; muhatap kitleye sadece sunulan ve sunulanın bir
şekilde kabulünün önemli olduğudur.
Yine bir diğer
husus insanların ortaya konulan bir konudan etkilenmeleri için olağanüstü görünmesi
yeterlidir. Çünkü insanın güç yetiremeyeceği ve acizliği noktasında bir
delildir. Bazen de çok olağanüstü olması şart değildir. Ortadaki mevcut şartlar
kabul edilebilirliğe dair hali gösterir. İnsanların komplolara inanmaları da
gerekmez. Ama komplo, insanların istenileni hissetmelerine, düşünmelerine ve
gerekiyorsa kanalize edilmelerine yardımcı olur. Bazen ortaya konulan
iddiaların istisnasız bir şekilde etki edebilecek mahiyetteki sansasyonel doğası,
somut bir delil olmasa bile çekici hale gelmesine ve etkisi altında kalınarak
değişik korunma eylemleri içerisinde bulunulabilmesine neden olabilmektedir.
Çünkü ister istemez insan gizeme karşı hep bir merak taşımışken, tehlikeye
karşıda hep bir korku taşımıştır. Bunların hülasası ise insanların
zayıflıklarının ne olduğu konusunda kör olduğu bazı yerler olarak karşımıza
çıkar.
…
Dünya çapında
sözde etkili olan Covid-19’un özellikle gelişmiş ve gelişen ülkelerde etkileme
kapasitesinin büyük rakamlarla olduğunu gördük. Ancak bu virüsün mülteci
kamlarındaki etkisi hakkında kimse elle tutulur gözle görülür bir bilgi
paylaşmadı. Mülteci kamplarında insanların virüs nedeniyle rahatsızlığına dair
dikkat çekici bir haber göremedik. Afrika’nın balta girmemiş ormanlarında
durumun ne olduğuna dair ya da hala kaynakları sömürülen Afrika kıtası
ülkelerindeki Covid-19’un medya önünde insanları yere düşüren görüntülerine hiç
şahit olmadık. Arakan kamplarında Covid-19 salgını nedeniyle katliamlara ara
verildiğini duymadık. İnsan bunları düşününce varlığı ve yokluğu önemsiz
görülenler için Covid-19’unda umursanmadığı sonucu mu çıkar yoksa Covid-19’un
geleceği ve parası olmadığını düşündüğü mülteciler veya geri kalmış bölgeler ya
da sömürüsü devam eden yerlere uğramadığını mı düşünmeliyiz. Takdir
dileyenindir. Zaten https://ourworldindata.org adlı siteye baktığınızda Afrika’daki
verilerin 0.1 ile 0 arasında olduğu, yani neredeyse virüsün olmadığı
görülmektedir.
Virüsün
çıktığından beri en çok etki ettiği ve virüsün en büyük zararı verdiği kitle
olarak ise bağışıklığı zayıf, kronik hastalığa sahip, 65 yaş üzerinde,
hijyenden, dengeli ve sağlıklı yaşamdan uzak insanlar gösterilmiştir. Kaldı ki
böyle bir durumun tespiti özel bir tıbbi bilgiye ihtiyaç duyurmaz. Ancak işe
korku ve telaşta katılınca konu şu anki boyuta gelmiş oldu. Haliyle suni virüs hayatımıza girince şifası olduğu
söylenen aşılarda hayatımıza girmiş oldu. Ülkemizde ise en revaçta özellikle
“Türk” oldukları ısrarla vurgulanarak kurtarıcı gösterilen Uğur Şahin ve Özlem Türeci çiftinin “BioNTech” adlı aşıları
oldu.
Şuan
internet aleminde eski olduğu ve geçerliliği olmadığı açıklamalarıyla üzeri
kapatılmaya çalışılan bir konuşma var. Uğur Şahin’e Deutsche Welle’nin 22
Aralık 2020 tarihinde verdiği röportajda neden Covid-19 aşısı olmadıkları
soruluyor. Prof. Dr. Uğur Şahin Almanya’daki yasal sürecin aşı olmasına izin
vermediğini belirterek şu ifadeleri kullanıyor: “Şu anda yasal olarak aşı
yaptırmama izin verilmiyor. Elbette bunu mümkün kılmayı düşünüyoruz. İş
arkadaşlarımızın ve partnerlerimizin aşı olması bizim için daha önemli. Bu
yüzden hedefimiz 2021’de 1.3 milyardan fazla doz üretmek ve bu sadece 7/24
gerçekten herhangi bir kesinti olmadan çalışmaya devam edilebilirse yapılabilir.
İş arkadaşlarımızı ve ekip üyelerimizi COVID-19 enfeksiyonundan koruduğumuzdan
emin olmalıyız. Çünkü bu kesinti, gecikme ve aşı dozlarının boşa harcanması
anlamına gelecektir. Bu nedenle bizi destekleyen işbirliği yaptığımız
ortaklarımız ve ekip üyelerimize Avrupa’ya sunulan kontenjandan bağımsız olarak
fazladan bir parti sunmayı düşünüyoruz. Yüksek bir öncelik söz konusu olduğunu
biliyorsunuz. Aşının öncelik listesinin dışına alınmasına izin verilmiyor.
Ayrıca bir başka önemli nokta klinik araştırmalara katılmamıza bile izin
verilmedi. Çünkü yasa gereği şirket çalışanlarına klinik denemelere dahil etmek
mümkün değil. Bu gerçekten iyi bir durum. Şimdi tüm şirketlerimizin ve
ekiplerimizin işlevselliğini sağlamak için ihtiyaç duyduğumuz daha önemli bir
sorunla başa çıkmak zorundayız. Bu nedenle buna ihtiyaç var. Bunun için yasal
ve adil bir çözüm bulacağımızı düşünüyorum.” Tabi bu açıklamalar viral
olunca bir müddet sonra Uğur Şahin aşı olduğunu gösterir bir fotoğraf karesi
paylaşıyor. Bu konuşmanın tefsirini başka bir zamana bırakıyoruz.
…
BioNTech’in asıl büyümesi ise 2018 yılında Pfizer ile iş birliği ve 2019 yılında ise HIV ve tüberküloz aşı çalışmaları için Bill&Melinda Gates Vakfı ile anlaşma imzalamasından sonra gerçekleşiyor. Bu firmanın aşısı 31 Aralık 2020 tarihinde Dünya Sağlık Örgütü’nden(DSÖ) acil kullanım onayı alan ilk Covid-19 aşısı oluyor. DSÖ ise BM bünyesinde bir organizasyon. BM ise mazlum coğrafyalarda iyi bir eser bırakmamış bir teşkilat. BM’nin sahiplerinin dünyadaki nüfus artışından rahatsız olduğu da artık saklanmayan bir gerçektir. Bu minvalde nüfusun azaltılması için aşılardan gıdalara, iklim çalışmalarından hayvancılığa kadar geniş bir yelpazede projeler yapıldığı da herkesin bilgisindedir. Nitekim BM’nin tahminine göre 2100'den sonraki nüfus dinamiklerini bilmek zor olsa da küresel nüfus artışının doğurganlığa bağlı olarak azaltılması öncelikli bir hedeftir.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.