Hayvan düşmanlığı eşittir insan düşmanlığıdır

...


Türkiye’de hayvan düşmanlığı, buna bağlı olarak başta kedi köpek, hayvanlara uygulanan şiddet her geçen gün artmaktadır. Hemen her gün TV’lerin haber bültenlerinde ülkemizin şurasından, burasından itilen, kakılan, vahşice dövülen, yaralanan; bacakları kırılan, kesilen; tek tek veya topluca öldürülen ya da ölüme terk edilen hayvan haberleri yer alıyor. Bunlar, başta hayvan severler, hayvan hakları savunucuları olmak üzere tüm vicdanlı vatandaşları derinden üzmektedir.

Bir insan olarak benim bu yaşımda ve bugüne kadar edindiğim bilgi ve tecrübe çerçevesinde vardığım kanaat şudur: Hayvanlara acıması olmayanların insanlara da acıması yoktur! Hayvanlara düşman olan insanlara da düşmandır. Bu iki düşmanlık da, başka her türlü düşmanlık da klinik bir vakadır!

Henüz Konya'da sahipsiz hayvan bakımevinde bir görevlinin bir köpeği kürekle vahşice paralamasının haberi vicdanları kanatmaya devam ederken İstanbul Sarıyer’de bir vatandaş (böyle vatandaş cehennemin dibine…) bir köpeği bir handa büyük bir hınçla bulunduğu kattan alt kata atıyor, sonra da aşağıya inip yaralanmış köpeği öldüresiye dövüyor. Olan biten belgelenip adam mahkemeye çıkarılıyor, ama adli kontrol şartıyla salıveriliyor. Köpeğe uygulanan vahşeti gören, TV’lerden izleyen vatandaşlar, o hayvan düşmanı insan müsveddesinin tutuklanmamasına isyan ediyorlar. Gelen tepkiler üzerine vahşi herif yeniden yakalanıp tutuklanıyor. Bu, tek bir örnek. Bunun gibi onlarca, yirmilerce olay biliniyor.

Aynı durum insanlara yönelik şiddetin failleri için de geçerli. Şehrin göbeğinde kadınlara, çocuklara, engellilere, yaşlılara şiddet uygulayan; insanların kafasını, gözünü yaran; kolunu, bacağını kıran; kanun nizam tanımayan sayısız maganda ya karakollardan ya savcılıklardan ya da mahkemelerden serbest bırakıldı. Sonra kamuoyu ayaklanınca da yeniden yakalanıp tutuklandılar.

Polis, savcı, hâkim nasıl olur da içinden çıktıkları, bir üyesi oldukları toplumun duygularından, duyarlılıklarından bu kadar habersiz olabilirler?

Bu alanda Türkiye’deki en büyük sorun, şiddet olayları karşısında mevcut yasaların doğru dürüst işletilmemesidir. Dahası olayların faillerinin karakollarda, adliyelerde adeta müsamaha görmeleridir. Bu yüzden Türk kamuoyunun en tepkili olduğu uygulama, şiddet faillerinin ya emniyetten hiç ikna edici olmayan gerekçelerle; ya da adliyelerden fikir suçlularına bile çok görülen adli kontrol şartıyla serbest bırakılmalarıdır.

Burada sorun şudur: Polis, savcı ve yargıç acaba niçin kamuoyunun kaba kuvvet ve şiddet karşısındaki tepkisini, buna bağlı beklenti ve hassasiyetini faile ilk gözaltı uygulandığında, mahkemeye ilk çıkarıldığında dikkate almıyor da kamuoyu buna isyan ettiği zaman dikkate alıyor? Çünkü bir suçlu için yasal dayanak yoksa kamuoyu tepki gösteriyor diye tutuklama kararı verilemez. Tepki üzerine tutuklama kararı verilebiliyorsa o zaman yasal dayanak da var demektir. Bu yasal yetki niçin en başta kullanılmıyor!

Maalesef Türkiye’de bu şekildeki uygulamalar kamuoyunda derin bir çaresizliğe ve güvensizliğe sebep olmaktadır.

Bu toplumun ilgili ve yetkililerden beklentisi, şiddet terörü faillerine hiçbir makamda tolerans gösterilmemesi, şiddetin çıkmaz yol olduğunun mutlaka kanıtlanmasıdır.

Etiketler :
, ,
Diğer Yazıları

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
0 Yorum