Kur’an, insanın bedensel ve ruhsal sırlarına ışık tutuyor
...
Kur’an’da insanın hem iyiliğe hem de kötülüğe eğilimli
olarak yaratılmış olma özelliğine de değinilmektedir. İnsan iyi ve güzel
davranışları tercih ettiği zaman kendisine layık görülen en yüksek mertebe ve
makamlara ulaşabiliyor. Kötülüğe eğilim gösterip zulüm ve haksızlığa yöneldiği
zaman da Allah Katındaki derecesi hayvandan bile aşağı iniyor. Bununla ilgili
bir ayet şöyle: “Onlar kalpleri vardır anlamazlar, gözleri vardır görmezler,
kulakları vardır işitmezler; işte onlar hayvanlar gibidir, hatta daha da aşağıdır
(A’raf suresi: 79).
İşte biz tam bu noktada bir nebze insanın bu negatif
yönüne dikkat çekmek istiyoruz.
İnsanın ruh dünyasını tanıma çabalarının başlangıcından
beri bu vadide çok büyük mesafe alındığını söylemek; bugünkü bilgilerimizin
bin, iki bin yıl öncekinden çok fazla, çok ileri olduğunu iddia etmek mümkün
değil. Bu alanda birçok soru
cevaplandırılmayı, birçok sır çözülmeyi bekliyor. İnsanla ilgili bu karmaşık,
bu anlaşılmaz durumu Althusser çok anlaşılır şekilde ifade etmiştir: “İnsanın
temel niteliği, tahmin edilemez oluşudur.”
Çok sayıda insanın hayatında sevdiği, güvendiği, ümit
bağladığı kimseler tarafından aldatılma, kandırılma, yüzüstü bırakılma gibi
sahneler vardır. Böyle durumlar insan hayatındaki en önemli şokları
oluşturmaktadır. İnsanların bilinen çizgilerini birdenbire değiştirmelerinin;
prestijlerini, itibarlarını bir anda ayaklar altına almalarının başta gelen
nedenlerinden biri açgözlülüktür, çıkar düşkünlüğüdür. Şu ayetler insanın bu
yönüne değiniyor:
“Gerçekten bazı insanlar pek hırslı yaratılmıştır.
Kedisine bir fenalık dokunduğunda sızlanır, feryat eder; iyilik dokunduğunda
ise pinti kesilir.” (Mearic suresi: 19-21)
“İnsana bir nimet verdiğimiz zaman yüz çevirir, yan
çizer; fakat ona bir kötülük dokunduğu zaman da yalvarıp durur.” (Füssılet
suresi: 51)
Nankörlük ve bencillik de insanların çok tanıdık
psikolojilerindendir. Şu ayet de bununla ilgili:
“İnsana bir sıkıntı gelip çattığında bize yalvarıp
yakarır, fakat biz ondan sıkıntısını giderdiğimizde bize hiç yalvarmamış gibi
çekip gider.” (Yunus suresi: 11-12)
İnsanın ne kadar esrarlı bir varlık olduğunu, tam olarak
tanınmasının, bilinmesinin imkânsızlığını şairler, yazarlar, düşünürler de
tecrübelere dayanarak isabetle ifade etmişlerdir.
20. Yüzyılın büyük Fransız bilgesi Alexi Carrel’in, insan
üzerine yaptığı çok önemli inceleme ve araştırmalarını topladığı kitabına
verdiği isim bile insanın bu bilinmezliğine esaslı bir kanıttır: “İnsan, Bu
Meçhul”. Bu kitap tarih boyunca insan üzerine yapılmış en ciddi araştırmalardan
biridir. İnsanın hem maddi hem de ruhi dünyasına ilişkin hayret verici bilgiler
içermektedir.
Attila İlhan’ın bir şiirinin bir dizesi şöyle: “İmkânsız
bir şey, bir insanın bir insanı tanıması.”
Çelik Gülersoy da insanı şöyle niteliyor: “İnsan, içinde
hem çiçek hem de dinamit taşıyan kapalı kutudur.”
Ünlü Fransız şairi Baudlaire’in “İnsan ve Deniz” başlıklı
şiirinin bu anlamda bir dörtlüğü:
İkiniz de karanlık ve ağzı sıkısınız
İnsan! Uçurumuna hiç kimse inemedi
Deniz! Servetlerini kimseler bilemedi
Sırrınızı vermede ne kadar kıskançsınız.
Bütün bunlar göstermektedir ki, insanın özellikle ruhsal
bakımdan bir muamma olması durumu binlerce yıldır hiç değişmemiştir. Bilimin
olağanüstü, inanılmaz buluşlarına şahit olduğumuz bugün de bu alanda yerimizde
saymaya devam ediyoruz!
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.