Trafik kazaları kader değildir
...
Son günlerde kısa aralıklarla insanımızı derinden üzen katliam gibi trafik kazaları yaşandı. 20-21 Ağustos'ta Gaziantep ve Mardin’de yaşanan trafik kazalarında toplam 35 kişi, 22 Ağustosta Muğla’da meydana gelen kazada ise 5 kişi hayatını kaybetti. İki gün arayla 40 kişinin hayatını kaybettiği bir trafik kazası yakın zamanda görülmemişti. Bir-iki kişinin hayatını kaybettiği trafik kazaları sık yaşanıyor olsa da 15-20 kişinin birden öldüğü trafik kazaları son senelerde artık nadiren yaşanıyor.
Mardin’de freni patlayan tırın büyük bir hızla kalabalıkların üzerine dalması, insanların canhıraş feryatlarla kaçışması, çok sayıda insanın tırın altında kalması olayı, TV’lerin haber bültenlerinde bunu seyredenlerin gözünün önünden yıllarca gitmeyecektir. Kalabalığa dalan tır olayı tam bir facia idi. Gaziantep’te yolcu otobüsünün daha önce yaşanmış bir trafik kazası dolayısıyla yol üzerinde bulunan sağlık ve emniyet görevlilerinin ve gazetecilerin üzerine dalması da bir başka facia idi.
Hiçbir gelişmiş ülkede bizdeki kadar ölümlü trafik kazası olmuyor. 15-20 yıl öncesinde yaşanan trafik kazalarında en büyük pay yolların elverişsizliğine aitti. İnsan ve araca bağlı kusurlar daha sonra geliyordu. Ama bugün ülkemiz dünyanın en modern karayolları ağına sahip. 3500 km.ye ulaşan otoyollar, 30 bin km.ye ulaşan duble yollar, viyadükler, büyük-küçük çok sayıda tüneller yaşanan trafik kazalarında yol kusurunu minimuma indirmiş durumdadır.
…
Son yaşanan çok ölümlü üç kazadan sadece 5 kişinin öldüğü Muğla’daki kazada yol durumunun payı yüksektir. Elbette tek şeritli yolda hatalı sollama yapan şoförün de kazadaki payı yol durumundan az değildir. Günümüzde gerçekten kırsal diye nitelenebilecek bölgeler hariç il ve ilçeler arasındaki karayollarının nerdeyse tamamı duble yol veya otoyol haline getirilmiştir. İl ve ilçeler arasında duble olmayan yollar istisnadır. Kırsal kesimde de il ve ilçelere ulaşım çok büyük ölçüde asfalt yollardan yapılmaktadır. Kısaca karayolu ulaşımında devlet üzerine düşen görevi eksiksiz değilse de büyük ölçüde yerine getirmiştir. Yukarıda değindiğimiz üzere ülkemizde yol durumunun yaşanan trafik kazalarındaki payı iyice azalmıştır. En büyük pay sürücüde ve araçtadır. Daha büyüğü de insandadır.
Gaziantep’te 15 kişinin ölümüne sebep olan yolcu otobüsünün hızının 130 km. olduğu tespit edilmiştir. Mardin’de freni patlayan tırla kalabalığın üzerine dalan şoförün kullandığı aracın freninin tutmadığını son ana kadar fark etmemesi affedilir bir trafik suçu mudur?
…
Türkiye’nin önündeki önemli sorunlardan biri, trafik kazalarını kader olmaktan çıkarmaktır. Gelişmiş, ama yol durumu bizden daha elverişsiz ülkelerde bile bizdeki kadar ölümlü trafik kazası olmuyor. Çünkü oralarda sürücüler çok iyi eğitimden ve testlerden geçiriliyor ve hata yapanların da hiç gözünün yaşına bakılmıyor. İlk yapılacak işlerden biri sürücü belgelerinin daha sıkı koşullarda verilmesidir. Sürücülerin akıl sağlıkları ve sorumluluk duyguları çok daha iyi denetlenmelidir.
Son trafik kazaları hiç şüphesiz tüm toplumun üzerinde bir travma etkisi yaratmıştır. Kazalarda yakınlarını kaybedenlerin acılarını tarif ise mümkün değildir. Kimsenin elinden sabır ve tahammül dilemekten başka bir şey gelmiyor.
Bizim dilimizde “Allah ölümün de hayırlısını versin!” diye çok değerli bir dua, bir temenni var. İnsanın evinde rahat yatağında ölmesiyle sözünü ettiğimiz türdeki kazalarda ezilerek, parçalanarak, yanarak ölmesi bir olabilir mi?
Bu güzel dua ve temenni hepimiz için, tüm milletimiz için geçerli olsun inşallah!
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.