Kur’an-ı Kerim, insanın bedensel ve ruhsal sırlarını aydınlatıyor
...
Bu âdem
dedikleri/El ayakla baş değil
Âdem manaya
derler/Surat ile kaş değil.
Kaygusuz Abdal
Varlıklar içinde en girift, en karmaşık ruhsal ve bedensel yapıya insanın sahip olduğu herkesin kabul ettiği bir gerçektir. Bu yüzden en yoğun, en derin bilimsel çalışmalar insanın ruh ve beden dünyasını tanımak amacıyla yapılmaktadır. Ama henüz, “bu iş tamam” denecek noktadan çok uzaktayız. Bütün keşiflere, buluşlara rağmen insanın maddi varlığı da ruhsal varlığı da birçok sırrı saklamaya devam ediyor. İnsan organizması üzerinde yapılan bilimsel araştırmalar sonucunda övünülecek başarılar elde edilmiştir. Bu sayede kalp, ciğer, böbrek gibi hayati organlarımızın bedenimizdeki rol ve fonksiyonları çok iyi tanımlanmış, bunlara dayanarak hayat kurtarıcı organ nakilleri sıradan operasyonlar haline gelmiştir.
Bunun yanında adaletin tecellisine imkân vermekle toplumsal hayatın kalitesini yükselten bedensel keşifler de söz konusu olmuştur. Sözgelişi dünyadaki yaklaşık sekiz milyar insandan her birinin parmak izinin diğerinden farklı oluşunun keşfi, insanı maddi ve fiziksel yönden tanımada çok büyük bir adım teşkil etmiştir. Birçok olayda parmak izinden hareketle suçluların hiçbir şüpheye meydan vermeyecek netlikte tespiti, kriminolojide bir devrime yol açmıştır. DNA’nın keşfi ise, insan bedenini tanımada daha geniş ufuklar açmış; daha önce çok karmaşık ve adaleti yanıltıcı bir sorun olan çocuğun baba tarafından nesebinin belirlenmesinin % 99 onda dokuz gibi bir gerçeklikle tespitini sağlamıştır.
Bütün bu gelişmelere rağmen bazı organların bütün fonksiyonları yeterince aydınlığa kavuşmuş değildir. Bugün beyin kapasitemizin ancak %20’sini kullanabildiğimiz söyleniyor. Dünyaca ünlü Türk beyin cerrahı Prof. Gazi Yaşargil 20 yıl kadar önce Hürriyet gazetesine verdiği röportajda, “Biz beyni anlamak için henüz uyandık, bu konuda ne zaman emekleyebileceğimiz bile belli değil.” diyordu.
Ancak günümüzdeki hızlı bilimsel gelişmeler ve buna dayanan tıp, bedensel varlığımızın tüm sırlarını yakın bir gelecekte çözecek gibi görünüyor. Fakat ruhsal cephede durum çok farklı. Bedensel olarak bütün insanlar hemen hemen aynı. Psikolojisi bakımından ise her insan ayrı bir dünya. İnsanoğlunun ruh dünyasını, bu dünyadaki med ve cezirleri % yüz isabetle analiz etmek en azından şu anda mümkün değil. Ruh hakkındaki son derece kısıtlı bilgimiz, Kur’an-ı Kerim’in, “Sana ruhtan soruyorlar. De ki: Onun bilgisi Rabbimin katındadır. Size ondan çok az bilgi verilmiştir.” (İsra suresi: 85) açıklamasıyla örtüşmektedir.
İnsan İslam’da “eşref-i mahlûkat” (yaratılmışların en üstünü, en onurlusu) olarak kabul ediliyor. Kur’an’da insanın değerine, yüceliğine, ruhsal bakımdan üstün yaratılışına, ona verilen yüksek paye ve itibara işaret eden ayetler olduğu gibi; onun fiziki varlığının da eksiksiz, kusursuz, son derece fonksiyonel, başka türlüsü olamayacak biçimde yaratıldığını ifade eden ayetler var. Şu iki ayet bunlardandır: “Hakikaten biz insanı en güzel (daha üstünü olamayacak) biçimde yarattık.” (Tîn suresi: 4). “O (Allah) değil mi seni yaratan, varlık amacına uygun olarak kusursuz şekil veren, bedenini en düzgün biçimde oluşturan?” (İnfitar suresi: 7).
Bu açıklamalar gösteriyor ki insan bu evrende her şeyin kendisiyle değer kazandığı varlıktır. Pozitif değerine sınır yoktur. Bu yüzden hiçbir bilgisi, görgüsü, marifeti, liyakati, statüsü olmayan sıradan bir kimse bile sırf insan olduğu için değerlidir ve hürmete layıktır. Ünlü bilge Sadi, “Dünyanın bütün servetleri, bütün dünyanın saltanatı, haksız yere akıtılan bir damla insan kanına değmez” diyor.
Devamı gelecek
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.