İslam dünyası niçin geri kaldı?

...

Müslüman ülkelerde bugüne kadar bu başlıkla aynı anlama gelecek sayısız soru cümlesi kurulmuştur. Aynı anlama gelecek bu sorulara çok farklı cevaplar verilmiştir. Benim bir Müslüman olarak bu soruya her zaman tek bir cevabım olmuştur: Düşünce özgürlüğü yokluğu…

Buna birçok şey eklenebilir, buna bağlı birçok şey sayılabilir; ama temel neden hep aynıdır: Düşüncenin yasak olması. Çünkü düşünce özgürlüğü olmaması insanların düşüncelerini söyleyememesi demek değildir, düşünce özgürlüğü olmaması insanların düşünememesi demektir.

İslam dünyasında düşüncenin çok özgür olduğu söylenen ve iddia edilen dönemlerde bile dört dörtlük bir düşünce özgürlüğü hiç söz konusu olmamıştır. Çünkü o dönemlerde bile düşünce sayısız kısıtlamalara ve şartlara tabi tutulmuştur. Düşüncenin ya yasak ya da kısıtlamalara tabi olduğu yerlerde gelişme, ilerleme, zamanın ruhunu yakalama asla mümkün olmamış ve hiçbir zaman da olmayacaktır.

İslam dünyasındaki düşünce özgürlüğü kısıtlaması bugün de bütün hızıyla sürüyor. Müslüman ülkelerin en gelişmişi olarak bilinen Türkiye de buna dâhil. Zaten bu konuya kaçıncı defa olarak bu yüzden döndük.

Şu anda kısıtlı bir çevrede bir kitap yasağı ile ilgili bir tartışma sürüyor. Bunun kısa zamanda yayılacağına, daha geniş kesimlere mal olacağına hiç şüphe yoktur. Bu tartışma, ilahiyatçı İhsan Eliaçık’ın daha önce defalarca basılmış olan Yaşayan Kur’an-Türkçe Meal Tefsir adındaki eserinin Diyanet İşleri Başkanlığının açtığı dava üzerine mahkemece yasaklanmasıyla ilgilidir. Bu devirde akıl almayacak bir iş varsa kitap yasaklamaktır.

Bu yasağa karşı çıkmamızın sebebi, İhsan Eliaçık’ın Yaşayan Kur’an-Türkçe Meal Tefsir adlı eserinin çok güzel, çok değerli, çok orijinal olması değil; yanlış da olsa yazarının samimi düşünce ve kanaati olarak açıkladığı görüşlere tahammül edilmemesidir. İslam tarihi boyunca bu yanlış binlerce defa yapılmış ve o nedenle de geldiğimiz yer ot bile yeşermeyen bir çöl olmuştur.

Batı’yı severiz sevmeyiz; ama Batı bu çöllükleri, bu kısırlıkları, Ortaçağ karanlığını düşünceye sınırsız özgürlük tanıyarak aşmayı başarmıştır. Bizim bugün düşünce faaliyeti adına yaptığımız kavgalar, koyduğumuz yasaklar bir Batılı nazarında sadece gülünçtür ve ilkelliktir. 

Daha önce de Yaşar Nuriler, Mustafa Öztürkler, Mehmet Azimliler ve benzerleri için hem İslam tarihi hem de milli tarihimiz boyunca düşünceye karşı Demokles’in kılıcı gibi işletilmiş linç mekanizması İhsan Eliaçık’ın eseri dolayısıyla bir defa daha devreye sokulmuştur. Hür düşüncenin yasaklanması, tarih boyunca toplumların karanlıklara mahkûm edilmesinin bir numaralı sebebidir. Başka bütün sebepler daima ikinci plandadır. 

Ben İhsan Eliaçık’ın kitabını ne gördüm ne de okudum. Ne demiş de kitabı yasaklanmış hiç merak da etmiyorum. Önemli olan yasaklanmamasıdır. İsteyen herkesin herhangi bir konudaki samimi düşüncesini her türlü baskıdan, tehditten uzak olarak söyleyebilmesi, yazabilmesi, bir şekilde ifadeye koyabilmesidir. İtirazımız bunun yapılamamasınadır. Bunun yapılamaması yerinde saymaktır, hatta geriye gitmektir. Müslüman toplumlar, Müslüman ülkeler bu kısır döngüden çıkmadıkça bir milim bile gelişme ve ilerleme sağlayamazlar.

Büyük Türk entelektüeli Cemil Meriç, düşünce özgürlüğünün toplumlar için olmazsa olmazlığını tek cümlede çok açık ifade etmiştir:  

Düşünmek; caddelerden, dikenli, sarp keçi yollarına sapmaktır; ama zirvelere ana caddelerden çıkılamaz.

Müslüman ülkelerde zirvelere çıkmaya izin verilmediği için zirvelerden ses veren de çıkmıyor!

Etiketler :
, , , , , ,
Diğer Yazıları

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
0 Yorum