40. Öğretmenler Günü kutlu olsun
...
24
Kasım 2021, her 24 Kasım’ın “Öğretmenler
Günü” olarak kutlanmaya başlanmasının 40. Yılı. Çalışan ve emekli tüm öğretmen
arkadaşlarımın 40. öğretmenler gününü sağlık, esenlik ve başarı dileklerimle kutluyorum.
Aralıksız 41 yıl öğretmenlik yapmış bir birey olarak
hep şunu düşünmüşümdür:
Öğretmenler;
içinden çıktıkları ve yaşadıkları toplumun görevi en ağır, sorumluluğu
en yüksek, kendisinden beklenen şey en fazla; buna karşılık kendisine verilen
şey en az olan bireyleridir. Öğretmenlik de bu anlamda bir meslektir. Sözün
özü, öğretmen toplumca kendisine az şey verilen, ama en fazla fedakârlık
beklenen insandır. Bu gerçeği de en iyi Atatürk dile getirmiştir:
Öğretmenler,
dünyanın her yanında insan topluluğunun en fedakâr ve saygıdeğer
kişileridir.
Öğretmenlerin görevi öğretmekle bitmiyor. Eğitmek de
bu görevin ayrılmaz bir parçası. Öğretmek nispeten kolay, ama eğitmek o kadar
kolay değil. Ailesinin baş edemediği yaramaz çocuğu öğretmenin yola getirmesi
beklenir. Ümit öğretmendedir. Veli yalvarır: “Aman öğretmenim, bu çocuğun
adam olması için yalnızca size güveniyoruz. Biz her yolu denedik, sonuç
alamadık; tüm ümidimizi size bağladık.”
Sayısı az olmayan bazı anne babalar okul
tatillerinin çabuk bitmesini bekler, çocuğunun sorumluluğunu bir an önce okula
ve öğretmene yıkıp biraz rahat etmek, biraz özgürlüğe kavuşmak için.
Bizim ülkemizde de başka ülkelerde de anne babadan
bile beklenmeyen çocuklara örnek olucu davranışlar öğretmenden beklenir. Çocuğu
onun anlaması, nabzına göre onun davranması istenir.
Bunu anlatmak için bir bilge şunu söylemiş: Bir
öğretmen çeşitli bitkilere bakan bir bahçıvana benzer. Kimi bitki güneşi, kimi
gölgeyi sever.
Öğretmen öğrenci ilişkisinde son nokta, en yüksek beklenti
ise şudur: Öğretmen, öğrencisini saf ve yontulmamış bir mücevher gibi görmeli;
bütün çabasını onu değerli, onurlu bir ışıltıya dönüştürmeye adamalıdır.
Bütün bunları yapan ve yapmaya çalışan öğretmen bir
kandile çok benzer: Kendini tüketerek başkalarına ışık verir.
Öğretmen,
yükünün ve sorumluluğunun tüm ağırlığına rağmen asla pes etmemelidir. Çünkü
tarihte de günümüzde de yükselen, çağı yakalayan ülkeler herkesin omuzlarında
değil, çok sınırlı, çok özel insanların, bir anlamda kahramanların omuzlarında
yükselmişlerdir. Bu kahramanlar bazen Finlandiya’nın Snelman’ı gibi öğretmenin
kendisi, bazen yetiştirdiği kimseler olmuştur. Her durumda temel aktör
öğretmendir.
Bir
ülkeyi tek başına ayağa kaldıran kahraman öğretmen Snelman’ı öğrenmek için Beyaz Zambaklar Memlektetinde adlı
kitabı okumayan öğretmenler mutlaka alıp okumalı, kendi çocuklarına ve
öğrencilerine de okutmalıdırlar. Bu kitap bir kalkınma devriminin manifestosudur.
Dedim
ki, öğretmen ya kendisi kahramandır ya da kahramanı o yetiştirmiştir. İşte size
öğretmenin yetiştirdiği kahramanlara örnek Halim Yağcıoğlu’nun dizeleri:
Ben öğretmenim,
Karanlık denizlerde fener,
Şeklalır elimde
Atatürkler, Fatihler.
Son
olarak maktül ABD Başkanı Kennedy’nin ünlü sözünden ilhamla şunu söylemek
isterim: Bir öğretmen, özellikle bir Türk öğretmeni, her şeye rağmen, ama her
şeye rağmen, “Ülkem bana ne verecek?”
diye düşünmemeli, böyle bir beklenti içinde olmamalı; “Ben ülkeme ne verebilirim?” düşüncesinde ve çabasında olmalıdır.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.