Toplumumuzda kabadayılık yöntemi: Namertlik

...

Türkiye’nin dünyada en çok cinayet işlenen, en çok adam yaralanan, en çok kavga edilen ülkelerden biri olduğunda hiç şüphe yoktur. Toplumumuzda böyle olayların yaşanmadığı gün hemen hemen hiç olmuyor. Bunların kıyıda köşede cereyan edip de basına yansımayanları, kamuoyunun bilgisi dışında kalanları da az değildir. Yaşanan bütün bu olaylarda dikkat edilmesi gereken nokta; korkaklığın, namertliğin, hilekârlığın, kahpeliğin çok öne çıkması; başka toplumlarda görülmeyen boyutlara tırmanmasıdır. Başka bir ifadeyle işlenen bütün cinayetlerin, yaralamaların, vurup kırmaların tamamına yakınının gayrimeşru yol ve yöntemlerle gerçekleştirilmiş olmasıdır.

Değişik yer ve zamanda ortaya çıkmış yüzlerce saldırı, yaralama, öldürme haberi ele alsak bunların çok büyük çoğunluğunun mertlik dışı, kural dışı zorba yöntemlerle gerçekleştirildiğini görürüz: Arkadan vurma, pusu kurma, baskın yapma ve benzeri hileler ve tuzaklar… Düşmanıyla, hasmıyla, öfke duyduğu kimseyle dürüstçe, yiğitçe, mertçe karşı karşıya gelmeyi göze alan yok denecek kadar azdır. Bunlar kadar kötü olan bir şey de, bu tür eylemlerin faillerinin eylemden hemen sonra, “Kaçanın anası ağlamamış”, “Mertliğin onda dokuzu kaçmaktadır” şeklindeki ilkel avam felsefesine uyarak anında sıvışmaları, ortalıktan toz olmalarıdır. Er veya geç polis tarafından yakalandıktan sonra da hiçbir doğruyu itiraf etmeyip bin türlü kıvırmaları, her riyakârlığı yapmalarıdır.

Bu kadar açık korkaklığa, namertliğe, tenezzül edilen bayağılıklara rağmen bizim insanımız kadar yiğitlikten, cesaretten, kahramanlıktan bahseden toplum çok azdır. Böyle bir tutumun tıptaki, psikiyatrideki karşılığı herhalde ciddi bir ruh hastalığını ifade eden bir kavramdır.

Birkaç yıl önce 88 yaşında bu dünyaya veda eden Çetin Altan’ın birçok yazısında değindiği gibi Batı’da hasımlar veya rakipler arasında düello geleneği vardır. Çıkarlar er meydanına, şansların eşit olduğu koşullarda mertçe ya ölürler ya öldürürler. Kovboy filmlerindeki gibi eli çabuk olan, daha hızlı silah çeken genellikle hayatta kalan taraf olur. Ama buradaki ölme ve öldürmede hile hurda yoktur. Bizde görüldüğü üzere arkadan vurma, pusuya düşürme, bir kişiyi on kişi birden haklamaya kalkışma gibi dürüstlüğe, delikanlılığa uymayan yöntemlere tenezzül edilmez.

Kimi cinayetlerin gerekçesi tipik bir ilkel ve feodal zihniyetin aynası gibidir: “Bana yan baktı, işini bitirdim!”, “Oy verdiğim partiye, tuttuğum takıma hakaret etti, çektim vurdum!”, “Trafikte yol istedim, vermedi, bir de tantana yaptı; ben de haddini bildirdim!” Böyle bir sürü dokunulmazlık kibir ve ilkelliği! Diyalog ve uzlaşma kültüründen nasipsizlik, magandalık!

Kriminolojideki gelişmeler sayesinde polis, günümüzdeki kavga, yaralama ve öldürmelerin yüzde yüzüne yakınını aydınlatıyor; faillerini yakalayıp adalete teslim ediyor. Fakat bu yeterli değil. Niçin bu kadar çok, bu kadar pervasız kaba kuvvete başvuruluyor; niçin bu kadar şiddet yaşanıyor? Niçin bu kadar çok cinayet işleniyor? Niçin bu yaralama, öldürme ve diğer şiddet olaylarında failler tam bir namertlik ifadesi olarak kendilerini gizliyorlar? İlgililerin, yetkililerin, psikologların, sosyologların üzerinde düşünüp cevap bulmaları gereken öncelikli soru budur!

Etiketler :
, , ,
Diğer Yazıları

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
0 Yorum