“Anam, bildiğin gibi değil!” -2

...


Hürriyet

NİCE BİR MAYISLARA…

Yıllar ister istemez geçiyor. Gerçek o ki, izler bırakarak. Zaman içinde unutulmamasına katkı nedeniyle; meslek yaşamımdaki onca olaydan birkaçını sıralamakta kendimce fayda gördüm. Hürriyet haber kuruluşu olan Haber Ajansının adı 2 Mart 1975’den geçerli Hürriyet Haber Ajansı olarak değiştirildi. Gazete ikinci kez satılınca ajansın adı Demirören Haber Ajansı oldu. 1973’de Cumhuriyet’in 50. yılını kutlama girişimine Hürriyet kendi olanaklarıyla katıldı. 1973 aynı zamanda Hürriyet’in yirmibeş yaşını doldurduğu yıldır. 1 Mayıs 1973 günü tam sayfa yayınlanan bildirimde, Hürriyet’in 7 ilkesi şöyle açıklandı:

1- Demokratik düzene ve Cumhuriyet’e bağlı gazetedir,

2-Halktan yana gazetedir,

3-Korkusuz gazetedir,

4-Gerçek gazetedir,

5-Cömert gazetedir,

6- Hizmet eden gazetedir,

7-Yarının gazetesidir.

Hürriyet’in neşri 1 Mayıs 1948... Başlığın soluna Türk bayrağının ilavesi; 8 Kasım 1949. Hürriyet’in Almanya’da baskıya girmesi 17 Nisan 1969. Hürriyet’in çıkışında 8 sütun olan sayfalar 1 Şubat 1969’dan itibaren 9 sütuna çıkarıldı. Bölge gazeteciliğini Hürriyet gerçekleştirdi. 1969’da 22 ayrı bölge için baskı yapan tek gazete Hürriyet’tir. Güneş doğmadan okuyuculara ulaşan Hürriyet’in tirajı 1 Mayıs 1969’da bir milyonu aştı.

Evet, Türkiye’de günde bir milyon basan ilk gazete Hürriyet’tir. Hürriyet’te ilk toplu sözleşme 1969 yılı içinde imzalandı, çalışanlar yeni haklara kavuştu. Okuyucular, Maltepe Cezaevi’nden kaçanların haberini aynı gün (19 Şubat 1972) yıldırım baskı ile okudu. Faksimile (sayfa nakli) 1 Mayıs 1973 yılından itibaren devreye girdi ve gazete sayfalarının merkezden (İstanbul’dan) baskı yapılan matbaalara nakli sağlandı. Böylece hava ve karayolu çilesi sonlanmış oldu. Hürriyet’in 1970’de 50 kuruş olan fiyatı 13 Eylül 1971’de 75 kuruşa çıkarıldı. Bu fiyat 1 Eylül 1973 tarihinden itibaren 100 kuruş oldu. Yazar Ecvet Güresin 13 Haziran 1971’de Hürriyet yazı ailesine katıldı ve “Günün Yazısı”nı yazmaya başladı. Daha sonra kontenjan senatörü olan Güresin, 3 Mayıs 1975’de yaşamını yitirdi. Gökten yazar yağdığı günümüzde yazı yazmak kolay da olsa 47 yıllık fiili meslek yaşamımdan sonra; gazetecilik kimliğimle hissiyatımı özetlemeye çalıştım. Sizleri meşgul ve de rahatsız ettiysem bağışlayınız. Nice 1 Mayıs’lara.

Yusuf Ziya Gedikli”

Dışarıda tipi, içeride gözyaşı

Yusuf Ziya’lı anılarım çok. Bunlardan birini paylaşmak isterim.

1990’lı yıllar. Karlı bir kış günü, Anadolu’nun büyük şehirlerinden birine birlikte yolculuk yaptık. Hürriyet Haber Ajansı Ankara Büro şefiydim. İstanbul’dan talimat gelmişti; o bölge müdürü hakkında şikayet vardı ve biz işine son vermekle görevlendirilmiştik. Bölge müdürü, Türkiye’nin en iyi muhabirlerindendi. Yüzlerce haberi manşete çekilmişti. İnsani vasıflarıyla da örnek alınacak bir meslektaşımızdı. Karıncayı incitmeye kıyamayan bir çelebi, bir beyefendiydi. Bir zaafı vardı ve o zaafı onu öldürüyordu.

Kaloriferleri yanmayan bir büroda onunla konuştuk. Onu görünce yüreğimiz sızladı. Sohbet ettik ve onun anlattıklarını duydukça ağlamamak için kendimizi zor tuttuk. Görevden alınmaması için karara vardık. Şehrin meşhur yemeğini bile yiyemeden yola çıktık. Dönüşte tipiye yakalandık. Tipi, bozkırın karlarını savururken, ikimiz de şimdi rahmetli olan o güzel meslektaşımızın haline ağlıyorduk. Yusuf Ziya’yı ağlarken ilk kez görüyordum. Belki o günkü gözyaşlarımızın bereketinden olmalı, o meslektaşımızın işine son verilmedi. Maalesef bir süre sonra Doğan Grubunca önce benim, ardından da o arkadaşımızın işine son verildi.

O dönemler, sadece Hürriyet’te değil, her gazetede kıyım yaşandığı günlerdi. Yüzlerce kişi kapı önüne konuldu. Gazetecilik farklı bir kulvara girmiş, sitkom’lu ve iş takipçiliği dönemleri başlamıştı. Bazı değerlendirmelere göre, iktidarlara kafa tutma veya onlara destek çıkma haberciliğin önüne geçmişti. Köşeler, yazarların babalarının malı olarak görülüyordu. Bugünkü enkazın başlangıcı, o gün vurulan balyoz ve kazmalardı. Balyoz ve kazmaları tutan eller kendi kadrolarını bulmakta gecikmedi. Kimi milenyum dedi, kimi global, kimi keyif, kimi yenilik. İçlerinden “Ben Babıali'yi dölledim” diyeni bile çıktı. Yayın yönetmenlerinin altın çağı başlamıştı. Onlardan yükünü tutup meslekten erken kopanlar da oldu, direnip eski şaşaalı günlerini arayanlar da... Yurt muhabirleri gözden düşmüş, taşra haberleri gazetelerde kullanılmaz olmuştu.

Yardımseverdi, kimseyi geri çevirmezdi

Yusuf Ziya’nın bir meziyeti de yardım sandığı gibi çalışmasıydı. Borç isteyen kimseyi geri çevirmezdi. Bir de hastane ve doktor konusunda herkesin ağabeyiydi. O yıllarda hastanede yer bulmak, doktordan randevu almak nerdeyse imkansızdı. O, ne yapar eder, doktora ulaşır, randevu almayı başarırdı. Bunları dillendirmez, büyük bir işi kotarmış edasıyla mutluluğu yüzüne yansırdı.

Bir dönem Hacettepe’de rektörlük de yapan Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi Başkanı Prof. Dr. Uğur Erdener ile samimi arkadaştı. Kurtuluş Liseli ve Karadenizli olmaktan gurur duyardı. Oğlunu ve kızını çok severdi. Hürriyet’te birlikte çalıştığım Ercan San, Sungar Taylaner ve Yusuf Ziya Gedikli son bir ayda peş peşe kaybettiğim üç güzel insan oldu.

Yusuf Ziya, çok sevdiği ağabeyinin yanına gömülmeyi istemiş, Sarıyer sırtlarında toprağa verilmiş. Bir ay önce ise hayat arkadaşını, kıymetli eşini kaybetmişti. Bu yazıda kullanılan fotoğrafları oğlu Cumhur gönderdi. Cumhur, babasının can yoldaşıydı. Onu hiç yalnız bırakmadı. Ölümden döndüğü bir trafik kazasının ardından araç kullanmayan babasının ardından ona hem yol arkadaşı hem şoförlük yapan Cumhur’un acısı çok büyük. Kendisine baş sağlığı ve sabırlar dilerim.

Karadeniz’in yaylalarından kopup Ankara’da kök salan 81 yıllık bir yaşam… Bu fani dünyadan bir Yusuf Ziya geçti. Geride iki çocuk bıraktı. Bir de imalat hatalı gazete koleksiyonu... Kitabını yazmışsa da göremedi.

Bir basın emekçisinin ardından yazabildiklerim bunlar. Yusuf Ziya ağabeye rahmet dilerim, mekanı cennet olsun. Yusuf Ziya ağabey, gittiği yerden bir mesaj gönderme hakkı olsa eminim şöyle yazardı: “Anam, ölüm bildiğin gibi değil! Her nefis ölümü tadacaktır.”

Etiketler :
, , ,
Diğer Yazıları

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
0 Yorum