Ya adam gibi yapın, ya…

...

Burada dünyanın en iyi çöpçüsü yaşıyor!

 

Martin Luther King* demiş ki; "Eğer sizden sokakları süpürmeniz istenirse Michelangelo'nun resim, Beethoven'ın beste yaptığı veya Shakespeare'in şiir yazdığı gibi süpürün. O kadar güzel süpürün ki, gökteki ve yerdeki herkes durup, ‘burada dünyanın en iyi çöpçüsü yaşıyormuş’ desin.”

Biz işimizi King’in önerdiği gibi yapmıyoruz; bir işi hakkını vererek yapmanın ne olduğunu bilmiyoruz. Ya angarya görüyor ya hafife alıyoruz. İşimizi ekmek kapısından çok menfaat sağlama veya rant elde etme fırsatı olarak görüyoruz. İşi küçümsemeyi ve baştan savmayı hüner sanıyoruz. İşten kaytarmayı kâr sayıyoruz.

İşimizi nasıl yapıyorsak öyle yaşıyoruz

Yaptığımız iş dünya görüşümüzün, ahlâkımızın, düşünce biçimimizin, eğitimimizin ve yeteneğimizin çıktısıdır. İster aşçı, öğretmen, sürücü, tesisatçı, kalıpçı, ister yönetici, karar verici, uygulayıcı olalım; Hangi işi yapıyorsak, hangi mesleği sürdürüyorsak hakkını vermekle yükümlü olduğumuzu bilmek zorundayız.

İşimizi yapma biçimimiz, kimliğimizin yansımasıdır. Liyakat, kavram olarak bu uzun lafları içeriğinde barındıran sözcüktür. Yaptığı işe, mesleğe ve temas ettiği her bir bireye uygun olma demektir. Uygun olmayan bir ayakkabının ayağa verdiği sıkıntıyı bir düşünün. Liyakat hem yeterliliktir hem layık olma durumudur. Kıyafetin uygunsuzu, dar veya bol, göze batar da insanın liyakatsizliği nasıl fark edilmez?

Anket doğruysa biz yanmışız

Kahramanmaraş depremlerinden iki hafta sonra yapılmış bir anketin verilerini gördüm. Sadece iki soruyu alıntılıyorum.

“Yaşanan bu depremde binaların yıkılmasının nedenleri nelerdir?” sorusuna verilen yanıtlar şöyle:

-Deprem yönetmeliğine uygun olmayan kaçak yapılaşma: %75

-Yapı denetim firmalarının işlerini gereken şekilde yapmamaları: %71

-Hükûmetin/belediyelerin inşaatları yeterli derecede kontrol etmemesi: %69

“Depremlerde yaşanan büyük can kaybında kimleri sorumlu olarak görüyorsunuz?”sorusuna verilen yanıtlar ise şöyle:

Müteahhitler: %84

Yapı denetim şirketleri: %74

Belediyeler: %54

Hükûmet ve Bakanlıklar: %44

Emin olmak, emniyette olmak

Peygamber olmadan önce emin sıfatıyla anılan Hz. Muhammed, Müslüman’ı “elinden, dilinden herkesin güvende olduğu kişi” olarak tarif etmiş.

Deprem gösterdi ki, biz güvende değiliz. Yaşadığımız şehirler, oturduğumuz evler güvenli değil ve hayatımız risk altında. Peki, nasıl oluyor? Dil konusuna girmek bile istemiyorum. Çünkü orası tam bir cehennem çukuru.

Anketlere ve sokaktaki vatandaşa göre, milletin  enkaz altında kalması arsız, hırsız ve paragöz müteahhitler, üstlendiği işin sorumluluğunu yerine getirmeyen ahlaksız görevliler, bürokratlar ve siyasetçiler yüzündenmiş.

Anketlerin görmediği bir gerçeği es geçebilir miyiz? Bu can kayıplarında, yaralanmalarda ve şehirlerin enkaza dönüşmesinde bizim hiç mi vebalimiz yok? Bu kadar suçlunun arasında biz masum muyuz? Felsefecilere göre, bizler eylemlerimizin toplamıyız.

Mal sahibine benzermiş

“Bir mıh bir nal kurtarır, bir nal bir at kurtarır" atasözünü unutmuşuz. Mıha da, nala da bakmamışız. Gördük ki, at bizi kurtaracağı yerde yıkılıp bizi de altında ezivermiş. Evlerimizin hali nalsız attan daha içler acısı halde imiş. At sahibine göre kişnermiş. Mal sahibine benzermiş veya kişi malı kendisine benzetirmiş.

Malını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim

Şehirlerimizin caddeleri, sokakları, kaldırımları, parkları, elektriği ve suyu, hava kalitesi, sosyal donatı alanları ne durumda? Hangi şehrimizde görme engelliler için kaldırımlar uygun hale getirildi? Yürüyecek kaldırımlarımız var mı?

Ne acı, işimizi iyi yapmamışız. Yaşadığımız şehirler ve yuva adını verdiğimiz evlerimiz bu halde ise yaptığımız işlere iyi deme cüretini nereden buluyoruz? Aslında bunun farkına çoktan varmalıydık. Çünkü uyarılmışız, uyandırılmışız. Öyle ikaz edenler olmuş ki, biz duymazdan gelmiş, kulaklarımızı tıkamış, gözlerimizi kapatıp, susmuşuz.

Uyarıları dikkate almamak

Uluslararası Şeffaflık Örgütü bizi bir değil, birçok kez uyarmış. Yolsuzluk karnemizi getirip önümüze bırakmış. Yolsuzluk karnemiz 2013'ten bu yana sürekli kötüleşmiş. İyileştirme yönünde çabamız olmamış. İyileştirilmesini talep etmemiş, bir sonraki sınava çalışmamışız.

2022’de karne notlarımız daha kötü gelmiş. 180 ülke arasında “En yolsuz” 101. ülke konumundasınız” diye not düşmüşler. Bir bölümümüzün hiç haberi olmamış, bir bölümümüz sessiz kalmış. Cılız sesler ise şer cephesi ve dış güçler diye yaftalanmış.

(Yolsuzluk Algısı Endeksi, 1995 yılından bu yana Uluslararası Şeffaflık Örgütü tarafından her yıl yayımlanan bir rapordur. Endeks, konunun uzmanları ve iş insanlarının görüşleri ve kamuoyu araştırmaları sonucunda tespit edilir. Endekste, toplamda 13 bağımsız veri kaynağından yararlanılır. Ülkelere 100 (temiz) ile 0 (yüksek derecede yolsuz) arasında bir puan verilir. Yolsuzluk Algı Endeksi’nde 180 ülke kamu sektöründe algılanan yolsuzluk düzeylerine göre sıralanır. Endekste yolsuzluk, 0 ila 100 arasında derecelendirilir. Buna göre, 0 yolsuzluğun çok yoğun olduğu, 100 ise tamamıyla yolsuzluktan arınmış ülkelere işaret eder.)

Türkiye, Uluslararası Şeffaflık Örgütü'nün 2022 Yolsuzluk Algı Endeksi'nde 180 ülke arasında 36 puanla 101. sırada yer almış. 2013'ten bu yana 48 basamak gerilemişiz. Son 10 yılın en düşük puanını almışız. Türkiye 2020 Endeksi'nde yolsuzluk algısında 40 puanla 180 ülke arasında 86'ncı sırada yer alıyormuş.

Sorun yol değil, yolsuzluk

Yolsuzluktan kasıt, ulaşım ağı değil. Duble yollar, otobanlar, hızlı trenler, havaalanları aklınıza gelmesin. Bunların yazıldığı defterler farklı. Yolsuzluk; bir görevi, bir yetkiyi kötüye kullanma demektir. Sorun yol değil, yolsuzluk. Yoldan çıkma hali, yolunu kaybetme durumu.

Bir görevin, bir yetkinin kötüye kullanılmasının faturası her zaman ağır olur. Martin Luther King, “Eğer sizden sokakları süpürmeniz istenirse” demiş ve cümlesini şöyle tamamlamış:

“O kadar güzel süpürün ki, gökteki ve yerdeki herkes durup, ‘burada dünyanın en iyi çöpçüsü yaşıyormuş’ desin.”

Dün gece çok aradım / aradım bulamadım

50 yıldır Ankara’dayım, böyle bir çöpçü görmedim. 15 yıldır Çankaya ilçesinde yaşıyorum, dünyanın en iyi çöpçüsünden vazgeçtim, çevremi tertemiz gördüğüm bir gün bile hatırlamıyorum. Çöpleri halının altına süpürenleri ise çok gördüm. Halıların çöp dağlarını örtmediğine de tanık oldum. Çöpçü dedimse sadece temizlik işçilerini kastetmediğim bilinsin. Hizmetin her türlüsünü sayabilirsiniz.

İstanbul’un ilçelerinde yapılan bir ankette “İstanbul’da olacak bir deprem için evinize - oturduğunuz yapıya güveniyor musunuz?” sorusu sorulmuş. Yanıtlar şöyle:

Hayır, güvenmiyorum: % 41,2

Fazla güvenmiyorum: % 18

Evet, güveniyorum: % 33,8

Fikrim yok: % 5,3

Cevap yok: % 1,7

Aynı ankette, “İstanbul’da 7 şiddetinden fazla bir depremin yaklaştığını biliyor musunuz?” sorusuna, “Evet, biliyorum” yanıtını verenlerin oranı yüzde 91 olmuş.

Herkesin cevabı ortada. Biz şimdi kime ne diyeceğiz? Bunlar bile bile lâdes değil mi?

 

Günün Sözü: İnşaat sektörünü iyi mühendislerden çok haydut ruhlu insanlar doldurdu. (İlber Ortaylı)

"Muazzam para alıyor bunlar baba, çöpçü deyip geçme!" (Zeki Ökten / Çöpçüler Kralı)

------------------------

*Martin Luther King; 1964 yılında Nobel Barış Ödülünü kazanan, 1968’de ise suikast sonucu öldürülen, şiddet karşıtı ve ırksal eşitlik görüşleriyle tanınan ABD’li zenci lider.

Etiketler :
, , , ,
Diğer Yazıları

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
0 Yorum