Kastamonu’nun psikoloğu büyük soruna ışık tuttu!;

Kastamonu’nun psikoloğu büyük soruna ışık tuttu!

Son dönemlerde artan bağımlılık vakaları, toplumsal endişelere yol açıyor. Uzman Klinik Psikolog Bengü Samut Dravor, bağımlılığın kökenleri, belirtileri ve tedavi yöntemleri ile ilgili Açıksöz Gazestesi'ne konuştu. Dravor, aile faktörünün bağımlılığa zemin hazırlayan en temel unsur olduğunu belirtti....

DRAVOR; "İLETİŞİM EKSİKLİĞİ VE SORUNLARIN BASTIRILDIĞI ORTAMLAR DA BAĞIMLILIK RİSKİNİ ARTIRIYOR"

Uzman Klinik Psikolog Bengü Samut Dravor, bağımlılık hakkında bilgilendirmelerde bulundu. Dravor, aile tutumlarının da bağımlılığa zemin hazırladığını vurguladı.  Dravor, aile yapısındaki şu üç temel başlığa dikkat çekti:  "Gergin ve çatışmalı aile ortamında büyüyen çocuklar, problem çözme mekanizmalarının zayıf olması nedeniyle bağımlılığa daha yatkın hale geliyor. Ayrıca, ailede sözel iletişim eksikliği ve sorunların bastırıldığı ortamlar da bağımlılık riskini artırıyor. Aşırı otoriter ve eleştirel tutumların olduğu ailelerde, duygular dile getirilmez ve korku kültürü hakimdir. Bu ortamda, kişiler hatalarını saklama eğilimi gösterir. Öte yandan, aşırı rahat ve duygusal ihmalin olduğu ailelerde sağlıklı sınırlar olmadığı için çocuklar bağımlılığa daha açık hale gelir."

DRAVOR; "BAĞIMLILIK GELİŞTİKTEN SONRA KİŞİ, TOPLUMSAL VE MESLEKİ ANLAMDA PROBLEMLER YAŞAMAYA BAŞLAR"

Bağımlılığın gelişim süreci ve belirtileri hakkında açıklamalarda bulunan Uzman Klinik Psikolog Bengü Samut Dravor, bağımlılığın hem fizyolojik hem de psikolojik belirtiler gösterdiğini vurguladı. Dravor, bağımlılığın bireyin hayatında ciddi sorunlara yol açtığını belirterek şu ifadeleri kullandı; "Bağımlılık geliştikten sonra kişi, toplumsal ve mesleki anlamda problemler yaşamaya başlar. Sorumluluk duygusu zedelenir; kişi, işine, ailesine ve arkadaşlarına karşı olan sorumluluklarını kaybeder. Örneğin, bir aile babası, kazandığı parayı artık ailesi için değil, bağımlılık yaratan madde veya kumar gibi zararlı alışkanlıklar için harcamaya başlar. Yasal problemler yaşamaya başlaması da bağımlılığın geliştiğinin bir belirtisidir. Kişi, bağımlılığı hayatına zarar vermesine rağmen bu zararlı davranışlara devam eder."

" BAĞIMLILIĞIN FİZYOLOJİK BOYUTUNDA EN BELİRGİN SEMPTOM YOKSUNLUKTUR."

Dravor, bağımlılığın fizyolojik belirtilerine de dikkat çekerek şunları ekledi: "Bağımlılığın fizyolojik boyutunda en belirgin semptom yoksunluktur. Bağımlı birey, kullandığı maddeyi bıraktığında uykusuzluk, terleme, titreme, öfke, huzursuzluk ve kaygı gibi belirtiler yaşar. Bu noktada, kişi artık haz almak için değil, yoksunluk belirtilerini hafifletmek için maddeyi kullanmaya devam eder. Bu durum, bağımlılığın tam anlamıyla geliştiğini gösterir."

"TOLERANS, BAĞIMLILIKTA KRİTİK BİR ROL OYNUYOR"

Uzman Klinik Psikolog Bengü Samut Dravor, bağımlılığın önemli bir belirtisi olan "tolerans" kavramına dikkat çekti.  Dravor, toleransın bağımlılığın gelişiminde kritik bir rol oynadığını belirterek şunları söyledi: "Tolerans, bağımlılıkta önemli bir kavramdır. Kişi başlangıçta aldığı hazzı yeniden yaşayabilmek için zamanla daha fazla maddeye ihtiyaç duymaya başlar. Örneğin, alkol kullanan bir kişi başlangıçta 50'lik içki içerken, zamanla 70'lik içkiye geçiyorsa ya da kumar oynayan biri 50 lira ile oynarken daha fazla keyif almak için 100 liraya çıkıyorsa, bu durum tolerans geliştiğini gösterir. Kısacası, kişi aynı hazzı elde edebilmek için daha fazla madde kullanma ya da daha yüksek miktarlarda kumar oynama ihtiyacı hissediyorsa, bu toleransın geliştiğinin bir işaretidir. Tolerans, bağımlılığın ilerlediğini ve daha ciddi bir hal aldığını gösteren önemli bir bulgudur."

Dravor, bu tür belirtilerin gözlemlenmesi halinde bağımlılık sürecinin hızlandığına ve profesyonel destek alınmasının gerektiğine dikkat çekti.

"BAĞIMLILIK, NESİLLER ARASI BİR SORUN HALİNE GELİYOR"

Uzman Klinik Psikolog Bengü Samut Dravor, bağımlılık yapan maddelerin yalnızca kullanan kişiyi değil, çevresini de derinden etkilediğini belirtti. Dravor, bağımlılığın tüm dünyada büyük bir problem haline geldiğini vurgulayarak şu açıklamalarda bulundu: "Bağımlılık, şu an tüm dünyanın karşı karşıya olduğu büyük bir problem. Bağımlılık sürecine baktığımızda, genellikle olumsuz bir geçmişin etkilerini görüyoruz. Problemli bir çocukluk, zor bir ergenlik, problemli bir eğitim hayatı veya eğitim hayatının olmaması gibi etkenler, ileride problemli bir evliliğe, ardından da bu sorunların çocuklara aktarılmasına yol açıyor. Bu nedenle bağımlılık, nesiller arası bir sorun haline geliyor. Bağımlılık, aynı zamanda toplumsal şiddete meyillilik, saldırgan davranışlar gibi problemleri de beraberinde getiriyor. Bu durum, toplumda ciddi sorunlar yaratabiliyor. Bağımlılığı ‘aile hastalığı’ olarak tanımlarız çünkü bu durum yalnızca bireyi etkilemez. Ailedeki herkes, psikolojik ve maddi açıdan bir şekilde zarar görür. Aile etkilendiğinde, bu etkiler topluma da yansır. Bu nedenle bağımlılık, sadece bireyi değil, çevresindeki aileyi ve sonrasında toplumu da kültürel ve toplumsal açıdan ciddi şekilde olumsuz etkiler."

Dravor, bağımlılıkla mücadelede ailelerin ve toplumun bilinçlendirilmesinin hayati önem taşıdığını sözlerine ekledi.

"BAĞIMLILIK, BİR BEYİN HASTALIĞIDIR"

Dravor, bağımlılığın toplum tarafından genellikle bir irade meselesi olarak görüldüğünü, ancak bunun yanlış bir yaklaşım olduğunu belirtti. Bağımlılığın bir beyin hastalığı olduğuna dikkat çeken Dravor, toplumsal bakış açısının değişmesi gerektiğini vurguladı. Dravor sözlerini şöyle sürdürdü; "Öncelikle toplumsal olarak bağımlılığın bir hastalık olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Bu, bağımlı bireylere empatiyle yaklaşmanın ve onlara en iyi şekilde destek olmanın yoludur. Ne yazık ki bağımlılık, toplumda genellikle bir irade meselesi olarak ele alınıyor. 'İradesi güçlü olsun, bıraksın' şeklinde basite indirgeniyor. Ancak bağımlılık, bir beyin hastalığıdır. Kalp hastası bir bireyi nasıl dışlamıyorsak, bağımlı bireylere de aynı şekilde yaklaşmalıyız. Onları doğru yöntemlerle tedaviye yönlendirmek ve uygun tedavi koşulları sağlamak en büyük destektir."

"BAĞIMLILIK GELİŞTİKTEN SONRA, BU MESELE ARTIK O KİŞİNİN İRADESİNDEN ÇIKIYOR"

Bağımlı bireyin başlangıçta iradesiyle maddeyi kullandığını, ancak bağımlılık geliştikten sonra bu durumun kişinin kontrolünden çıktığını vurgulayan Dravor; "Bağımlılık geliştikten sonra, bu mesele artık o kişinin iradesinden çıkıyor. Tolerans geliştikçe ve yoksunluk yaşanmaması için madde kullanımı devam ettikçe, kişi bir girdaba giriyor ve bu girdaptan çıkmak zorlaşıyor. Bu noktada bağımlılığı doğru tanımlamak ve tedavi sürecinde profesyonel yardım almak çok önemlidir."

"TEDAVİDE AİLEYE BÜYÜK GÖREV DÜŞÜYOR"

Bağımlılığın tedavi edilebileceğini de söyleyen Dravor şunları kaydetti; "Tedavi edilebilir ancak burada önemli bir nokta var: Bağımlı bireyler genellikle başlangıç aşamasında tedaviye başvurmuyorlar. Çünkü bağımlı olduklarını kabul etmiyorlar veya inkar ediyorlar. Bu durumda ailelere büyük görev düşüyor. Aileler, çocukları tedaviye gitmiyor diye beklemek yerine, önce kendileri bir uzmana başvurmalı. 'Ben ne yapabilirim?' sorusunu sormalı ve doğru yöntemleri öğrenmeli. Bağımlı bireye baskı uygulamak, durumu daha da kötüleştirebilir. Doğru yaklaşım, empati kurmak ve baskıdan kaçınmaktır. Aileler bazen bağımlı bireyin sorun çıkarmaması için ona para veriyor, ancak bu para maalesef bağımlılığa hizmet eden bir döngüyü besliyor. Aynı şekilde, kumar bağımlısı olan birinin borçlarını kapatmak da ona iyilik değil, aslında zarar veriyor. Kişi borçtan kurtulunca yeniden kumar oynamaya meyilli hale geliyor. Bu nedenle, aileler ilk fark ettikleri anda bir uzmana başvurmalı ve doğru adımları atmalı."

"BAĞIMLILIK, ŞEKER HASTALIĞI GİBİ KRONİK BİR HASTALIKTIR"

Bağımlılığın tedavi edilebilmesi için hem biyolojik, hem psikolojik, hem de sosyal boyutların bir arada ele alınması gerektiğini belirten Dravor, sürecin bir disiplin içinde yürütülmesi gerektiğini söyledi. Dravor devamında; "Tedavi sadece bir psikiyatriste ya da psikoloğa gitmekle sınırlı değil. Aynı zamanda, kişinin sosyal ilişkilerini ve ortamını düzenlemesi, gerektiğinde ilaç tedavisini aksatmadan sürdürmesi önemlidir. Bağımlılık, şeker hastalığı gibi kronik bir hastalıktır. Nasıl ki şeker hastası hayatı boyunca dikkat etmesi gereken kurallara uymak zorundaysa, bağımlı birey de her zaman dikkatli olmalıdır. Ancak bu şekilde, bağımlılık tedavi edilebilir ve kontrol altında tutulabilir" dedi.

" YEŞİLAY DANIŞMANLIK MERKEZLERİ ÖNEMLİ BİR ROL OYNUYOR"

Dravor son olarak, bağımlılıkla mücadelede ailelerin destek alabileceği ücretsiz ve ücretli birçok merkez bulunduğunu da hatırlatarak, Yeşilay Danışmanlık Merkezleri gibi kuruluşların bu konuda önemli bir rol oynadığını söyledi. Dravor; "Aileler, çocukları gitmiyor diye beklememeli; önce kendileri gidip destek almalı ve öğrenmeli. Bu şekilde, bağımlılık tedavi edilebilir ve kontrol altına alınabilir." diye konuştu. (Funda Şenel/ ÖZEL HABER)

Kaynak: açıksöz

İlgili Konular :
İlgili Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
0 Yorum