‘Çözüm irademizi ortaya koyduk’
Belediye Başkanı Rahmi Galip Vidinlioğlu, geçtiğimiz dönemde yapılan çalışmaların yanı sıra, 6 Şubat’ta tekrar ihaleye çıkacak olan Uğurlu Hastanesi ile ilgili de gelinen son durumu anlattı....
Geçtiğimiz akşam TV366’da Oğuzhan Yavuz’un sunduğu Gündem Özel
programına konuk olan Başkan Vidinlioğlu, konuşmasına Kastamonu halkının
mübarek Üç Aylar’ını ve Regaib Kandili’ni kutlayarak başladı.
“BELEDİYE
BAŞKANLIĞI ŞİKAYET MAKAMI DEĞİL”
2 yıllık pandemi sürecinde tüm dünya ile birlikte Türkiye’nin de
ciddi sıkıntılar yaşadığına dikkat çeken Vidinlioğlu; “Belediye Başkanlığı
şikayet makamı değil. ‘Gardiyanın kötüsü mahkuma dert yanarmış’ diye veciz bir sözümüz
var. Tabi ortada da bir gerçek var. Belediye başkanı olduk, akabinde pandemiyle
yüz yüze geldik. Hala devam eden bir süreç. Biçim değiştiren bir virüs var. Çok
şükür gribal enfeksiyon seviyesinde devam ediyor ama hala bitmiş değil. Bu
musibetlerin bize ettiği nasihatler de var. Gözle görünmeyen bir virüsün
dünyayı nasıl etkisi altına alındığını görmüş olduk. Kendine yeten sayılı
ülkesinden biriydi Türkiye’miz. Dolayısıyla bizim Avrupalı gibi tüketip, daha
az üretimle sürdürülebilir bir tabloya kavuşmamız mümkün değil. Onun için
toprakla barışmalıyız. Üretmeliyiz, üretmeliyiz, üretmeliyiz. Pandeminin
ardından yeni normallere alışmaya başlıyoruz. İklim değişiklikleri, küresel
ısınma ve bunun beraberinde Bozkurt’ta yaşadığımız bir sel afeti oldu. Yine geçtiğimiz
yaz il merkezini de etkileyen ikinci bir sel felaketini tekrar yaşadık. Tabi
bizim de burada Ilgaz isale hattımız yerle bir oldu. Şimdi bir de dünyayı
etkisi altına alan enerji ve doğalgaz fiyatlarında artışlar oldu. Bu artışların
maliyetlere yansıması söz konusu olduğu için de hemen hemen her üründe eskiye
nazaran fiyat artışını hep birlikte yaşadık ve yaşıyoruz. Buradan çıkaracağımız
en önemli sonuçlardan bir tanesi de toprakla barışmalıyız, üretmeliyiz,
üretmeliyiz, üretmeliyiz. Tüm olumsuzluklara rağmen öz kaynaklarımızdan
yaklaşık 330 milyon TL, yine bakanlıklar ile yürüttüğümüz çalışmalarla birlikte
de şehre 800 milyon TL üzerinde bir yatırım kazandırdık. Ankara’da bakanlıklar
nezdinde sık sık girişimlerde bulunuyorum” dedi.
“İKTİDARI,
MUHALEFETİ TALEPLERİMİZİ ANKARA’YA ULAŞTIRABİLMELİYİZ”
Kastamonu’nun taleplerini sık sık bakanlıklara ilettiğini ifade
eden Başkan Vidinlioğlu, şunları dile getirdi; “Doğalgaz anlaşmasından
Kastamonu’nun payına düşeni alması bize bağlı. Biz ne kadar büyük bir lobi
oluşturup da bu konuyu dillendirirsek, gündeme getirirsek buradan da bize o
kadar büyük oranda pozitif yaklaşım olur. Bu şehrin tamamını ilgilendiren bir
konu. Dolayısıyla mutlaka ama mutlaka şehrin bu konuda ön alması lazım.
Herkesin bir araya gelmesi lazım. İktidarı, muhalefeti bu taleplerimizi
Ankara’ya ulaştırabilmeliyiz. Bu olduğu zaman neden olmasın? Ben sadece iki
defa Ulaştırma Bakanımıza söyledim, Spor Bakanımıza da ilettim. Hatta bazıları
dediler ki Spor Bakanı’nda da istenir mi bu? Niye istenmesin kardeşim, bakan
bakandır. Bakanlar Kurulu’nda Kastamonu’ya bir destek verir. Ben mesela onu da
gündeme getirdim. Dedim ki burası Selçuklu’nun Uç beyliği, Osmanlı’nın Sancak
beyliği, Cumhuriyetin olmazla olmaz şehri. En fazla şehidi vermişiz. Milli Mücadele’nin
kıvılcımı bu topraklardan ateşlenmiş. Şerife Bacıların, Halime Çavuşların,
Rahime Kaptanların memleketi burası. Evliyalar şehri, şehitler diyarı. Hak
ediyoruz. Bizim istiklalimizin yolu istikbalimizin de yolu olsun. Dolayısıyla
bir tren yolu ne kadar yakışır dedim. Öylece kaldı. Şunu da arada ifade edeyim.
27-28-29 Ocak tarihlerinde Kuzeykent Nikah ve Konferans Salonumuzda ‘Karne
Şenliği’miz olacak. Çeşitli etkinliklerimizin olacağı programımıza tüm
çocuklarımızı bekliyoruz. Çocuklarımız için de sürekli etkinlikler düzenlemeye
devam ediyoruz.”
“BİZDE
GÖREV İSTENMEZ, VERİLİR”
Milletvekili aday adayı olup olmayacağı yönündeki soruya da cevap
veren Galip Vidinlioğlu; “Tabi yakıştıranlara teşekkür ediyorum. Belediye başkanlığı
da çok kutsal bir görev milletvekilliği de öyle. Bu noktada ben hiçbir zaman
genel merkezimize bir taleple gitmem. Böyle bir talebim olmaz. Ama genel
merkezimizin de bu anlamda genel başkanımızın, teşkilat başkanımızın, yerel
yönetimlerden sorumlu genel başkan yardımcılarımızın alacağı her türlü karar da
benim için makbuldür, muteberdir. 7/24 zaten genel merkezimizin emrindeyiz. Ben
şehrin belediye başkanıyım. Bu noktada 40 yıldır da siyasetin içerisindeyim.
Çocuk denecek yaştan itibaren. Onun için özellikle Ocak’tan yetişmiş olanlarda
o teşkilat hiyerarşisi çok önemlidir. Genellikle de bizde görev istenmez,
verilir. Bu anlamda genel merkezimiz ne derse ben orada olurum. Bu çok net.
‘Yoruldun, dinlen biraz’ denirse o gün itibarıyla bırakırım. Ama partimin ve
teşkilatımın ardında sonuna kadar giderim. ‘Devam et’ denirse devam ederim.
‘Farklı bir noktada değerlendirmek istiyoruz’ denirse de genel merkezimizin
alacağı her karar bizim için makbuldür” diye konuştu.
“UĞURLU
HASTANESİ, 10 YILDIR ÇÖZÜLEMEMİŞ BİR PROBLEM”
Geçtiğimiz günlerde, uzun süredir atıl durumda olan Özel Uğurlu
Hastanesi’nin 6 Şubat’ta yapılacak ihalesine Kastamonu Belediyesi’nin de
gireceğini duyuran Belediye Başkanı Vidinlioğlu, Belediye Meclisi’nden gereken
yetkiyi de almıştı. Uğurlu Hastanesi ile ilgili son durumu anlatan Vidinlioğlu,
şunları kaydetti; “Uğurlu konusu beni de heyecanlandırıyor. Çünkü ortada bir
problem var. 10 yıldır süregelen bir problem. Öyle olduydu, böyle olduydu.
Açılacaktı, açılamamıştı, söz verilmişti, verilmemişti. Kardeşim dün dünde
kaldı. Ortada şehrin bir problemi var. Benim için acıyor. 500 kişi her gün
komşu ilimiz Karabük’e gidiyor muayene ve ameliyat olmaya. Bu 500 kişi birer
tane refakatçi ile gitse her gün 1000 kişi Karabük’te esnaf sevindiriyor. Hiç
mi rahatsızlık duymuyorsunuz bundan? Ben hekimim. Benim Amasya’dan, Bartın’dan,
Zonguldak’tan, Karabük’ten gelen hastalarım vardı. Burası sağlığın merkeziydi.
Bölgenin bütün hastaları büyük şehirlere gitmeden önce nihai cevabı almadan
önce buraya gelirlerdi derdimize bir derman var mı diye. Bu tersine döndü.
Şimdi bir yıldır uğraşıyorum. Büyük bir problem bu. Bu hemen çözüyorum
diyeceğiniz bir problem değil. Ortada ekonomik bir problem var. Ticari bir
problem var. Hukuki bir problem var. Var oğlu var. Herkes konuşuyor. Herkes
konuştuğu için de en az 3-4 ayımız bir arpa boyu yol almadan gitti. Ben bu
konuda çok net bir şey söyleyeyim. Ben bunu siyasi ikbal için falan açma
derdinde değilim. Benim paye alma gibi bir derdim falan da yok. Bugün varız,
yarın yokuz. Şehrin bir probleminin çözülmesi noktasında ben irade
gösteriyorum. 10 yıldır çözülmemiş bir problem. Tabi bu konuda konuşurken de
hassas konuşmak lazım. Çünkü bir ihale süreci var. Benim bir yıldır
görüşmediğim mali müşavir, görüşmediğim hukukçu neredeyse kalmadı. Hepsinden
fikir aldım. Hepsiyle görüştüm. İşi buraya kadar da getirdik. İhale sürecini
tamamladık. Bunun neticesinde de bunu çözme noktasında bir irade gösteriyorum.
Bir defa şu net bilinsin. Burası Albaraka Türk’ün, Ziraat Bankası’nın, Atıf
Uğurlu’nun, Selami Ataç’ın ağırlıklı olduğu ama yüzlerce başka başka hem
çalışanın hem de farklı firmaların alacaklı olduğu bir konu. Uğurlu Royal Hospital.
Şimdi burada iki tane şey var. 1, bina. 2, ruhsat. Geçen sene mevzuatta yapılan
bir düzenleme ile birbirini tamamlayan unsurların ihaleye birlikte girmesinde
herhangi bir behis yoktur diye bir karar vardı hukuken. Dolayısıyla ruhsat
menkul diye geçiyor. Bina gayrimenkul diye geçiyor. Dolayısıyla yaşanmış
tereddütlerin büyük çoğunluğu da bundan kaynaklanıyordu. ‘Binayı alırsak ruhsat
ne olacak? Ruhsatı alırsak bina ne olacak?’ soru işareti birkaç tane
niyetleneni de bundan vazgeçirdi. Ama hukukun verdiği karara tabi olarak bizim
diyecek hiçbir şeyimiz yok. Aslında ikisi birlikte ihaleye çıkacakken burada
bir itiraz sonucu 10 dakika 15 dakika arayla ruhsatın ve binanın ihaleye
çıkması söz konusu. Burada net bir şeyin anlaşılması lazım. O ruhsat binaya
göre ruhsat. Aynı tabancanın kılıfı gibi. Dolayısıyla farklı farklı sesler
benim de kulağıma geliyor. Efendim ruhsat çok para diye ruhsatı alırız. Ruhsatı
alırsanız eğer aynı binayı yapmak zorundasınız. Ruhsatı alırsanız o ruhsatı da
daha büyük bir şehre satamazsınız. Böyle çünkü. Ben bu problemi ortadan
kaldırma adına bir irade gösterdim. Bu iflas masasında. Büyük çoğunluk bu
konudaki haklarını iflas masasına devretmiş durumda. Haklarını iflas masası
takip edecek. Dolayısıyla burada iflas masası tam yetkili. İflas masası
satıyor. Yani devlet satıyor. Yani bir başkasının değil. Başkasının üzerine hak
talebi var. İtiraz hakkı var bazılarının. Ama burada devlet satıyor. Ben de
belediye olarak, devlet olarak talibim. Devlet satıyor, devlet de talip oluyor.
Değişik değişik laflar duyuyorum. 10 yıldır bu konuda iki çift kelam etmeyi çok
görenlerin bu süreçte konuşmalarını çok yadırgıyorum. Bence daha da fazla bu
konu ile ilgili yorumda bulunmasınlar. Söyleyecek sözü olan, ben kapalı kapılar
ardında değilim.”
“HERHALDE
BENİ ŞAKA FALAN YAPIYOR ZANNEDİYORLAR”
“Önceki gün duydum, birileri de girecekmiş. Ne yapayım yani?
Sonuçta ben bir irade gösterdim 10 yıldır çözülememiş bir problemin çözülmesi
konusunda. Alana hayırlı olsun ama ben de bu işe o kadar emek verdim kolay da
bırakmam. İkincisi, biz bu konuda kendi içimizde de kırılganlıklar yaşadık.
Kafasında çok soru işareti olan arkadaşımız oldu. Ama biz kendi içerimizdeki
soru işaretlerimizi büyük oranda çözdük ki bir önceki gün olağanüstü meclis
toplantısında sadece meclisin tamamının 1 firesi ile geçti bu yetki verilmesi.
Demek ki ortada anlaşılmaz bir durum yok. Mesela birlikte siyaset yaptığımız
eski il başkanımızın bile kafasında soru işareti oluştu. Ya acaba ne olur? Olan
şu: biz gireriz, evvel Allah bunu alırız dedim. Belediyenin mülk almasının
önünde bir engel var mı? Yok. Kararsızlık bu konuda en son tercih olmalı.
Hepimizin hayatımızla ilgili aldığımız kararları var. Bazen radikal, bazen
değil. Hayatımızda hepimizin keşkeleri var. Ama bu benim keşke diyeceğim
işlerden bir tanesi değil. Çünkü bu konuda bir beklenti var. Şehrin belediye
başkanı olarak her gün yüzlerce hastanın oraya buraya taşınmasından ben
rahatsızlık hissediyorum. Bu problemin çözümü adına da bir irade gösteriyorum.
Burada herkesin yardımcı olması gerekir. Ödeneği ayrıldı. Ben o noktada kredi
kullanmaktan yanaydım. Ama kendi aramızdaki konuşmamızda kredi kullanmaya
kullanıyoruz ama bir itiraz durumunda olur da süreç uzarsa boşu boşuna faiz
ödemeyelim. Tamam dedim, doğru. Öyle yapalım. Biz bastıralım paramızı alalım.
İlerde gerekirse kredi kullanma yönünde irade gösterelim. Tabi kafasında soru
işareti olan çok kişi oldu. Yapar mı? Yapamaz mı? Olur mu? Olamaz mı? Olur mu,
olmaz mı herkes 6 Şubat tarihinde görür. Herhalde beni şaka falan yapıyor
zannediyorlar.”
10 YILDIR
KİMSE YOKTU, BEN TALİP OLUNCA HERKESİN İŞTAHI MI KABARDI”
“Tabi beni rahatsız eden gelişmeler de oluyor bu arada. Önceki gün
mecliste bir meclis üyemiz ‘şöyle de talip olan varmış, böyle de talip olan
varmış’ dedi. Dedim ki; ‘ 10 yıldır talip olmamış da şimdi mi talip olmak
akıllarına geliyor?’ Akabinde de ‘parayla, imanın kimde olduğu belli değil’
dedi. Yani dedim: ‘10 yılın sonunda ben alacağım deyince 1 yıldır da emek
verince herkesin iştahı mı kabardı?’ Gazeteler yazdı ‘KASİAD’dan Uğurlu çıkışı.’
Onların da gündemine gelmiş. Benim de çok sevdiğim, dostum, kardeşim iş
insanımız Ayhan Arslan’ın başkanı olduğu bir dernek. Başkan yardımcısı da benim
37-38 yıllık arkadaşım Avukat Fikret Bey’dir. Fikret Özkan’dır. Devrekanilidir.
Birdenbire hiç gündemde yokken ihaleye 15 gün kala bu konu gündeme geliyor.
Alalım mı? Almayalım mı? Alacaksanız 1 yıldır ben bu işle uğraşıyorum. Bir
kapımızı çalarsınız da sorarsınız bu iş ne alemde diye. Bizim yapabileceğimiz
bir şey var mı diye. Ben böyle bir görüşmenin yapıldığını duyduktan sonra
KASİAD Başkanı Ahmet Arslan’ı aradım. Dedi ki; ‘Böyle bir görüşme bizim
Kastamonu şubede olmuş ama ben nedir ne değildir bilmiyorum.’ Dedim ki; ‘Ben 1
yıldır emek veriyorum. Bununla ilgili çalışıyorum.’ O; ‘benim haberim yok’
dedi. KASİAD’ın başkanının haberi yok belediyenin ilgilendiğinden. Şimdi burada
hiç kimse bu durumdan paye çıkarmaya çalışmasın. Çayın taşıyla çayın kuşu
vurulmaz. Buna da ben izin vermem. Bu konunun burada gündeme gelmesi bir
arkadaşımız burada siyasete atılmış. Eski il başkanı, yeni ayrılmış. Bu konuda
ben yol alabilir miyim diye düşünüyorsa yanlış yapıyor. Diğer arkadaşımız da bu
konuyla ilgili bir paye kazanmak istiyorsa bunun da yolu o değil. Şehrin 10
yıldır sivil toplum kuruluşları ile dinamikleri neredeydi? Uğurlu konusunda
bugüne kadar parmağını kımıldatmayanlar ben buraya talip olunca mı sivil
toplumu, dernekleri vesaireyi akıllarına getiriyorlar.”
KASİAD’IN
AÇIKLAMASINA “E-MUHTIRA” BENZETMESİ…
“Belediyenin alma iradesi göstereceği bir yerle ilgili sağlık
alanının ranta kurban edilmemesi yönünde öneride bulunuyorlar. Ben bunu şeye
benzettim biraz. Eskiden hükümete ayar vermeye çalışan ekonomiyle vesaireyle
ilgili iş adamları derneği vardı. Onların tavrıyla bir de siyasete yön vermeye
kalkan askeriyenin e-muhtıralarına benzettim. Ben onları yemem. Bir ikincisi
burada bir ifadeden de rahatsız olduğumu dile getirmek istiyorum. Hastane
olarak hizmet vermesini taahhüt ettiğim için destekleme kararı almışlar. Benle
görüşülmedi bu bir. Diyelim ki taahhüt etmedim. Ne yapacaksınız? ‘Belediye
başkanının taahhüt etmesi üzerine destekleme kararı aldık’ demek, ne demek?
Kardeşim girip alacaksanız buyurun. Ama ranta kurban edilmemesiydi, yok taahhüt
etme gibi cümlelerle, maksadını aşan ifadelerle bana sakın ha sakın gelmeyin.
Bunu kim kaleme aldı bilmiyorum. Belediye başkanı ile görüşerek diyor. Benle
görüşülmedi. Ben Ayhan Başkan’la görüştüm. ‘Bu konuyla ilgili insiyatif almam
söz konusu değil. Bu sadece gündeme geldi’ diyor. 10 yıldır gündeme gelmeyen
bir şeyi ihale aşamasında gündeme getirip akabinde de basına bu şekilde bir
ifade ile, belediye başkanının taahhüdü diye ifadeyle çıkarsanız kusura
bakmayın. Bu işler fabrika yönetmekle hastane yönetmekle falan olmuyor. Bu
konuda benim gücüm var, ben bunu almaya niyetleniyorum diyen buyursun alsın.
Ama kamuoyu oluşturup 200 kişiden 1’er milyon, 400 kişiden 5’er milyon vesaire
ile yola çıkıyorsanız siz zaten baştan bu işte yol alamamışsınız demektir.
Bence hem bu ifadelerinizi tekrar bir gözden geçirin hem de bu ifadelerinizi
bence bir düzeltin. Şimdi Allah nasip ederse 6 Şubat günü belediye başkanı
olarak o ihaleye gireceğim. Devlet satıyor ben de devlet olarak oradayım. Alma
iradesini göstereceğim. Ne yapacaksın orayı alınca? Ne yapacağımı da aldıktan
sonra görürsünüz. Ama ben sağlıkla ilgili bir problemi çözme yönünde irade
gösterip herhalde orayı farklı bir amaçla kullanacak da değilim. Yok orda
tadilat var, iş teşrifatı var. E, var. Yok değil. Ne yapacağım? Diyeceğim ki;
‘Kardeşim belediye olarak ben işletecek değilim burayı. İşletmek isteyen var
mı? Buyurun.’ Efendim burada 20 milyon, 30 milyon, 50 milyon, 70 milyon masraf
var. Tamam var. Ben de baktıracağım ona. Onların demesi ile değil. Benim de
teknik bir sürü ekibim var. Diyelim ki 50 milyon Türk Lirası masraf var. Tamam
kardeşim. Ben sana olacak şeyi de söyleyeyim. Hastanelerin kira bedelleri üç
aşağı beş yukarı bellidir. Bilmeyenler için söylüyorum. Hastane binalarını
kiralamak metrekare üzerinden dolar bazlıdır. Ruhsat da ayrıdır. Bu ruhsat A
sınıfı bir ruhsattır. Türkiye’de sayılı ruhsatlardan bir tanesidir. Çok ciddi
de bir ederi vardır. Benim hesaplamalarıma göre üç aşağı beş yukarı bu binanın
belediyeye dönmesi, kendini döndürmesi 5 yılda bitiyor. Kira olarak biz
verdiğimiz rakamı 5 yıl içerisinde geri alırız. Zaten 10 yılda aldığınıza iyi
bir yatırım deniliyor. 5 yılda aldığınız çok daha iyi bir yatırım. Çok iyi bir
yatırım olur. Şehrin bir problemi çözülmüş olur. Sağlık ile ilgili problemimiz
ortadan kalkar. İl dışına giden vatandaşlarımızın paraları Kastamonu’da kalır.
Buradaki esnafımızın yüzü güler. Bundan daha büyük bir şey var mı? Bunu çözme
yönünde inşallah ciddi bir gayretim oldu, olacak. 6 Şubat’ı ben de büyük bir
aşkla, şevkle bekliyorum. İnşallah çözeceğiz.
“BELEDİYENİN
MÜLKÜ OLSUN, İŞLETMEK İSTEYEN DE BUYURSUN İŞLETSİN”
“Hayaliniz ne kadar büyük olursa gerçeğiniz de o kadar büyük olur. Helikopter pistine kadar olan bir binanın hizmete açıldığında sağlık turizmi noktasında gelebilecek hastayı düşünebiliyor musunuz? Dün Kastamonu sağlığın merkeziydi. Bugün neden olmasın. Hemşehrilerimin desteği ile inşallah topyekün bu sorunu çözeceğiz. Bu noktada zerre şüphem yok. Burayı beraber alalım mı diyenler de oldu. Dedim ki; ‘Kardeşim kusura bakmayın. Ben işi buraya kadar getirdikten sonra ben belediye olarak alacağım. Şahsıma almıyorum. Belediyenin mülkü olsun. İşletmek isteyen de buyursun işletsin. Şartları konuşuruz işletilir.’ Durumdan vazife çıkarmak isteyenler için söylüyorum. Ziraat Bankası Genel Müdür Yardımcısı beni aradı; ‘Başkanım burası defaten ihaleye çıktı. Alan olmadı. Soran da olmadı. Parayı yatırdığımızla kaldık ihaleye çıkması için. Alacaksanız biz bu parayı yatıralım’ dedi. Ben alacağım dediğim için de ihale süreci başladı ve o para yattı. Ben hatta bu konuda itiraz hakkı olanlarla da görüştüm. İtiraz hakkı olanlar var. ‘İhaleyi Allah nasip eder de ben alırsam itiraz etmeden önce bir defa daha görüşelim’ dedim. Çünkü bu kimsenin faydasına olan bir şey değil. Bu problem çözülsün. Şehrin kanayan yarası bu. Biz nasıl burasının alınması noktasında elimizi değil gövdemizi taşın altına soktuk itiraz noktasında da problemleri çözme noktasında da aynı iradeyi gösteririz. Gösteririm. Allah’ın izni ile çözeriz. Şehrin problemlerini çözme noktasında ciddi çaba sarf ediyoruz. Hem genel merkezimizle hem de bakanlıklarımızla irtibat halindeyiz. Şehrin problemlerinin üstesinden birlikte geleceğiz. Tek başıma ben hiçbir şey değilim. Biz birlikte güçlüyüz. Birlikte Kastamonu’yuz. Birlikte Türkiye’yiz. Birbirimizin iyi niyetinden şüphe etmediğimiz müddetçe, birbirimizin elini bırakmadığımız müddetçe bu ülkenin de bu milletin de üstesinden gelemeyeceği hiçbir problem yoktur. Anadolu’nun mayası sevgi üzerinedir.”
Kaynak:
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.