Kastamonu, tarihi ve kültürel mirasıyla Türkiye’nin gözbebeği;

Kastamonu, tarihi ve kültürel mirasıyla Türkiye’nin gözbebeği

Kastamonu, binlerce yıllık geçmişiyle Türkiye’nin en zengin tarihi ve kültürel mirasa sahip illerinden biri olarak dikkat çekiyor. Kastamonu'da faaliyet gösteren Sarıbekiroğlu İnşaat'ın ortaklarından genç Mimar Esengül Sarıbekiroğlu, Kastamonu mimarisi hakkında bilgi ve görüşlerini aktardı....

Antik dönemden Osmanlı’ya kadar birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan Kastamonu, eşsiz mimari eserleri ve kültürel birikimiyle tarih severlerin ilgisini çekiyor. Mimar Esengül Sarıbekiroğlu, Kastamonu’nun tarihi değerleriyle ilgili yaptığı açıklamada, şehrin adeta bir açık hava müzesi niteliğinde olduğuna vurgu yaparak; "Bir mimar ve vatandaş olarak görevimiz bu yapılara sahip çıkmak ve şehrin dokusuna zarar vermeden günümüz dünyasına uyum sağlamaktır" dedi.

Sarıbekiroğlu, Kastamonu’nun tarihi yapıları, camileri, okulları ve konaklarıyla tarihin izlerini günümüze taşıdığını vurgularken, şehirdeki yatay mimari anlayışının korunması gerektiğinin altını çizdi.

SARIBEKİROĞLU; "KASTAMONU BÜTÜN OLARAK BİR SİT ALANI NİTELİĞİNDEDİR"

Kastamonu'nun arkeolojik ve tarihi değerler yönünden Türkiye'deki en zengin illerinden biri olduğunu belirten Mimar Esengül Sarıbekiroğlu;

"M.Ö. 7. yüzyıla kadar uzanan kaya mezarlarından, Roma dönemine ait mezarlara, Bizans’a ait kalesinden, Çobanoğulları ve Candaroğulları döneminden kalan eserlere kadar pek çok tarihi yapı bulunmaktadır. Şehir merkezinde ve ilçelerde bulunan cami ve külliyeleri, medreseler, hanlar, hamamlar ve konakları ile de Kastamonu bütün olarak bir sit alanı niteliğindedir. İlçelere doğru gidildiğinde, antik çağlardan Osmanlı dönemine kadar uzanan geniş bir tarihi sürece yayılan birçok görmeye değer eser vardır."

"KASTAMONU'NUN, TARİHİNİ VE KÜLTÜR İZLERİNİ EN RAHAT GÖREBİLECEĞİMİZ YAPILARDAN BİRİ CAMİLERDİR"

Kastamonu'da camilere de değinen Mimar Sarıbekiroğlu;

"Mimari açıdan Kastamonu’yu ele alacak olduğumuzda şehrin dokusunu, tarihini ve kültür izlerini en rahat görebileceğimiz yapılardan biri camilerdir. Şehrimizde bulunan tarihi cami ve külliyelere örnek vermek gerekirse; Yakup Ağa Külliyesi, İsmail Bey Külliyesi, Nasrullah Cami, Şeyh Şaban-ı Veli, Atabey Gazi Cami, Mahmutbey Cami örnek gösterilebilir."
"Dönemin mimari yapısına bakıldığında Kastamonu’daki tarihi camilerin çoğu yığma taş ile inşa edilmiş olup, yer yer ahşap karkas camilerde bulunmaktadır. Kubbe tarzından, kapılarına kadar hangi dönemde inşa edildiklerini dikkatli bakan bir kişi çok rahatlıkla görebilir.  Şehrin simgelerinden biri olan Nasrullah Cami, yakın zamanda eski belge ve dokümanlardan yararlanılarak yapının özünden kopmadan restorasyon geçirmiştir. Caminin taş duvarlarını, kurşun kubbesini hala görebilirsiniz. Ahşap karkaslı camilere de bir örnek olarak 2023 yılında Unesco tarafından dünya miras listesine alınan Mahmutbey cami gösterilebilir.Kasaba köyünde bulunan ve halk arasında Çivisiz cami olarak bilinen cami, dış cephesi taştan duvarla, içerisi ise bindirme tekniği ile adında da belli olduğu üzere çivi ve yapıştırıcı kullanılmadan inşa edilmiştir."

"OSMANLI DÖNEMİNE AİT KASTAMONU'DAKİ OKULLARDAN 3 YAPIYI ÖRNEK VEREBİLİRİM"

Kastamonu'da tarihi okullar hakkında da konuşan Sarıbekiroğlu şunları kaydetti; "Kastamonu’da camiler dışında günümüze kadar ulaşmış tarihi ve dönem mimarisini yansıtan okullar da bulunmaktadır. Osmanlı dönemine ait 19.-20. yüzyıldan kalma 1 Rum Okulu, 1 Mekteb-i Sanayi ve1 Mekteb-i İdadi olmak üzere 3 yapıyı örnek verebilirim.
"1896-1897’de inşa edilen zamanının en gözde yapılarından biri olan halk arasında kırkodalı olarak bilinen Rum Mektebi, isminden de anlaşılacağı üzere kırk tane oda bulundurmaktaydı.Bahçeşehir Koleji’nin de okul olarak kullandığı yapı inşaatının yapımından bu yana yıllarca eğitime hizmet etmiştir.  İnşaat 1912 Eylül’de başlayan, Mekteb-i Sanayi’nin planı, İsviçre’de 'Lozan Öğretmen Okulu' planına göre 1520 frank karşılığı çizdirildi. Projesi Avrupa’da çizilen, aynı zamanda Anadolu’nun dokusunu içinde barındıran Taş Mektep Lisesi olarak bildiğimiz yapı, doğu-batı sentezinin önemli örneklerinden biridir. "

"KASTAMONU ABDURRAHMANPAŞA LİSESİ OSMANLI SANATINA YÖN VEREN MİMARİ ÜSLUPLARDAN OLAN EKLEKTİK ÜSLUPTAN ETKİLENMİŞTİR"

Abdurrahman Paşa Lisesi özelinde bilgiler sunan Sarıbekiroğlu;

"Anadolu’ da açılan ilk lise bizim bugün Abdurrahmanpaşa Lisesi olarak bildiğimiz Mekteb-i İdadi’dir.  19. yüzyılda batı etkisiyle ortaya çıkan ve Osmanlı sanatına yön veren mimari üsluplardan olan eklektik üsluptan etkilenmiştir. Uzun yıllarokul, defterdarlık, rektörlük binası olarak kullanılmıştır. Türk edebiyatının önemli fertlerinden biri olarak kabul edilen Hababam Sınıfı’nın yazarı Rıfat Ilgaz’ın kendi okul hayatının da geçtiği Kastamonu Abdurrahmanpaşa Lisesi esere ilham kaynağı olmuştur. Tüm katlar giriş bölümüne yatay uzanan koridor ve koridorun iki yanında sıralanmış mekanlardan oluşan bir düzenlemeye sahiptir. Yapı içindeki ahşap dokunun sıcaklığı, uzun pencereleri, yüksek tavanı ve ihtişamıyla ziyaretçilerini büyülüyor."

"1888'DE CEZAEVİ OLARAK İNŞA EDİLMİŞ, CEZAEVİ OLARAK İNŞA EDİLMİŞ 1992 YILINDA KÜLTÜR MERKEZİ OLARAK HİZMETE GİRMİŞTİR"

Rıfat Ilgaz Kültür Merkezi için de konuşan Sarıbekiroğlu;

"Aynı bölgede bulunan Rıfat Ilgaz Kültür Merkezi’de,1888 yılında zamanın valisi Abdurrahman Paşa döneminde, cezaevi olarak inşa edilmiş, 1983 yılında Kültür Bakanlığı tarafındansatın alınarak restore edilmiş ve 1992 yılında Kültür Merkezi olarak hizmete girmiştir.

"KASTAMONU KONAKLARI KENDİNE ÖZGÜ BİRER SANAT ESERİ NİTELİĞİNDEDİR"

Kastamonu’da, bir diğer dikkat çekici kültür varlıkları arasında yer alan tarihi konakları da değerlendiren Mimar Sarıbekiroğlu;

"Konaklar, genellikle yüz yıldan fazla süredir ayakta kalmayı başarmıştır. Kastamonu konaklarının tasarımında, diğer yapının güneşini ve manzarasını engellememek adına özen gösterilmiş; ayrıca coğrafi yapı en verimli şekilde değerlendirilmiş. İl merkezine dışında İnebolu ve Taşköprü ilçeleri, bu konakların en yoğun olarak görüldüğü yerlerdir. Her bir konak, kendine has estetik anlayışı ve tasarımı ile öne çıkar. Şehrin kültürel kimliğini yansıtan 400'den fazla konak, mimari çeşitlilik ve zengin tarihî dokusuyla bilinir.  Kastamonu yöresinde ağacın bol olmasından ötürü oldukça geniş bir ağaç işçiliği ilekarşılaşılmaktadır. Evlerin ana girişlerindeki kapılar, pencereler, çıkma ve balkonlar, saçaklar ve köşe direkleri de ağaç işçiliğinin ortaya koyduğu en güzel örneklerdir. Evlerin içerisinde kapı kanatları, dolaplar, tavanlar, basamaklarda yaygın biçimde ahşaba rastlanmaktadır. Ayrıca yörede bunların yanı sıra maden işçiliği de oldukça gelişmiş olup, kapı kilitleri ve tokmaklar da kendine özgü birer sanat eseri niteliğindedir."

"EVLERİN YÜZDE 80’İ AHŞAP, YÜZDE 10’U YIĞMA TUĞLADIR"

"Kastamonu konakları yapısıyla diğer konaklarıyla ünlü şehirlerden ayrışmaktadır. Bunu iki katlı yapıların zemin katlarının günlük hayatta aktif olarak kullanılan kat olarak inşa edilmesiyle başarır. Kişilerin ortak kullanım alanları genelde zemin katta yer alırken, ikinci kat ise misafirler için özel olarak ayrılmış bölümleri içerir. Evlerin yüzde 80’i ahşap, yüzde 10’u yığma tuğladır. Üst katlarda duvarlar yer yer kerpiç ve tuğlaların arasında dikey ve yatay hatıllarla desteklenmiştir. Evlerin ikinci katları ve üçüncü katları çoğunlukla çekme kat biçiminde olup, dışarıya doğru çıkıntılıdır. Kastamonu evlerinin bir özelliği de üçgen biçimli saçak altı katlarıdır."

"YILLARDIR AYAKTA KALMAYI BAŞARMIŞ BU ESERLERİN RESTORASYON ÇALIŞMALARI DEVAM ETMEKTEDİR"

Kastamonu'da tarihi konaklardan da örnekler veren Sarıbekiroğlu şu bilgilendirmelerde bulundu;

"Kendine özgü ahşap, koyu kahve ve beyaz renkleriyle karşımıza çıkan konaklar hala konut otel ve restoran olarak kullanılmaktadır.Ballık Konağı, Uğurlu Konağı, Eflanili Konağı, Liva Paşa Konağı, Kadıoğlu Konağı örnek olarak gösterilebilir. Yıllardır ayakta kalmayı başarmış bu eserlerin restorasyon çalışmaları devam etmektedir. Buna ek olarak, kentte geleneksel mimariyi korumaya çalışarak inşa edilen yapılar da bulunmaktadır. Ketem Verem Savaş Dispanseri, El Sanatları Eğitim Merkezi Müdürlüğü, Kastamonu Gazeteciler Cemiyeti Binası bu yapılara örnek verilebilir. Bu yapılar genellikle betonarme karkas olarak inşa edilmiş, cephelerinde tarihi dokuyu yansıtmak amacıyla koyu kahve ahşap rengiyle beyaz renk kullanılmıştır. Pencereler dikdörtgen yapıda olup pencere çerçevelerinde ahşap dokuyu yansıtan renkler kullanılmıştır."

"BİZLERİN GÖREVİ ŞEHRİN DOKUSUNA ZARAR VERMEDEN GÜNÜMÜZ DÜNYASINA UYUM SAĞLAMAKTIR"

Sarıbekiroğlu son olarak şunları kaydetti; "Kısacası Kastamonu mimari özellikler yönünden farklı dönemlerin, milletlerin, kültürlerin izlerini taşıyan çeşitli eserlere ev sahipliği yapmaktadır. Bizim de mimar olarak bir vatandaş olarak görevimiz bu yapılara sahip çıkmak ve şehrin dokusuna zarar vermeden günümüz dünyasına uyum sağlamaktır."

"KENTİN DOKUSUNU VE MİMARİSİNİ BOZMAMAK ADINA YATAY MİMARİYE ÖNCELİK VERİLMELİ"

Konuşmasına ek olarak Kastamonu'daki yapılaşmaya da değinen Sarıbekiroğlu; "Şehrin yeni yerleşim yerleri oluşurken, daha çok yükselen mimariyi görüyoruz. Ancak bu kentin dokusu ve mimarisini bozuyor. Bu sebeple hem şehrin dokusunu bozmamak adına, hem de Kastamonu'nun tarihi konaklarının siluetinin bozulmaması adına daha çok yatay mimariye öncelik verilmeli." 

 

 

Kaynak: Açıksöz Haber Merkezi

İlgili Konular :
İlgili Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
0 Yorum