Kastamonu'da köy odasından; milyar liralık yolculuk;

Kastamonu'da köy odasından; milyar liralık yolculuk

1952 yılında Kastamonu'da doğan ve öğretmen olan babasıyla Kastamonu'da bir köylünün odasında kiracı olarak kalan Can Gür, bugün; alanında Dünya'nın en önemli şirketlerinden biri olan Canovate Grup Şirketleri'nin yönetim kurulu başkanı......

Hikayesiyle hem Kastamonu'yu gururlandıran; hem de savunma sanayinde Türkiye'ye direkt verdiği katkıların yanında 80 ülkeye ihracat gerçekleştirerek ekonomimize katkı sunan Can Gür; günümüzde de bir çok farklı alanda faaliyetlerini sürdürüyor.
1952 yılında Kastamonu'da doğan ve elektriği ilk defa Kastamonu'nun Çatalzeytin ilçesinde eğitim aldığı sırada gören Gür, ODTÜ'de Elektronik Mühendisliği okuduktan sonra; askerlik görevi sırasında gösterdiği gayretlerle kaderini çizdi.

İşte; topraklarımızda doğan ve büyüyen Can Gür'ün kendi ağzından ilham veren hikayesi sizlerle...
''BİR OADADA 5 KİŞİ YAŞAMIMIZI SÜRDÜRDÜK''
''Ben Can Gür, Elektronik Yüksek Mühendisiyim, Canovate Grup Şirketlerinin yönetim kurulu başkanıyım. 1952 Kastamonulu doğumluyum ve babam ilkokul öğretmeni... Babam ilk tayin olduğunda Kastamonu'nun bir köyüne tayin oldu. Orada köyde okul yok, lojman yok ve mecburen bir köylünün 3 odalı evinin bir odasına; biz 3 kardeş, anne ve baba olarak 5 kişi, yaşamımızı sürdürmeye başladık.Babam köyün tek öğretmeni. Jandarma zoruyla okuyacak çocuk toplardı. 20 yaşında sınıf arkadaşım vardı. Okula göndermemişler o yaşa kadar.
''ELEKTRİĞİ İLK DEFA ÇATALZEYTİN'DE GÖRDÜM''
''Bu öğretmenler, köy enstitüsü mezunları. Gittikler köylere; kültürün yanında bilgileri de aşılamakla görevli insanlardı. Hocalardı. Ardından ilkokulu Bitirdikten sonra Kastamonu'nun Çatalzeytin ilçesinde ortaokula başladık. Orada 11 yaşımda ilk defa elektriğe şahit oldum. O zamana kadar elektrik görmemiştim. Elektriğin ilk lamba yandığında uzaya giden şaşkınlığıyla böyle anımsıyorum.''
''İKİ ÖĞRENCİDEN BİRİYDİM''
''Hep böyle üstün derecelerle bitirdim. Nihayet; Karabük'te o zaman, ODTÜ imtihanları diğer üniversite imtihanlarından ayrıydı. Girdim, ODTÜ'ye giren iki öğrenciden biriydim. Orada fizik bölümüne başladım. Üçüncü sınıfa geldiğimde gördüm ki, Fizikten mezun olanların iş olanağı yok. Ya öğretmen olacaksınız ya da işsiz kalacaksınız. Hemen karar verdim, elektronik mühendisliği derslerini alayım dedim. 1974'te fiziği bitirdim, 1975'te de fark derslerini vererek Elektronik Mühendisliğinden mezun oldum.''
Ardından İngiltere'ye mastera gittim ve master tezim, savunma sanayi konusundaydı. Ardından, Deniz Kuvvetleri Araştırma Başmühendisliği'ne, Deniz Yedek Subayı olarak gittik. Baktık ki; 60'a yakın Türk savaş gemisinden 58'i tershanede yatıyor. Kimisinin radarı, kimisinin sonarı çalışmıyor. Biz orada gemilerin atış kontrol sistemlerinin kartlarını yapıyoruz, tamir ediyoruz.14 ay boyunca istisnasız her gece 12-1'de memleket aşkı ve kendi mühendislik duygularımızla biz orada bu çalışmaları yürüttük.
''POLONYA'DAN İTHAL EDİLİYORDU, BİZ YAPTIK''
''Orada yaptığımız cihaz ve ekipmanlar.. Dediler, biz size özel hayatınızda yaptıralım. Bu bağlamda, sıfır sermayem olmasına rağmen tershanenin ve oradaki komutanın özel desteğiyle biz özel işe atılmış olduk. 1981'de Türkiye'de Reaktif Güç Kompanzasyon sistemleri devreye girmeye başladı. Baktık bu sistemleri ölçen analog bir cihaz var, bu cihaz Polonya'dan Türkiye'ye ithal ediliyor. Biz bunu yapalım dedik. Sıfırdan başladık ve Dünya'da ilk defa cosinüs fi metreyi geliştirdik. Siemens buna talip oldu. Mısır'daki reaktöre, Irak'taki atomik reaktörlere ve baktık ki; 30-40 ülkeye ihraç etmeye başladık. Bu bizi çok motive etti.''
''1986'da o zaman Teletaş ve Netaş'ın talebiyle; yurtdışı firma temsilciliklerine başladık. Ardından 1994'te Ümraniye'de bir Teletaş ve Netaş vardı. Teletaş'ta 3600 kişi çalışıyor, 2 bini bunların mühendis. Netaş'ta 4 bin kişi çalışıyor, 2 bin 500 civarında Ar-ge mühendisi var.Alcatel ve Siemens gibi firmalar, Teletaş'ı rakip olarak gördükleri için geldiler Türkiye'ye; Teletaş'ın çoğunluk hisselerini devraldılar. 94'te 3 bin 600 kişi çalışan firmayı devraldıktan 3 gün sonra 2 bin mühendisi işten çıkardılar. Burası üretim üssü olacak, Ar-ge yapmayacak dediler. 1996'da kapatmaya karar verdiler ama PTT dedi ki; burayı kapatırsan bir daha senden malzeme, santral almam dedi. Bunun üzerine burayı özelleştirelim dediler, epey bir talipler vardı. Alcatel üst yönetimi bizi davet etti. Size vereceğiz dediler. Diğerlerinin niyeti bozuk, onlar sadece binalara talip, çünkü şehrin göbeğindeydi. Ben sadece içerideki teknoloji ve üretime talibim dedim. Tesisi insanlarıyla birlikte devraldık. O zamana kadar Orta Asya haricinde ihracat yapmıyorlardı. Avrupa'ya, Ortadoğu'ya ihracat yapmaya başladık. Orada 5 yıl zarfında 4,5 abonelik dijital telefon santrallari, fiber optik sistemler, ankesörlü telefonlar ve bunların geliştirilmesi ve PTT'ye sağlanmasını yaptık...'
''DÜNYA'DAKİ 8 FİRMADAN BİRİYİZ''
''2001 yılında geldiğimizde sabit hatlı telefon santrallarında telli muhabere sistemlerinde artık işin sonuna gelindi ve mobil haberleşme devri başladı. Ben de karar verdim, kendi özgün ürünlerimizi üretelim. Bu bağlamda da veri merkezleri ve fiber optik sistemler olmak üzere iki ana iş kolunda ürünler geliştirmeye ve o iki konuda yürümeye karar verdik. Tüm altyapıyı bu konulara devşirerek arge faaliyetlerine başladık. Dünya'da ilk kez micro-data centerları çıkardık.2010 yılına geldiğimizde tüm A'dan Z'ye bir veri merkezini üretir hale geldik. Biz, Dünya'da bu ekipmanları A'dan Z'ye sağlayabilen 8 firmadan birisiyiz. ''
4 KITADA 80 ÜLKEYE İHRACAT
''Ürünlerimizin yüzde 70'inden fazlasını 4 kıtada 80'e yakın ülkeye ihraç ediyoruz. 2016 yılında bir talep üzerine; biz optik radar geliştirmeye karar verdik. RF radarları, yerin 200-300 metre üstünden itibaren cisimleri görürler. Ama termal optik radarlar, yeryüzünden itibaren tüm daha 10 kilometre, 15 kilometre gökyüzüne kadar tüm hedefleri görür, takip eder ve eşgalini gösterir.''
''İNGİLTERE'DE 40 YILLIK ŞİRKETİ SATIN ALDIK''
''İngiltere'de zırh ve çelik yelek konusunda 40 yıllık bir tecrübeye sahip bir firmayı satın aldık. Onun üretim tesislerini, teknolojisi ve sertifikalarını Türkiye'ye getirdik. Can Euro diye başka bir şirketimiz var, Uzay ve Havacılığa girdik. Bu bağlamda uçaklar için iklimlendirme sistemleri üniteleri yaptık. Türk Hava Yolları'nın teşvik ve talebi üzerine olan bir durumdu. Bunu da ilk defa yerli ve milli olarak geliştirdik.850'nin üzerinde çalışanımız var, 100'den fazlası Ar-Ge mühendisi... Toplam olarak 15 ayrı konuda Türkiye'de ilk ve tek yerli milli teknolojiler geliştirdik. ''

Kaynak:

İlgili Konular :
İlgili Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
0 Yorum