Kastamonu çocukları için ‘obezite’ alarmı!..;

Kastamonu çocukları için ‘obezite’ alarmı!..

Dr. Şerifoğlu: “İleride daha dramatik bir durum bizi bekliyor”...

Kastamonu İl Sağlık Müdürlüğü Halk Sağlığı Hizmetleri Başkanı Dr. Mehmet Fatih Şerifoğlu, İnebolu Toplum Sağlığı Merkezi tarafından muhtarlara yönelik düzenlenen bilgilendirme toplantısında önemli açıklamalarda bulundu.

İnebolu Hükümet Konağı Toplantı Salonu’nda düzenlenen toplantıya Kaymakam Ahmet Vezir Baycar, Belediye Başkanı Mustafa Huner Özay, İlçe Emniyet Müdürü Ali Güneş, İlçe Jandarma Komutanı Üsteğmen Recep Özbek, İlçe Özel İdare Müdürü Mustafa Arslan, İnebolu Devlet Hastanesi Başhekim Yardımcısı Dr. Ali Dinçer ile köy ve mahalle muhtarları katıldı. İlçemizdeki 91 köy ve mahalle muhtarından yaklaşık 40’ının toplantıya katılması dikkat çekti.

Halk Sağlığı Hizmetleri Başkanı Dr. Şerifoğlu, halkın sağlık hizmetlerine katılımının esas olduğunu ifade ederek, “Biz ilimizde bu noktada zorluk yaşıyoruz. Bazı hizmetler yapıyoruz, Bakanlığımızın emrettiği hizmetler, bazen kendimizin yaptığı hizmetler var, aynı noktada tıkanıyoruz, halkımız katılım göstermiyor. Bu yüzden sizlerden destek istiyoruz. Halk sağlık hizmetlerine katılmazsa, sadece kendi işine gelene gitmek isterse biz bu sistemi sürdüremeyiz” dedi.


“3 AY İSTANBUL’DA 9 AY İNEBOLU’DA KALAN AHMET AMCA AİLE HEKİMLİĞİNİ BURAYA TAŞIMALI”

İnebolu’da Toplum Sağlığı Merkezi ve Aile Sağlığı Merkezlerinin bir arada toplanacağı bina inşaatı yapılacağını dile getiren Şerifoğlu’nun video sunumu eşliğinde yaptığı konuşmasından satır başları şöyle: “Göç bildirimi, mahallenize köyünüze gelen vatandaşın ikametini aldıktan sonra mutlaka aile hekimliği sistemine kaydettirmenizi istiyoruz. Özellikle bizim ilçelerimizde bu ciddi bir problem. Bu konuda da biz maalesef iyi niyetimizden dolayı biz zarara uğruyoruz. Ahmet amca geliyor İnebolu’nun bir köyüne. 3 ay İstanbul’da kalıyor, 9 ay İnebolu’da kalıyor. Ama aile hekimliğini Kastamonu’ya taşımıyor. Diyor ki ben burada gelsem de doktorum ilacımı yazar diyor, ama İstanbul’daki yazmaz diyor. Onun için 3 ay kalmasına rağmen İstanbul’daki aile hekimliğini değiştirmek istemiyor. Biz de bütün ödememizi, bütün nüfus planlamamızı her şeyimizi nüfusa göre yapıyoruz. Eğer aile hekimliğini kişi buraya taşımazsa biz İnebolu’ya daha kötü hizmet verebiliyoruz.”

“OBEZİTE BULAŞICI OLMAYAN HASTALIKLARI DOĞURUYOR”

“Bulaşıcı olmayan hastalıkların hepsi önlenebilir hastalıklardır. Tansiyon, kalp, diyabet, astım gibi hastalıklar bulaşıcı olmayan hastalıklardır. Dünyada bu hastalıklardan ölüm oranı yüzde 76’dır. Türkiye’de bu oran maalesef yüzde 88’dir. Kastamonu’da daha da kötü. Bunlar önlenebilir hastalıklar. 200 milyar TL her yıl bizim cebimizden bu hastalıklarla mücadele için gidiyor. Bunlar tamamen önlenebilir hastalıklar. Bizim yanlışlıklarımız nedeniyle olduğumuz hastalıklar nedeniyle  böyle bir bilanço ortaya çıkıyor. Burada en önemli şey beslenme ve hareketli hayat. Beslenme ve hareketli hayatta dünya olarak kötüyüz. Türkiye olarak daha kötüyüz, Kastamonu olarak daha da kötüyüz. Türkiye’de erkeklerin yarısı, kadınların yüzde 70’i hareketsiz hayat yaşıyor. Ayrıca yanlış beslenme, hareketsiz hayat obeziteyi doğuruyor, obezite de bildiğiniz bütün bulaşıcı olmayan hastalıkları doğuruyor. “

“8 BİN ÇOCUĞU TARADIK, 5 BİN ÇOCUĞUN AİLESİ İZİN VERMEDİ”

“Biz Bakanlığımızdan hariç olarak ilimizde tüm TSM’lerin desteğiyle bir tarama programı geliştirdik. Kastamonu’nun her noktasına gittik. İnebolu’nun YİBO’suna da gittik, özel okullara da gittik. Tüm çocuklarımızı taradık. 13 bin çocuğun ayağına kadar gittik, 8 bin çocuğu taradık, 5 bin çocuğu tanıyamadık. Neden, çünkü aile izin vermedi. Aslında hiçbir iğne yapmadık, kan almadık. Sadece çocuğun kilosunu, boyunu, kol çevresini ölçtüğümüz taramaya 5 bin çocuğumuz izin vermedi. Bu çok acı bir şey. Biz öncesinde doktorlarımızı gönderdik, anlattık, ona rağmen izin vermedi. Belki de ilgisizlikten.”

“İNEBOLU’DA 653 ÇOCUKTAN 470’İNİN AİLESİ İZİN VERDİ”

“İnebolu ilçemizde skolyoz konusunda biz 5, 6 ve 7. sınıflardaki 653 çocuğumuzu taramak istedik. 470 çocuğumuzun ailesi izin verdi. Bu 470 çocuğumuzun da 62’si riskli grup çıktı. Bu 62 çocuğumuz belki de taramasaydık skolyoz yani kambur olabilecekti. Akciğerler küçülüyor, bütün organların çalışma biçimi değişiyor. 62 çocuğumuzu riskli olarak tespit edip sıra beklemeden tedavisini organize ettik. Tüm çocuklarımızı biz taradıktan sonra bir ekibimiz vardı onlar ailesini aradı. Çocuklarımızın hiçbirine sen skolyozsun, sen obezsin, bunları söylemedik, ailelerine ilçesine göre şu doktora muayene olabilirsin, şu gün gidebilirsin diye katılım orada da düşüktü. Yine 470 çocuğumuzu fiziksel gelişim anlamında taramasında 44 çocuğumuz A grubu yani fiziksel gelişimi düşük çıktı. Bu da yanlış beslenmeden dolayı. Biz aslında çocuğumuzu besliyoruz, tabii ki herkes elindeki tüm imkanları çocuğu için seferber etmek istiyor ama yanlış beslenme de gelişim geriliğine neden oluyor. 290 çocuğumuz normal gruptaydı, 59’u hafif şişman diyebileceğimiz gruptaydı, 77’si ise çocuklarımızın obezdi. İleride daha da dramatik bir durum bizi bekliyor. Biz o yüzden 2024 yılında Sayın Valimizin başkanlığında çocukluk çağında obezite ile mücadele için bir eylem planı oluşturuyoruz. Orada da yine kararlarımız var. İlerleyen dönemde açıklayacağız. Sizden de destek bekliyoruz. Yoksa ilerleyen dönemlerde bizim çocuklarımız büyüdüğünde daha çok bu hastalıklardan mustarip olacaklar.”

“HAREKET VE  DOĞRU BESLENMENİN ÖNEMİ”

“İki şeyi sağlamamız gerekiyor. Bir hareket, ikinci de doğru beslenme. Bu konuda da bizim yapabileceğimiz halkı doğru bilgilendirme. Bu da muhtarlarımızın desteği ile olacak. Çünkü biz gidiyoruz, kadın buluşmaları yapıyoruz mesela, 50 kadınımıza anlatıyoruz, ama akabinde uyum olmuyor. Kendi içinden bir insan bunu anlatınca daha doğru, daha mantıklı gibi gelebiliyor. Burada olayın vahametini kavramak gerekiyor. Biz doğru beslenmezsek İnebolu’ya çok büyük hastane yapıldı, içinde uzman var, ama bazı noktalarda yetmiyor diye şikayetleriniz vardır, yetmez. İkincisi de yapılsa, üçüncüsü de yapılsa yetmez. Çocuklarımız hele bu oranlarla giderse ilerleyen dönemde bizler kadar da sağlıklı olamayacak.”

“SMA HASTALIĞINI ÖNLEMEK MÜMKÜN”

“SMA tarama programı. SMA zor bir hastalık, tedavisi de bilimsel olarak net şudur denilen bir hastalık değil. Bakanlığımız da SMA’yı kökten çözelim, yani bir çocuk SMA olmadan önleyelim yoluna gitti. Bu da nasıl oluyor, yeni evlenen çiftlerimizin tamamı, ya da halihazırda evli ve çocuk yapma planı olan ailelerimiz. Baba gidiyor kan veriyor, bu kan genetik laboratuvarına gönderiliyor eğer riskli değilse hayat normal devam ediyor. Eğer baba riskliyse anneden de kan alıyoruz. Onda da riskliyse o zaman Bakanlığın ilgili tüp bebek merkezlerine yönlendiriyoruz. Diyoruz ki senin eğer çocuk yaparsan sizin çocuğunuz SMA’lı olacak. Bu tüp merkezine gidin tedaviyle çocuk planlaması yapın, bunun akabinde bu SMA’lı gen çıkartıldığı için çocuk SMA’lı olmuyor. Bu aslında çok çok pahalı bir sistem. Ama Bakanlığımız SMA konusunda da bunu karşılıyor. Şu an şükür ilimizde bizim sadece 2 tane ailenin SMA riski çıktı. Onlar da uygun tedavi merkezine gittiler.”

“CEHALET ÇAĞINDAYIZ”

“Topuk kanı taramamız. Her doğan bebeğimizin biz topuğundan bir  damla kan alıyoruz ve Ankara’daki laboratuvarımıza gönderiyoruz. Bunun akabinde biz bazı hastalıkların olup olmadığını anlayabiliyoruz. Şimdi Kastamonu’da yeni başlayan bir şey. Hiç hastanede doğurmayıp, benden habersiz topuk kanı alırlar, benden habersiz aşı yaparlar. Geçen sene Kastamonu’da 3 tane çocuğumuz evinde doğdu. Ulaşım nedeniyle değil, kasti olarak. Üçüyle de ben kendim görüştüm. Bir tanesinin evinin önüne kadar gittik, ambulansla bekledik gelmediler, doğumdan sonra götürelim, hayır gelmediler. Bir tanesini ikna edebildim sadece aşı da yapmayacağız, tarama da yapmayacağız. Yeter ki gel. Belki ölecek çünkü anne. Maalesef böyle bir moda var. Aslında aydınlanma çağındayız diyoruz ama cehalet çağındayız. Sosyal medyada delinin bir tanesi bir şey söylüyor tüm dünya uyuyor ona. Kastamonu’da 32 tane ailemiz aşı reddi yapıyor, 3 tane ailemiz de hastanede doğuma bile güvenmiyor bizlere.”


MİSAFİR ANNE UYGULAMASI

“Misafir anne uygulaması. Meteorolojiden kar yağışı için bize haber geldiğinde riskli gebelerimizi arıyoruz. İnebolu’da ya da Kastamonu’da uygun özel misafirhanelerde konaklatmak istiyoruz. İster annesiyle kalsın, ister kaynanası, ister kocasıyla. Çünkü kar yağdığında bizim onu gidip alabilmemiz çok zor oluyor. Gelmeyi kabul etmeyen bir gebemizi almaya giderken bizim UMKE aracımız kaza yaptı. Allah’a şükür ATT’lerde bir şey yok. Böyle noktalarda lütfen aileleri ikna etmeye çalışalım. Maalesef bazı köy muhtarlarımızın da yolu açtırmak için bunu bahane görüp gebeleri kalmamak için ikna ettiğini de görüyoruz. Bu vebalin altından hiçbirimiz kalkamayız.”

“GEÇEN YIL 11 BEBEĞİMİZ YANLIŞ KARARLARDAN DOLAYI VEFAT ETTİ”

“Yine ilimizde Bakanlığımızın harici olarak Mutlu ananeler, sağlıklı bebekler projesi yürütüyoruz. Bebeklerimiz doğduğunda biz ailelerini ziyarete gidiyoruz. Hekim, hemşireden oluşan bir ekibimizle ailenin yanına gidiyorlar, anneye bebek nasıl beslenir, altı nasıl değiştirilir, hijyeni, banyosu nasıl yapılır pratik olarak gösteriyor. Acil bir durumda, boğazına bir kaçtı bunları pratik olarak gösteriyor. Yaklaşık 1 saat süren bir ziyaretimiz oluyor evlere. Çok faydasını gördük. Bebek Ölüm Komisyonunu ilimizde biz yürütüyoruz. Geçtiğimiz yıl 11 bebeğimiz tamamen yanlış kararlar ya da önlenebilir durumlardan dolayı vefat etti. Biz bebek ölümlerini indirmek istiyoruz bu yüzden yapıyoruz. Az önce bahsettim ya, cehalet çağındayız diye. Maalesef bebek bakımında da aynı cehalet devam ediyor. Şu an Kastamonu’da 1 yaşındaki çocuğa biberonla kola içiren aile var. Hazımsızlık yaşamasın sindirsin güzel diye. Sarılık olan bebeğe sarı giydiren aile var. Sarı giyince sarılığı belli olmuyor ve yoğun bakıma alınan çocuğumuz var. Yanlış beslenmeden dolayı vefat eden birçok bebeğimiz var. Bunda da yaşadığımız aynı sıkıntı, arıyoruz, evinize doktorunuz gelecek sizlerle görüşecek diyoruz. Gelmeyin diyor. Maalesef Kastamonu’da şu an 300’e yakın bebeğimizi ziyaret etmemiz gerekiyordu, 120’si reddetti. Kabul edenin köyü yeri hiç fark etmez.”

KANSER TARAMASINA İLGİ ÇOK DÜŞÜK

“Kanserle mücadele. Dolaşım sistemi hastalıklarından sonra ölüm nedeni olarak kanser ikinci sırada geliyor. Maalesef tüm Karadeniz boyunca kanserler çok can aldı. Hepimizin mutlaka ailesinde kanser nedeniyle vefat eden vardır. Maalesef haritada Kastamonu en koyu noktalardan biri. Kanserle mücadele iki önemli husus var. Bir tarama yapıp erken teşhis konulması lazım. İki doğru yaşamla beraber kanseri engellememiz lazım. Mutlaka kanser taramalarına katılmamız gerekiyor. Siz İnebolu’da siz şanslısınız. İlçenizde mamografi var. Biz bir çok ilçeyi İnebolu’ya taşıyoruz. Kanser taramalarına önem vermemiz gerekiyor. Maalesef İnebolu’da yüzde 15 gibi bir rakamdayız. Taramamız gereken her 100 kişiden sadece 15’ini taradık. Burada en ilginci de şu taramalarda kalın  bağırsak kanseri taramasında çok kötü durumdayız. Aslında 50-70 arası hem kadın hem erkek taranması gerekiyor. Büyük abdestten numune alınması gerekiyor. Ama o kadar kıymetli ki Kastamonu’da kimse büyük abdest numunesi vermiyor. Yüzde 3’lerdeyiz Kastamonu’da. Bunu anlayamıyorum. Lütfen en azından bir defa olsun zaten 2 yılda bir yaptırmanız yeterli, biz kiti veriyoruz evde de numuneyi alıp getirebilirsiniz. Bu konuda bize yardımcı olun. Erkeklerde akciğer kanserinden sonra ikinci en çok öldüren kanser. Maalesef en çok süründüren kanser türü de kalın bağırsak kanseri.”

“KALP KRİZLERİ AŞIDAN DEĞİL KOVİT SONRASI ARTTI”

“Bulaşıcı hastalıklar. Bu en çok dikkat çekmek istediğimiz konu. Tüm dünyada aşı reddi artıyor. Maalesef Türkiye’de de artıyor. Kovit aşılarıyla birlikte ölümler yarı yarıya azaldı. Biz kovit döneminde aşının faydasını çokça ziyadesiyle gördük. Halkımız şunu söylüyor şimdi, kovit aşıları olduk kalp krizi ölümleri arttı. Hayır kovit olduğumuz için kalp krizi ölümleri arttı. Kastamonu’da kovit hastalığı görülmeden önce bir kardiyolog günde 3 anjiyo stent yapardı. Ama kovit başladıktan sonra günde 7’lere çıktı bu. Çünkü niye, kovitin çünkü hastalık prensibi bu. Kovit bizim kan hücrelerimizi parçalıyordu, ondan sonra kan hücrelerinin içindeki demir açığa çıkıyordu damarlarımızda. Düşünün demirli bir sıvı dolaşmaya başlıyordu. Eskiden hızlıca akan bir kan varken artık daha yavaş akan bir kan var. Senin de  kalbinde bir plak varsa eskiden tazyikli suyla bu plak tıkamıyordu. Şimdi demirli kan aktığı için daha yavaş tıkıyor. Bizim şu an gördüğümüz kovit sonrası felç vakaları arttı, kalp krizleri arttı, belki 20 yıl sonra bambaşka şeyler göreceğiz. Onların aşıdan kaynaklanmadığını anlatabilirim.”

“KASTAMONU’DA HAYVANCILIK BİTEBİLİRDİ…”

“Kastamonu’nun bir köyünde bir hayvan rahatsızlanıyor, veterinere haber veriyorlar. Veteriner bakıyor, numune alıyor. O arada kesiyorlar hayvanı. Ondan sonra veteriner bu hayvan hasta, tüketmeyin, yemeyin gömün diyor. Şarbon hastalığı var hayvanda. Bizim de orada bir doktor hanımımız var. İçine sinmiyor. Ya yediyse köylüler bunu diyor. Onların evine bir ziyarete gideyim diyor. Evde de erkek yokmuş evin gelini varmış. Ne yaptın eti diye soruyor. Burada işte dolapta diyor, birazını kavurduk yedik diye itiraf ediyor. Ondan sonra oradaki etleri atıyoruz. Bu etten amcama da verdim, şuna da verdim, buna da verdim diyor, köyün tamamına et gitmiş. Tüm evleri geziyor, hepsi bir güzel yemiş, bir aile yememiş. Hasta hayvan yenmez diyor. Ne yaptın diyoruz. Köpeğe verdim diyor. Köpeğe verdin mi daha kötü. Tüm köyü dolaşıyor köpek çünkü. Ondan sonra Sayın Valimiz çok hızlı, çok doğru bir  karar alarak tüm köyü izole ettik. Hayvancılık yönünden de gelişmiş bir köydü. Kastamonu’nun tüm hayvancılığını da bitirebilirdi. Bir ihmal yüzünden tüm hayvancılık bitebilirdi. Toplamda 7 vatandaşımız etkilendi. Çevre köyleriyle beraber 16 köyü karantinaya aldık. Burada 7 vakamız Allah’a şükür durumları iyi. İnsan sağlığı kadar hayvan sağlığı da bizim için önemli.”

“İÇME SUYUNDAN BİR ÇOK BULAŞICI HASTALIK GEÇEBİLİYOR”

“İçme kullanma suları. Su haktır. Su 2010 yılında Birleşmiş Milletler kararına göre herkes için elde edilmesi gereken bir hak. Su bizim için aynı zamanda kutsal bir yönü de vardır. İçme suyundan bir çok bulaşıcı hastalık geçebiliyor. Suda Doğu, Güneydoğu, Van, Kars, Kastamonu, Giresun. Diğer yerler genelde suları temiz. Burada hepimiz kendimize çuvaldızı batırmamız gerekiyor. Bu suların temizliği noktasında dikkat etmemiz gerekiyor. Hem belediyeler, hem muhtarlıklar hem biz kamu görevlileri, hem de vatandaşlar. Biz de bu temiz suyu temin noktasında talepte olmamız gerekiyor.”

“SUYUN TEMİNİ VE KALİTE NOKTASINDA İKİ KURUM GÖREVLİ”

“Sağlık Bakanlığından bize gelen yazıda kanunu hatırlatıyor. Kanunda diyor ki suyun temini ve kalite noktasında iki kurum görevli diyor. Biri Özel İdare, biri Belediye. Kalitesinin izlenmesi ve değerlendirmesi noktasında da Sağlık Bakanlığını görevli tutuyor. Bir arkadaşımız köylere gidip numune alıyor. Bizim laboratuvarımızda tahlillerini yapıyoruz, bazılarını da Ankara’daki laboratuvara gönderiyoruz. Burada cezai hükümler belirledi Bakanlığımız. Eğer su kirliyse köydeyse Özel İdare’ye, ilçe merkezindeyse Belediyeye yazıyoruz. Diyoruz ki bu su kirli temizlenmesi için şu yapılsın, bu yapılsın. Yapmadı, o zaman artık ceza kesiliyor. “

“BAĞIMLILIK MAALESEF ARTIYOR”

“Bağımlılıkla mücadele. Dünyada, Türkiye’de, Kastamonu’da bağımlılık maalesef artıyor. Bağımlılık deyince akla sadece uyuşturucu akla gelmesin, madde bağımlılığı, kumar bağımlılığı, davranışsal bağımlılık da bunların içinde. Özellikle ergen yaşta genç çocuğu olanlar torunu olanlar bu konuya dikkat gösterin. Telefondan, bilgisayarda çok fazla kumar oynanma var. Çok sayıda aile bitiyor bu yüzden. Narkotik anne eğitimleri var. Ondan da mutlaka istifade edin. Herkes mutlaka çocuğunu takip etmeli, yakından ilgilenmeli. Uyuşturucuyu Kastamonu’nun en iyi okullarında okuyan çocuklar da kullanabiliyor, en iyi mesleklere sahip kişiler de kullanabiliyor, en zengin en muteber insanlar da kullanabiliyor. 13 yaşından itibaren çocuklarımızın çantasını haftada bir açmamız gerekiyor. O çantada ne var bakmamız gerekiyor. Bizim çocuklarımızda da olabilir.” 

Kaynak: Kadir Yıldırım / Yeni İnebolu Gazetesi

İlgili Konular :
İlgili Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
0 Yorum