‘Güçlünün değil, haklının yanındayız’

Kardeş ülke Azerbaycan ile Ermenistan arasında yaşanan gerginlikle ilgili konuşan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Ermenistan’ın Azerbaycan’ı kışkırttığını belirterek, “Her zaman Can Azerbaycan’ın yanındayız. Azerbaycan hiçbir zaman yalnız değildir” dedi.

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Kastamonu temasları kapsamında Kurşunlu Han’da iş adamları ve STK temsilcileri ile bir araya geldi. Vali Avni Çakır, AK Parti Kastamonu Milletvekili Metin Çelik, Belediye Başkanı Rahmi Galip Vidinlioğlu, kent protokolü ve STK temsilcileri ile iş adamlarının katıldığı programda konuşan Çavuşoğlu gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

 

ÇAKIR; “YAPMIŞ OLDUĞUNUZ ÇALIŞMALARI BÜYÜK BİR TAKDİR VE GURURLA TAKİP EDİYORUZ”


Programda ilk olarak söz alan Vali Avni Çakır, şunları dile getirdi; “Kastamonu; 19 ilçesiyle, 375 bin il nüfusuyla, 170 kilometreye varan Karadeniz’in en uzun kıyısıyla, yüzde 67 ormanıyla, Türkiye’de en çok şehit veren memleket ve Türkiye’nin en temiz şehri olmasıyla bilinen; evliyalar diyarı, huzur şehri olan bir kentimiz. Kastamonu insanı, son 7 yıldaki Dışişleri Bakanlığınız süresinde, bölgemizdeki, coğrafyamızdaki, dünyadaki tüm olumsuz gelişmelere rağmen; bir tarafta Suriye, bir tarafta Ukrayna-Rusya, bir tarafta 15 Temmuz FETÖ hain darbe kalkışması etkilerinin hem ülke hem de dış işlerindeki ülkeler bazındaki takibi, bu sürede yapmış olduğunuz çalışmaları büyük bir takdirle, büyük bir gururla takip ediyor. Ben de şahsen onlardan bir tanesiyim. Yeri geldiğinde şakacı, nüktedan, samimi, sıcak, yeri geldiğinde son derece sert, herkese hak ettiği şekilde cevap veren, Türk’ün samimiyetini, sıcaklığını, dostluğunu herkese en iyi şekilde gösteren, ama yeri geldiğinde de tavizsiz tutumunda gerçekten güçlü bir şekilde tutum sergileyen sizleri büyük bir takdir ve gururla izliyoruz. Özellikle de bu konudaki tüm hissiyatımızı ifade etmek istiyorum. İlimiz son bir buçuk yıldır ciddi afetlerle uğraşıyor. 11 Ağustos 2021 tarihinde Bozkurt ilçe merkezi başta olmak üzere uğramış olduğumuz sel afetinden sonra yine 27 Haziran tarihinde de ciddi bir sel afeti yaşadık. Bunun tam etkilerini silmeye çalışırken 3 Eylül’de özellikle il merkezimizi etkileyen bir afet daha yaşadık. Ama Allah’a şükür bununla alakalı çalışmalarımız sayın Cumhurbaşkanımız ve kurum ve kuruluşlarımızla birlikte bu konuda çalışmalarımız devam ediyor. Abana ve Bozkurt’ta yapımı tamamlanan, 40 tanesi Abana’da, 52 tanesi Bozkurt’ta 92 sanayi işyerimizin vatandaşlarımıza teslimini gerçekleştirdik. Sırasıyla yıl sonu itibariyle TOKİ konutlarımız çarşı merkezindeki dükkanlarımız, hükümet konağımız, spor sahalarımız, yapımı devam eden öğrenci yurdumuz, okullarımız da peş peşe devreye alınacak. İlçe merkezindeki köprü geçişlerinin 3 tanesi bitti. Diğer köprülerimizin de yapımı devam ediyor. Yılbaşı itibariyle Bozkurt bölgemizdeki bütün çalışmalarımızı sona yaklaştırmış olacağız.” 

ÇAVUŞOĞLU; “TÜRKİYE OLARAK GÜÇLÜNÜN DEĞİL, HAKLININ TARAFINDA YER ALIYORUZ”


Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ise, ülkemizin dış politikadaki yön belirleyen tavrına dikkat çekerek; “Küresel aktörlere baktığımız zaman, hepsinin olumlu rol oynamadığını görüyorsunuz, biz de yaşıyoruz bunu. Önce pandemi krizi dünyayı sarstı, tam pandemiyi atlattık, salgından çıkıyoruz ekonomi normalleşiyor derken, bu sefer Avrupa’nın tam ortasında konvansiyonel bir savaş başladı. Bu savaş nasıl durdurulacak, bu savaşın etkileri ne kimse bunu kestiremiyor. Yakın coğrafyamıza baktığımız zaman tam bir ateş çemberi, dünyadaki çatışmaların yüzde 60’ı bizim yakın coğrafyamızda yaşanıyor. Ukrayna savaşından sonra savaş Avrupa’nın neresine sıçrayacak bu konuda ciddi bir endişe var. Sonuçta farklı güçler de ön plana çıkmaya başladı. Eskiden Çin, dış politikada bu kadar aktif değildi, şimdi Çin var, Brezilya ben de varım diyor, İngiltere ben de büyük bir ülkeyim diyor. Türkiye Cumhuriyeti olarak da son 20 yılda kat ettiği mesafe ile dünyada bölgesel bir güç ve dünya sahnesinde önemli bir aktör olan bir ülkeyiz. Türkiye, dünyada önemli bir aktör olurken dünyanın en güçlü ülkesi olduğu için değil, gücünü barış için kullandığı için, doğruya doğru, yanlışa yanlış dediği için güçlü. Sözünde durduğu ve yapacağım dediği zaman yaptığı için Türkiye önemli bir aktör oldu. Bugünkü dünyada, uluslar arası sistem bir daha savaşlar olmasın, sorunlar olursa çözer diye kurduğumuz ikinci dünya savaşından sonraki sistem bugün savaşları durdurabiliyor mu? Bu sistemin değişmesi gerektiğini Türkiye’den başka adaletli bir şekilde söyleyen var mı, yok. Bu sistemle sorunlar çözülmez. Başlangıçta da söylediğim gibi ülkelerin hepsi olumlu rol oynamıyor ki. Biz Türkiye olarak güçlünün değil, haklının tarafında yer alıyoruz, o yüzden Türkiye önemli bir aktör oldu. Bölgemizde Suriye’deki savaşı sona erdirmek için diplomatik çabalarımızı yoğunlaştırdık. Libya’da kırılganlık devam ederken kendi aralarında çatışma oldu, başbakan dahil herkesi davet ettik, mesajlarımızı verdik ve Libya’da daha dün ne işiniz vardı orada diyenler hem Avrupalılar hem içimizdeki muhalifler, şu anda iyi ki Türkiye Libya’da var, iyi ki istikrarın korunması için önemli rol oynuyor. Son 2 yıldır dış politikada Türkiye’de bir doğrulama dönemi oldu. Türkiye’nin denge politikasını, dünyada örnek göstermeye başladılar. Ukrayna’ya yapılana karşı çıktık ama diğer taraftan Rusya’yla da ilişkilerimizi dengede götürdük, bunun faydasını gördük, sadece Türkiye değil dünya gördü. En son Cumhurbaşkanlığımız liderliğinde İstanbul tahıl anlaşması ile birlikte dünya gıda krizinin tahıl bakımından geçici olarak aşıldığını söyleyebiliriz. Tahıl fiyatları 2008’den bu yana en yüksek düzeyde düşüş yaşadı. Tahıl tüm dünyaya gitmeye başladı. En son Cumhurbaşkanımızın liderliğinde İstanbul Tahıl Antlaşması ile birlikte dünya gıda krizini geçici de olsa en azından tahıl bakımından aşılmasını sağladı. 2008’den bu yana tahıl fiyatları en yüksek düzeyden düşüş yaşadı. Bu antlaşma sayesinde oldu. Şimdi tahıl tüm dünya ülkelerine gitmeye başladı. ‘Zengin ülkelere daha fazla gidiyor’ diye serzenişler var ama sonuçta bu dünya piyasası oluştuğu zaman, arz-talep dengesi, en az gelişmiş ülkelere de BM’nin koordinasyonunda gitmesi için bizde çaba sarf ediyoruz” dedi.

“HER ZAMAN CAN AZERBAYCAN’IN YANINDAYIZ”

Azerbaycan ve Ermenistan sınırında yaşananlara da değinen Çavuşoğlu; “Ermenistan sürekli sınırda tahriklerine devam ediyor. Azerbaycan toprakları 30 yıldır işgal altındaydı. Diplomatik çabalar, Minsk Grubu, uluslararası sistem, uluslararası aktörler 30 yıldır işgal edilmiş Azerbaycan topraklarının geri alınması için hiçbir şey yapmadılar. En sonunda Azerbaycan’ın sabrı bitti ve Ermenistan tahrikleri karşısında vatan muharebesini başlattılar, Karabağ Zaferi’ni elde ettiler ve Azerbaycan topraklarını geri aldı. Şimdi barış ve istikrar için bir fırsat var. Fakat Ermenistan bunu tercih etmek yerine, sürekli kışkırtıyor. Yine sınırda kışkırtmalarda bulunuyor. Can Azerbaycan da karşılığını verdi. Aslında ders alması lazım, barış istemeleri lazım. Azerbaycan’a barış antlaşması teklif etmeleri lazım. Biz bunu destekliyoruz. Sınırların belirlenmesi lazım. Ortak komisyon kuruldu, bunlara odaklansın. Laçin’den çekilirken, her yeri yaktılar, yıktılar, her yere mayın döşediler. Her ortamda kötülük peşindeler. Biz de Ermenistan ile ilişkilerimizi normalleştirmek için özel temsilciler atadık, ama Azerbaycan’dan bağımsız olarak bu sürecin gitmeyeceğini Ermenistan da biliyor, tüm dünyada biliyor ve bilmesi gerekiyor. Çünkü bölgede tam istikrarlı bir barış istiyorsak, tüm ülkeler arasındaki sorunların çözülmesi gerekiyor. Bu konuda da önemli roller oynuyoruz. Her zaman Can Azerbaycan’ın yanındayız. Can Azerbaycan hiçbir zaman yalnız değildir” ifadelerini kullandı.

“BALKANLARIN İSTİKRARI BİZİM İÇİN ÖNEMLİDİR”

Balkanlar’a da değinerek sözlerine devam eden Bakan Mevlüt Çavuşoğlu; “Balkanlar’da da 90’lı yıllara dönme riski görüyoruz. Kırılganlık var. Bosna-Hersek için başlayan siyasi kriz, bir taraftan Sırplar ayrımcı gündemini devam ettiriyor, diğer taraftan da Hırvatistan federasyonda seçimle ilgili yeni hamlelerde bulundu. Dolayısıyla kırılganlık arttı. Ama biz her tarafla görüşüyoruz. Tüm etnik gruplarla görüşüyoruz ve Bosna-Hersek’in istikrarı için çaba sarf ediyoruz. Orada da sorunun çözüm konusunda anahtar Türkiye. Bunu herkes biliyor. Kıskanıyorlar bizi, ‘Ne işiniz var orada’ diyorlar veya bazı batı ülkeleri bizi Rusya ve Çin aynı kategoriye koymaya çalışıyorlar. Ne kadar yanlış. Bunların bu kıskançlıkları ve kini bir türlü bitmiyor. Oysa Balkanlar’a en çok katkı sağlayan ülke biziz. Onlar ne derlerse desin, biz bu katkıyı sağlamaya devam edeceğiz. Sayın Cumhurbaşkanımızın geçen hafta üç ülkeyi kapsayan ziyaretin de amacı budur. Diğer taraftan da Sırbistan-Kosova arasındaki gerginlikte çatışma aşamasına getirildi. Hemen o gün dışişleri bakanlarını aradık. Ertesi gün tekrar çabalarımızı devam ettirdik ve geçici bir çözüm bulundu. Bu konularda bizim aktif rol oynamaya devam etmemiz gerekiyor. Balkanlar’ın istikrarı bizim için önemlidir. İstikrar için çaba sarf etmeye devam edeceğiz” şeklinde konuştu.

“DIŞ POLİTİKA ANALİZLERİNDE DE YAPAYA ZEKADAN FAYDALANIYORUZ”

Son dönemde dünyadaki hızlı değişime de dikkat çeken Çavuşoğlu; “Dünya değişiyor, çok hızlı değişiyor. Bu değişime ne kadar ayak uydurabiliyoruz, ayak uydurabiliyor muyuz, uyduramıyor muyuz? İnsanların tercihleri değişiyor. Teknolojinin değişim hızına ayak uydurmak mümkün değil. Eskiden uzaya gönderilen uzay aracındaki sistem gitti, onun 10 katını artık telefonlarda taşıyoruz. Bu değişime ayak uydurmak için de yeni politikalar üretmek lazım. Biz de bu değişime ayak uydurmak için dış politikamızı güncelliyoruz, uyarlıyoruz, beklentileri karşılamak için. Vatandaşımızın da konsolosluk hizmetlerinde de beklentileri değişiyor. Bugün artık o kadar hızlı değişiyor ki, vatandaşlarımıza konsolosluk hizmetleri verirken yapay zeka programından faydalanmaya başladık. İnsan olarak artık bu hıza yetişmemiz mümkün değil. Dış politika analizlerinde de yapaya zekadan faydalanıyoruz. Tespitlerde, analizlerde, politika oluşturmada. Dolayısıyla yeni değişimlere de ayak uydurmak önemli” dedi.

“TEMEL İLKEMİZ; KENDİ ÜLKEMİZİN, MİLLETİMİZİN HAK VE ÇIKARLARINI KORUMAKTIR”

Dış politikada güçlü olmanın önemine değinen Bakan Çavuşoğlu; “Dış politikada biz bu adımları atarken, bölgemizdeki sorunları çözmeyi çalışırken veya çatışmaların ülkemize etkisini en aza indirirken, temel ilkemiz kendi ülkemizin, milletimizin hak ve çıkarlarını korumaktır. Hak ve çıkarlarımızı korumak için sahada ve masada güçlü olmamız gerekiyor. Biz dış politikamızı Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyeti kurduktan sonra ‘Yurtta sulh, cihanda sulh’, biz bunun üzerine girişimci ve insani dış politika diyoruz. Ama girişimci ve insani dış politika, aynı zamanda sahada ve masada güçlü olmayı gerektirir. Bazen masada çözüm gelmiyor, sahaya inmek zorundasınız. Sahada gücünüzü kullandığınız zaman bu sefer herkes masaya dönüyor. Eskiden gücümüz kadar oyun kurucuyduk ama bugün Türkiye oyun kurucu. Başkalarının aldığı kararların peşinden giden bir ülke değiliz, etken bir ülkeyiz. Oyun da kuruyoruz, ülkemiz aleyhine kurulan oyunları da bozuyoruz. Ülkelerin güçleri vardır, ekonomik güç hepsinin ötesindedir. Çünkü ekonomik gücünüz varsa bu adımları atabilirsiniz. Kararlar alabilirsiniz, uygulayabilirsiniz. Gücünüz yettiği kadar gidersiniz. Onun için ekonomik gücümüzü daha da pekiştirmemiz lazım. Ekonomimizi daha güçlendirmemiz lazım. Bir de askeri güç var. Ordu, polisimiz, güvenlik güçlerimiz, jandarmamız, güvenlik güçlerimizin iyi donatılması lazım. Yani savunma sanayisi de çok önemli. Savunma sanayimizde yerlilikte yüzde 70’in üzerine çıktık. Özellikle ülkelerin bize ürün vermemeleri ile birlikte kendi ürünlerimizi üretmeye başladık. Kendi projelerimizi geliştirmeye başladık. Biz buna sert güç diyoruz. Bir de ülkelerin yumuşak gücü vardır. Bunlar tarihtir, kültürdür. Tarihimizin, kültürümüzün, medeniyetimizin tam merkezindeyiz bugün. Eğitimdir, Yurtdışı Türkler Başkanlığı’nın verdiği burstur. Yunus Emre Kültür Merkezimizin yurtdışında Türk el sanatlarını, örflerini ve Türk dilini öğretmesidir. TİKA’dır, tüm dünyada insani ve kalkınma yardımlarıdır. Türk Hava Yollarının bugün dünyada bir marka olması bizim yumuşak gücümüzdür. Diyanet İşleri Başkanlığımızın yurtdışında yaşayan vatandaşlarımıza ve tüm Müslümanlara dinimiz İslam’ı doğru kaynaklardan öğretmesi, yurtdışındaki eserlerimizin restorasyonu, Kızılayımız, Vakıflar Genel Müdürlüğümüz, AFAD’ımızdır. Dünyanın neresinde bir afet olsa ilk koşan bizim kurumlarımızdır. Bu ülkelerin yumuşak gücüdür. Bir ülkenin yumuşak ve sert gücünü sahada ve masada yerine göre kullanabilmesi marifettir. İşte o zaman hatırlı güç olabilirsiniz. Bunları uyumlu bir şekilde kullanabilirseniz akıllı güç olursunuz. Bugün Türkiye sadece küresel bir aktör değildir, bugün Türkiye’de akıllı bir güçtür. Sonuç itibariyle biz bu tüm imkanlarımızı kendi çıkarlarımız için, yurtdışında yaşayan vatandaşlarımız, soydaşlarımız ve akraba topluluklarımızın çıkarları için ve dünya barışı ile istikrarı için kullanıyoruz. İşte Türkiye’nin avantajı burada.”

“TÜRKİYE’NİN DOSTLUĞU KADİMDİR, HUSUMETİ İSE VAHİMDİR”

Türkiye’nin kendi çıkarlarını korurken, Kuzey Kıbrıs’ın da çıkarlarını korumak zorunda olduğunu söyleyen Mevlüt Çavuşoğlu; “Doğu Akdeniz’de, kıta sahanlığımızda, Ege’de, hak ve çıkarlarımızı korumak için elimizden geleni yapıyoruz. Kıta sahanlığımızın sınırlarını belirledik sonra hiçbir gemiyi kıta sahanlığımız içine sokmadık. Rum Kesimi ve Yunanistan son 1 yıl içerisinde 9 defa kendi gemilerini veya başka ülkelerin gemilerini kıta sahanlığımıza sokmak istedi, izin vermedik. Buraları koruyoruz. Ege’de yıllardır devam eden sorunlar var. Birbiri içine girmiş sorunlar var. Yunanistan’a gelin bu sorunları diyalog içinde çözelim dedik. En son sayın Cumhurbaşkanımız;  Miçotakis’e bunları anlattı. Biz bunları anlattık, kendisi de söyledi Cumhurbaşkanımıza: ‘3’üncü ülkeleri devreye sokmayalım. Kendi aramızda bu işleri çözelim, diplomasi yaptıralım, bu sorunları çözmemiz lazım, biz komşuyuz’ diye. Ne oldu? 2 hafta geçmedi Türkiye aleyhine tüm dünyada başta ABD kongresi olmak üzere NATO’da müttefik F16 vermeyi bize hasmane politikaları daha da artırdılar. Bunlara güven olmaz, bunlar dürüst değil. Sizi görür hemen sarılır ‘Dostuz, arkadaşız, komşuyuz’ derler, resmi toplantıya girersiniz daha ilk cümlesinde hiç kimse konuşmadan kalkarlar Türkiye’yi kötülerler. Biz bunların samimiyetsizliğini her platformda, her masada, her toplantıda gördük. Bir de en haksız konumda en haklıymış gibi anlatma konusunda da mahirler. Ama Türkiye olarak, BM’ye yazdığımız mektuplar, silahsızlandırılmış adaların silahlandırılması ihlali aynı şekilde diğer konularda Türkiye’nin haklı tezlerini tüm dünyaya anlatmaya başladığımızda bu sefer yaygara kopardılar: ‘Türkiye bizim topraklarımıza göz dikiyor. Egemenliğimizi ihlal etmeye uğraşıyor’ dediler. Anlaşmalar ortada. Sen bu adaları silahlandıramazsın kardeşim! Bu şartla verilmiş. Anlaşmayı bozuyorsun, başkanlarının maşası olma, benimle hukuk dilinde konuş. Gidip de sağa sola iftira atma, yalan atma. Dün ben bunu söyleyince de en çok eleştiri içeriden geldi. Neymiş; Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanının böyle bir üslupla konuşmaması lazımmış. Yunanistan’ı incitmememiz lazımmış. Yani Yunanistan sorunları kaşıyor dedik ya bu üslup olmazmış. Neredeyse Yunanistan haklı diyecekler. Biz tüm tezlerimizi hukuk dilinde anlatıyoruz. Ama Yunanistan başkalarının maşası oluyor. Sürekli bizi tahrik etmeye çalışıyor. Biz de kendisine hatırlatıyoruz. Geçmişte de tahriklerde bulundunuz cevabını aldınız, faturası ağır oldu. Bunu en iyi Yunanistan’ın bilmesi lazım. Türkiye’nin dostluğu kadimdir, husumeti ise vahimdir. Türkiye’nin dostluğunu kazanmaya çalış, başkalarına güvenme. Başkalarının 3-5 uçakla veya sana silah vermesiyle hiçbir avantaj elde edemezsiniz. Ülkende birkaç üs kurdurttun diye havalara girmene gerek yok. Sorunları çözmek istiyorsan, samimi ol. Ama biz bu samimiyeti Yunanistan’da göremiyoruz. Biz de hak ve çıkarlarımızı korumak için, Kıbrıs Türk halkının hak ve çıkarlarını korumak için ne gerekiyorsa yapacağız” dedi.

“TÜRK MİLLETİ OLARAK BARIŞ İSTİYORUZ, HUZUR İSTİYORUZ”

Akdeniz’de yapılan sondaj ve sismik araştırmalara da değinen Bakan Çavuşoğlu; “Abdülhamit Han gemimiz Akdeniz’e açıldı, kıta sahanlığımızın her bölgesinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ruhsat verdiği her yerde sondaj ve sismik araştırma çalışmalarımıza devam edeceğiz. Bu bizim hakkımız, görevimiz. Avrupa Birliği’ne; ‘Gelin Doğu Akdeniz Konferansı yapalım’ diyoruz, cevap gelmiyor. Bir daha ve bir daha soruyoruz: ‘Rum kesimi istemiyor’ diyorlar. Birkaç yüz bin nüfuslu bir Rum kesimi istemiyor diye, halkça paylaşım olsun diye koskoca Türkiye Cumhuriyeti’nin iyi niyet göstergesi olarak Doğu Akdeniz Konferansı çağrısına ‘evet’ diyemiyor Avrupa Birliği. Biz Kıbrıs’la da halkça paylaşım diyoruz ona da yanaşmıyorlar. Yanaşmıyorsanız biz de kendi tedbirlerimizi kendimiz alırız. Biz kendi çıkarlarımızı koruyacak güce sahibiz, muktediriz. Bize güvenen kardeşlerimizin, mazlum insanların haklarını savunabilecek güce de sahibiz. Biz Türkiye Cumhuriyeti olarak Türk Milleti olarak barış istiyoruz, huzur istiyoruz. Bugün bölgemizde ve ötesinde sorunların çözümü için katkı sağlıyoruz. Bizden başka bu çabayı sarf eden samimi bir ülke yok. Sarf etmek isteyenler de etkili olamıyor. Çünkü izledikleri politikalarda zikzaklar var. Ama biz aynı zamanda bu krizlerin önümüze sunduğu fırsatları da ülkemiz için milletimiz için bölgemiz için değerlendirmemiz lazım” ifadelerine yer verdi.

“TÜRKİYE ARTIK GÜVENLİ ÜRETİM TEDARİK MERKEZİDİR”

Pandemi döneminde ülkelerin güvenilir üretim kaynakları, tedarik merkezleri aramaya başladığına vurgu yapan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu; “Şuanda herkesin aklına gelen ülke Türkiye’dir. Bir yıllık ihracatımız, Kastamonu’nun da katkılarıyla 250 milyar dolara çıktı. Bu durup dururken olmuyor. Üretmezsek olmaz. Yattığın yerden olmaz, ihraç edemezsiniz. Ama Türkiye artık güvenli bir üretim tedarik merkezidir. O nedenle üretim kapasitelerimizi artırmaya devam etmemiz lazım. Bugün bu savaşla birlikte Türkiye çok önemli bir merkez oldu, hat oldu. Enerji konusunda doğu Avrupa ülkeleri, Balkan ülkeleri, Azerbaycan çok önem kazandı. Çünkü Azerbaycan’ın ürettiği gazın bu ülkelere ulaşması elzem, çok ihtiyaç var. Diğer ülkeler de ihtiyaç duyuyorlar. Dolayısıyla bunların hepsi Türkiye üzerinden geçiyor. Ama diğer taraftan Kuzey koridor artık lojisitik bakımdan, taşımacılık bakımından alternatif olmaktan çıktığı için, Türkiye üzerinden, Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye üzerinden geçen doğu-batı orta koridor hayati derecede önem kazandı. Biz de bunları değerlendiriyoruz. Geçen haftalarda Özbekistan’daydım. Türkiye; Özbekistan, Azerbaycan, Dışişleri, Ulaştırma ve Ticaret Bakanları toplantısını yaptım. Ondan birkaç hafta önce de Bakü’deydik. Azerbaycan ve Kazakistan Dışişleri ve Ulaştırma Bakanları toplantısı yaptık. Orta koridoru nasıl güçlendirebiliriz, nasıl geliştirebiliriz, kara yolu taşımacılığı, enerji güzergahları ya da demiryolu taşımacılığında hangi adımları atmamız lazım, ticaretin kolaylaştırılması, taşımacılığın kolaylaştırılması, geçiş ücretleri dahil bu konularda ne yapabiliriz bunları konuşuyoruz. Konuşmamız lazım. Önümüzdeki süreçte Enerji Bakanlarımızı da bu işin içine dahil edeceğiz. Türkiye olarak krizleri yönetirken, bize olan etkisini en aza indirirken, önümüze çıkan fırsatları da çok iyi bir şekilde değerlendiriyoruz. Bunun için de politikalar oluşturuyoruz ve yoğun çalışıyoruz. Gece gündüz çalışıyoruz.”