Maşalacı
açıklamasında; “Kastamonu’da bu sene içerisinde vaka sayımız 2. Keneleri
vücuttan uzaklaştırmak amacıyla üzerlerine sigara basmak, kolonya veya gazyağı
dökmek gibi yöntemlere başvurulmamalıdır.Vatandaşlarımız, hasta insan ve
hayvanların, kan ve vücut sıvıları ile temastan kaçınmalıdır. Temas halinde
mutlaka eldiven, önlük, gözlük, maske vb. koruyucu önlemler almalı, tedbiri
elden bırakılmamalıdır. Dolayısıyla ölümcül olan bu hastalığın yayılmasını
engellemelidir” dedi.
Ülke
genelinde havaların da ısınmasıyla birlikte kene ısırmalarına bağlı olarak
Kırım Kongo Kanamalı Ateş hastalığında artış yaşanıyor. Geçtiğimiz ay,İl Sağlık
Müdürlüğü’nde görevli sağlık memuru Cengiz Büyükkapucu, Kırım Kongo Kanamalı
Ateş hastalığı hakkında muhtarlara yaptığı bilgilendirme sunumunda,
Kastamonu’da 2004 yılından bu tarafa yaklaşık 700 vaka tespit edildiği ve
bunlardan 20 civarında kişinin hayatını kaybettiğini söylemişti. Konuyla ilgili
açıklamalarda bulunan Kastamonu Veteriner Hekimler Odası Başkanı İbrahim
Maşalacı, Kastamonu’da 2 vakanın görüldüğünü açıkladı.
MAŞALACI: “ KENELER TÜM DÜNYADA BÜYÜK PROBLEM OLARAK
KABUL EDİLMEKTEDİR”
Havaların
ısınmasıyla birlikte, kene ısırmalarına bağlı olarak Kırım Kongo Kanamalı Ateş
hastalığınakarşı uyarılarda bulunan Kastamonu Veteriner Hekimler Odası Başkanı
Hacı İbrahim Maşalacı, bugüne kadar 30'a
yakın kene türünün Türkiye'de aktif olduğunun tespit edildiğini söyledi.Maşalacı açıklamasının
devamında şu bilgilere yer verdi; “Binlerce
yıldır dünya üzerinde varlığın, sürdüren kenelerin insan ve hayvanların bulunduğu
her ortamda yer almıştır. Bugüne kadar dünyada bulunan 850'den fazla kene
türünden 30'a yakınının Türkiye'de aktif olduğu tespit edilmiştir. Keneler;
viral, bakteriyel, riketsiyal ve paraziter hastalıkları mekanik veya biyolojik
yollarla bulaştırmaktadırlar. Keneler; sadece ülkemizde değil tüm dünyada büyük
problem olarak kabul edilmektedir. Keneler, hayatlarını devam ettirebilmek için
konak adı verilen canlılardan türlere göre değişen düzeylerde kan emmek zorunda
olan eklem bacaklılardır. Keneler için hayati anlamı olan kan emme süreci
vektörlüklerinin (hastalığı taşıması) temelini oluşturmaktadır. Kan emme
esnasında konaklanna birçok hastalık etkenin' taşırlar. Esasında kenelerin
konakları üzerine başka zararlı etkileri olsa da naklettikleri hastalıklar bu
etkilerin en önemli olanıdır. Kenelerin tüm dünyada 200'ün üzerinde hastalık
etkenine vektörlük yaptığı bilinmektedir” dedi.
“İLİMİZDE BU YIL ŞU
ANA KADAR GÖRÜLEN VAKA SAYISI 2”
Oda Başkanı Maşalacı, KKKA hastalığının,
Türkiye’de ilk kez 2002 yılında tespit edildiğini ve 2008 yılında en yüksek
düzeye ulaştığını belirterek; “2024yılı hastalık sezonunun henüz erken dönemlerinde vaka sayılarının
da artış görülmesi, üzerinde durulması gereken önemli bir husustur. Hastalık
ülkemizde özellikle Giresun, Gümüşhane, Bayburt, Sivas, Tokat,Amasya ve Çorum
illerinde insan sağlığını tehdit etmektedir. İlimizde isebugün itibariyle yaka
sayısı 2’dir. KKKA hastalığı etkeni virüs olan bir enfeksiyon hastalığıdır.
Hastalığın etkeni olan virüsü taşıyan keneler; yabani hayvanlar, çiftlik
hayvanları ve insanlar arasında virüsün taşınmasına ve çoğalmasına aracılık
etmektedirler. İnsanlar, kene tutunması veya kenenin tutunmuş olduğu evcil
hayvanın kan ve dokuları ile temas etmesi sonucu hastalığa yakalanırlar. Hasta
insanların kanlarıyla kontrolsüz temas ile insandan insana hastalığın geçmesi
de söz konusudur” dedi.
Türkiye’nin,
kenelerin yaşamaları için coğrafi açıdan oldukça uygun bir yapıya sahip
olduğunu belirten Maşalacı; “Türlere göre değişmekle beraber kenelerin, küçük
kemiricilerden, yaban hayvanlarından evcil memeli hayvanlara ve kuşlara
(özellikle devekuşları) kadar geniş bir konakçı spektrumları mevcuttur. KKKA hastalığında
‘Tarım ve hayvancılıkla uğraşanlar, Veteriner Hekimler, Kasaplar, Mezbaha
çalışanları, Sağlık personeli özellikle risk gurubudur. Kamp ve piknik
yapanlar, askerler ve korunmasız olarak yeşil alanlarda bulunanlar da risk
altındadır. Henüz ergin olmamış Hylomma soyuna ait keneler, küçük
omurgalılardan kan emerken virüsleri alır, gelişme evrelerinde muhafaza eder;
ergin kene olduğunda da hayvanlardan ve insanlardan kan emerken bulaştırır”
ifadelerine yer verdi.
“ERKEN TEŞHİS HAYATİ
ÖNEME SAHİP”
Olası
durumlarda oluşabilecek belirtilerden de bahseden Maşalacı; “Kene tarafından
ısırılma ile virüsün alınmasını takiben kuluçka süresi genellikle 1 ila 3 gün
arasında değişmekte olup,bu süre en fazla 9 gün olabilmektedir. Enfekte kan,
ifrazat veya diğer dokulara doğrudan temas sonucu bulaşmalarda bu süre 5-6 gün,
en fazla ise 13 gün olabilmektedir. KKKA hastalığının belirtileri ise ateş,
kırıklık, baş ağrısı, halsizliktir.Kanama pıhtılaşma mekanizmalarının bozulması
sonucu, yüz ve göğüste kırmızı döküntüler ve gözde kızarıklık, gövde, kol ve
bacaklarda morluklar, burun kanaması, dışkıda ve idrarda kan görülür. Kırım
Kongo Kanamalı ateşinde erken teşhis ve tedavinin hayati öneme sahip olduğu
unutulmamalıdır” ifadelerini kullandı.
“KENELER
ÇIKARTILIRKEN ÖLDÜRÜLMEMELİ YA DA PATLATILMAMALI”
Kastamonu Veteriner Hekimler Odası Başkanı Hacı İbrahim Maşalacı, son olarak; “Keneler çıkartılırken öldürülmemeli ve patlatılmamalıdır. Keneleri vücuttan uzaklaştırmak amacıyla üzerlerine sigara basmak, kolonya veya gazyağı dökmek gibi yöntemlere başvurulmamalıdır. Hayvancılıkla uğraşan kişiler, hayvanlarını Mart-Eylül ayları arasında kene yönünden mutlaka ilaçlatmalı, hayvanları meradan geldikten sonra mutlaka kene yönünden kontrol etmelidir. Kene bulunan hayvan barınakları İI/İlçe Tarım Müdürlükleri’nin sorumluluğunda uygun ilaçlarla usulüne uygun olarak ilaçlanmalıdır. Kene mücadelesi söz konusu olduğunda zaman zaman çevre ilaçlaması gündeme gelmektedir. Oysa kenelerin yaşam alanlarının geniş olması ve çevrede ilaçların ya da etken maddelerin etki edemeyeceği alanlarda bulunmaları çevre ilaçlaması ile mücadelenin en büyük problemidir. Yine geniş çaplı bir çevre mücadelesinin ekolojik dengeye zarar vereceği, insan da dahil birçok canlı türünün sağlığını olumsuz etkileyeceği unutulmamalıdır. Kene mücadelesinde çevresel ilaç uygulamaları etkin bir mücadele yöntemi olarak değerlendirilmemelidir. Sonuç itibariyle, özellikle bol yağmur ve nemin olduğu bugünlerde hem vatandaşlarımız hem de görevleri nedeni ile risk grubunda yer alan kişiler, hayvan veya hasta insanların kan ve vücut sıvıları ile temastan kaçınmalıdır. Temas halinde mutlaka eldiven, önlük, gözlük, maske vb. koruyucu önlemler almalı, tedbiri elden bırakılmamalıdır. Dolayısıyla ölümcül olan bu hastalığın yayılmasını engellemelidir” dedi.