''Göreve gelirlerse her şeyi bedava vereceklermiş''

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye veya Irak'ın kuzeyinde silahlarla donatılmış bir terör oluşumu varken asla güvende olamayacağımızı belirterek, "Silahının namlusu Türkiye'ye dönük teröristlerin olduğu her yer bekamıza yönelik bir tehdit kaynağıdır. Ayn El Arap’ta terörist varsa Suruç nasıl emniyet içinde olabilir? Telabyad’ta istikrarsızlık varsa Akçakale nasıl huzura erebilir? Bu durum bilhassa sınır hattındaki il ve ilçelerimizin tamamı için geçerlidir." dedi.


 

  Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Şanlıurfa’daki deprem konutları temele atma ve anahtar teslim töreninin ardından iftar yemeğine katıldı. Yemekten sonra bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Artık son günlerini yaşadığımız Ramazan şerefinizi tebrik ediyorum. İftar sofranızda bizlere de yer ayırdığınız, bu kardeşlik sofrasını bizimle de paylaştığınız için her birinize teşekkür ediyorum. Rabbim tuttuğunuz oruçları, yaptığımız ibadetleri kabul etsin. Yarın idrak edeceğimiz Kadir Geceni'zi ve Ramazan Bayramı'nızı da şimdiden tebrik ediyorum. Şanlıurfa’yı da etkileyen 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki 6 Şubat depremleri sadece ülkemizin değil insanlık tarihinin en yıkıcı tabii afetlerden biridir. Ardından gelen sellerde de 17’si Urfa'dan 21 canımızı kaybettik. Bu vesileyle bir kez daha depremde ve sellerde hayatını kaybeden 50 bini aşkın insanımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Üst üste gelen deprem afetleri sebebiyle 11 ilimizdeki 14 milyon insanımız mağdur oldu. Birçok vilayetimizde ve ilçemizde neredeyse hasar görmeyen bina kalmadı. Bilhassa 1999 öncesinde inşa edilen binaların depreme karşı mukavemetinin son derece düşük olduğunu gördük. Ülkemiz genelindeki 311 bin binadaki 872 bin bağımsız kısım kullanılamaz hale geldi. Şanlıurfa'da da 12 bin 728 binadaki 22 bin 469 bağımsız bölüm orta ve üstü seviyede hasar gördü” dedi. 

 

  "Geldiler bol bol nutuk attılar" 

  Kimi çevrelerin depremde iyi bir imtihan vermediğini söyleyen Erdoğan, “Milletlerin tarihinde yüzyılda bir başına gelecek böyle büyük bir felaket karşısında maalesef ülkemizdeki kimi çevreler iyi bir imtihan veremedi. Üzülerek ifade etmek isterim ki birileri daha ilk günden itibaren yardımcı olmak yerine depremi ve acılarımızı istismar etmenin peşine düştü. Milletimiz kan ağlarken biz de bir derde derman olalım demediler. İnsanımızın yükünü hafifletelim, bir yetimin, öksüzün, garibin elinden de biz tutalım demediler. Tamamı yalan ve yanlış iddialarla zaten içine ateş düşmüş kardeşlerimizi galeyana getirmeye çalıştılar. Geldiler bol bol nutuk attılar. Yıkıntılar önünde kameralara poz verdiler. Sonra da depremi ve depremzedelerimizi gündemlerinden çıkardılar. Şimdi milletimiz burada hayata tutunma mücadelesi verirken onlar koltuk peşinde, bakanlık peşinde, makam ve mevki peşinde koşuyorlar. Tabii bir de yalan olduğunu kendilerinin de bal gibi bildiği vaatlerle insanımıza hayal satmaya çalışıyorlar. Göreve gelirlerse her şeyi bedava vereceklermiş. Madem her şeyi bedava verebiliyordunuz, yıllardır yönettiğiniz İzmir'de, Eskişehir'de, İstanbul'da, Ankara'da, Muğla'da niçin oradaki vatandaşlarımıza bedava vermediniz. Afetzedelerimizi kaderlerine terk etmek yerine neden İzmir depreminden sonra evleri bedava yapıp teslim etmediniz. Gene gittik biz yaptık. Bu yalancılığı bırakın, bu sahte vaatleri bırakın, elinizden tutan, sizi engelleyen mi oldu. Daha seçim öncesi söz verip de sonradan dönüp bakmadıkları sayısız vaatleri var. Sevgili gençler, biz gerçekleri yüzlerine çarpınca da bu sefer rahatsız oluyorlar, bize saldırıyorlar, bizi hedef alıyorlar. Onlar ne kadar rahatsız olurlarsa olsunlar biz doğruları söylemekten, hakkı ve hakikati haykırmaktan asla çekinmeyeceğiz. Özellikle afet bölgesindeki kardeşlerimiz her şeyin farkında, kimin sadece laf kalabalığı yaptığını, kimin ne iş yaptığını depremzedelerimiz görüyor. Benim Şanlıurfalı kardeşlerim siyasi ihtiraslarının peşinden gidenleri de gece gündüz demeden Urfa halkı için çalışanları da çok iyi biliyor. Biz laf üstüne laf koyanlardan değil, hep taş üstüne taş koyanlardan olduk. Gençler, milletimizin derdiyle dertlendik, sıkıntısına çözüm aradık, sevinciyle biz de sevindik. Perşembe günü Malatya’daydık, cuma günü Diyarbakır'ın misafiri olduk. Her 2 ilimizde de afet konutlarımızın temel atmasını yaptık. Dün Kocaeli'de hem şehir hastanemizi açtık hem de depremzedelerimizle iftar sofrasında bir araya geldik. Bugün de Şanlıurfa'da temel atma törenimizi gerçekleştirdik. Böylece deprem bölgesinde 100 binin üzerinde konut ve köy evinin inşa süreci başladı. Hedefimiz ilk bir yıl içinde 319 bini konut ve köy evini tamamlamak. Toplamda 650 bin konut yaparak tüm şehirlerimizi ayağa kaldırmak. Şanlıurfa'da da 11 bin konut ve köy evi inşa edeceğiz. Her birinizi yeni yuvalarına kavuşturuncaya kadar çalışacağız. Benim Urfalı kardeşlerim tamamen huzura erene dek, gönül huzuruyla işine gücüne hayatına dönene dek yanınızda olmayı sürdüreceğiz” ifadelerini kullandı. 

 

  Terörün 40 yıl boyunca bölgeyi istikrarsızlaştırdığını ve kendi yönetimlerinde güven ortamının oluştuğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kardeşlerim, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgemiz yıllarca terörün, istikrarsızlığın yatırım ve hizmetlerde geri bırakılmanın çilesini çekti. Terör ile güvensizlik ortamı hep birbirini besledi. Terör olunca bölgeye yatırım gelmedi, yatırım gelmeyince kalkınma, üretim, ekonomik büyüme olmadı. Üretim olmayınca istihdam olmadı. Gençlerimiz işsiz güçsüz kaldı. İşsiz kalan gençlerimiz maalesef bu sefer terör örgütleri için kolay lokma haline geldi. 40 yılı bulan bölücü terörle mücadele tarihimizde binlerce gencimizi terörün amansız dişlileri arasında kaybettik. Yatırıma, üretime, eğitime, sağlığa, tarıma ayırmamız gereken kaynakları başka yerlerde harcamak mecburiyetinde kaldık. Bu ikilem yıllarca ülkemizi esir aldı. Türkiye çok uzun bir dönem sıkıştırıldığı bu girdaptan maalesef çıkamadı. Terör emperyalistlerin Türkiye'nin başına musallat ettiği en büyük beladır. Bu mesele kesin ve kati olarak çözülmeden, ülkemizin huzura kavuşması, siyasi ve ekonomik hedeflerine ulaşması mümkün değildir. Terör örgütlerinin topraklarımızdan defolup gitmesi elbette önemlidir ama kalıcı güvenliğimiz açısından ülkemiz içinde tek bir teröristin dahi kalmaması yeterli değildir” dedi. 

 

  Sınırlarımızın ötesindeki tehlikeye de değinen Erdoğan, “Silahının namlusu Türkiye'ye dönük teröristlerin olduğu her yer bekamıza yönelik bir tehdit kaynağıdır. Ayn El Arap’ta terörist varsa Suruç nasıl emniyet içinde olabilir. Telabyad’ta istikrarsızlık varsa Akçakale nasıl huzura erebilir. Bu durum bilhassa sınır hattındaki il ve ilçelerimizin tamamı için geçerlidir. Türkiye'nin milli güvenliği hudutlarımızın dışında başlamaktadır. Bölgemiz sükunete kavuşmadan biz başımızı yastığa huzurla koyamayız. Hemen yanı başımızda terör örgütleri yuvalanmışken, teröristler ellerini kollarını sallayarak gezerken kendimizi rahat hissedemez. Suriye'nin veya Irak'ın kuzeyinde hava gücüyle, kara gücüyle, asimetrik silahlarla donatılmış bir terör oluşumu varken biz asla güvende olamayız. Bu ülkeleri güvenli, huzura, refaha hasret bırakanların gayesi Türkiye'yi de aynı cendereye sokmaktır. Biz işte buna izin vermedik, vermeyeceğiz. İnşallah önümüzdeki dönemde aynı doğrultudaki gayretlerimizi artırarak sürdüreceğiz. Kimsenin hiçbir küresel ve bölgesel aktörün gözümüzün içine bakarak ülkemizin güvenliğini tehlikeye sokmasına eyvallah etmeyeceğiz. Bu konudaki kararlılığımızı defalarca gösterdik. Gerek sınırlarımız içinde kesintisiz süren operasyonlarımız, gerekse sınır ötesi harekatlarımız sayesinde ülkemizin terörle ne iç içe ne de yan yana yaşamayacağını açıkça ortaya koyduk. Bu tavrımızdan asla geri adım atmayacağız. Değerli kardeşlerim bütün bu adımları atarken tavizimiz kesinlikle yok ve bu mücadelemize inşallah kararlılıkla devam edeceğiz” şeklinde konuştu. 

 

  Yedili koalisyonun Edirne Cezaevi'nde tutuklu bulunan Selahattin Demirtaş ve İmralı’da tutuklu bulunan terörün elebaşı Abdullah Öcalan’ı çıkartma amacında olduğunu belirten Erdoğan, “Şanlıurfa bizi bilir, Şanlıurfa bizi tanır, biz de Urfa'yı çok iyi biliriz. Sizlere karşı hep samimi olduk. Hasbi ve harbi davrandık. Şanlıurfa için sergilediğimiz samimi çabaların şahidi sizlersiniz. Sadece son 20 yılda güncel rakamlarla şehrimize 138 milyar liralık yatırım yaptık. Laf değil icraat. Eğitimde, sağlıkta ulaşımda, sanayide, tarımda, turizmde velhasıl her alanda şehrimize sayısız eserler kazandırdık. 2000-2002 ile 2023’ün Şanlıurfa’sı arasındaki devasa farkı öyle zannediyorum ki sizler görüyorsun. Değerli kardeşlerim asırlık hizmetleri 20 yıla sığdırdığımız bu başarının arkasında güçlü bir yönetim, güçlü bir siyasi irade var. Ülkemizin kaynaklarını tefecilere, çetelere, bir avuç elite, elinde viski kadehi ile ahkam kesen seçkinlere yedirmeme kararlılığımız var. Bay bay Kemal ne diyor, İngiltere’den 300 milyar dolar getiriyormuş. Nerede bu para, nasıl getiriyorsunuz. Sana kim güvenir de böyle bir parayı verir. Açık açık da söylüyor, demek ki bunlar tefeciliğe soyundu, bunun başka izahı yok. Daha dur bakalım seçim mi kazandın. Ne oldu da böyle bir parayı getiriyorsun. Benim milletim bu tefecilere, bu bay bay Kemal'e ve yandaşlarına 14 Mayıs'ta gereken dersi verecek mi? Öyleyse durmak yok. Vesayet sistemi yerine tüm kurumları ve kurallarıyla demokrasiyi tesis etme mücadelemiz var. Milletimizin başına bela olan eli kanlı canileri tasfiye etme cesaretimiz var. Bu bay bay Kemal şu anda terör örgütüyle yan yana mı? Bunlar Diyarbakır'da 51 vatandaşımızı sokağa dökerek onların ölümüne neden olmadı mı. Bu Selo şimdi nerede, Edirne’de. Bay bay Kemal ne diyor? Geleceğiz ve Selo'yu da cezaevinden çıkaracağız.  Bitmedi, bir de evlat katili, o da nerede? Ada'da. Demiş onu da çıkaracaklarmış. Ne zamandan beri katiller bir hukuk devletinde, onların çıkarılmasına yönelik söz verip onları çıkaracağız diyerek oy topluyorlar. Türkiye bir terör devleti değildir, Türkiye adaletle hükmedilen, hakkın egemen olduğu bir devlettir. Benim milletim bu teröristlerle kol kola gezenlerle, teröristlerle beraber hareket edenlere 14 Mayıs'ta gereken dersi verecektir. Ben buna inanıyorum. Hamdolsun artık tüm Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgemizde bambaşka bir hava hakim. Esnafımız her sabah dükkanının kapısını besmeleyle açıyor. İş adamlarımız terör korkusu olmadan yatırım yapıyor. Çiftçilerimiz tarlalarını gönül rahatlığıyla ekiyor, biçiyor. Sokaklarımız, köylerimiz hiç olmadığı kadar güvenli. Şehirlerimiz son 40 yılın en huzurlu, en rahat günlerini yaşıyor. Yıllardır terörist sebebiyle aksayan hizmetler artık kat ve kat fazlasıyla bölgedeki kardeşlerimizin istifadesine sunuluyor. Uğrunda nice ağır bedeller ödediğimiz, nice zorluklara göğüs geldiğimiz bu kazanımlardan artık taviz veremeyiz. Türkiye'nin 1980’lerin, 1990’ların karanlık ve kaotik günlerini tekrar dönmesine rıza gösteremeyiz." 

 

 Erdoğan, şunları kaydetti: 

 "Son günlerde iyice şımaran, pervasızlaşan bölücülerin ve FETÖ'cülerin evlatlarımızın hayallerini çalmasına müsaade edemeyiz. İşte 14 Mayıs diğer pek çok husus yanında bunun için de karar günüdür. Bölücü örgüt ve uzantılarının alenen destek beyan ettiği yedili koalisyonun Türkiye'yi hiçbir alanda ileri taşınması mümkün değildir. Daha birbiriyle anlaşamayan bir yapının anlaşarak ülkemizin sorunlarını çözmesi mümkün değildir. Adam Kandil’den meydan okuyor. Kandil'den veriyor veriştiriyor ve ne diyorlar? Bunlar Cumhur İttifakı'nın karşısında gereğini yapacaklarmış. Yahu bunlar benim Kürt kardeşlerimin yavrularını Kandil'e kaçıranlar değil mi? Hiç acımazları oldu mu? Değerli kardeşlerim bu kaçırılan yavrular şu anda nerede? Bir kısmı geldi ama maalesef çoğu hala Kandil’de. Her türlü tacizi, tecavüzü bu alçaklar bu kızlarımıza yaptılar mı, yapıyorlar mı? Öyleyse ben şimdi buradan annelere sesleniyorum, babalara sesleniyorum, gelin diyorum dik durun, dimdik durun ve 14 Mayıs'ta bu hesabı bunlara sorun. Kardeşim ben Şanlıurfa'nın basiretine güveniyorum, inanıyorum ve Şanlıurfa bugün nasıl ki o meydanda muhteşem bir toplulukla vardı, ta havalimanından oraya kadar bir saati aşkın bir zamanda geldik, bu demektir ki Şanlıurfa kararını verdi. Verdi mi? 14 Mayıs'ta da sandıkları patlatacak mı? Öyleyse durmak yok. Leyle-i kadriniz mübarek olsun. Ramazan Bayramı'nız mübarek olsun.  Sağ olun, var olun. Tekrar hasbıhal etmek, tekrar buluşmak temennisiyle sizleri Allah'a emanet ediyorum, kalın sağlayacakla.”