Anksiyete nedir ? anksiyete hastalığının belirtileri nelerdir ?

hayatın koşuşturmacası içinde zaman zaman endişe hissinin meydana gelmesi normal kabul edilir. ancak bu hissi sık ve yoğun olarak yaşayan kişilerin gerçekleştirmiş olduği günlük aktiviteler negatif yönde etkilenebilir.

Çoğumuzun yakın çevresinde evhamlı kişiler vardır, hatta bir ihtimal biz de evhamlı olabiliriz.  devamlı kendimizin veya yakınlarımızın başına kötü şeyler geleceğini düşünür, bunun için devamlı onların sağlığından endişe edip, sık sık telefon ederiz.  “Acaba çocuğumuz okula gidebildi mi, bir kaza geçirmiş olabilir mi, işte neler yaşayacağım, işleri bitirebilecek miyim, patronum kızacak mı, telefon geldi; eyvah kötü bir haber alabilirim, sokağa çıkınca kötü bir şey yaşayabilir miyim,” şeklinde gerçekte olma muhtemellığı olan fakat bizim bu riski kafamızda çok abarttığımız bir durumdur evhamlılık. Bu konum şayet bizim ruhsal sağlığımızı bozup, günlük işlerimizi etkilemeye başlıyorsa, yakınlarımızla ilişkimizi bozup, iş verimimizi düşürüyorsa artık rahatsızlık halini almış anlamına gelir.

 

evham hastalığı olarak bilinen genelleşmiş anksiyete bozukluğunda, en azından 6 aydır ve haftanın çoğu günü var olan, kişinin test etmekte güçlük yaşadığı aşırı evham-kaygı hali yaşanmaktadır. kuruntu ve endişeler birden çok olayla ilgilidir (okul, iş, maddi konum, kendi ve yakınlarının sağlığı şeklinde). Evhama; sıkıntı-huzursuzluk hissi, çabuk yorulma, dikkatini verememe, sinirlilik, kaslarda gerginlik hissi ve uyku bozuklukları da eşlik edebilir. sıklıkla huzursuz bağırsak sendromu ve baş ağrıları oluşabilir. Toplumda bu sıkıntı % 4-7 oranında görülmektedir.

 

Anksiyete atağı nelerdir?

Bir anksiyete atağı kişide bunaltıcı derecede meydana gelen stres, kaygı ve vehamet halini tanımlar. Çoğu insanda bu durum vakit içinde yavaş yavaş gelişme eğilimindedir. Bu vaziyet özellikle kişiler için yoğun stres halini içeren durumlarda ortaya çıkar.

 

Kişide anksiyete halinin ortaya çıkmasında; merkezi sinir sisteminde bilginin iletilmesinde sorumlu seratonin, norepinefrin, dopamin ve gaba benzer biçimde çeşitli kimyasal aracıların (nörotransmitter) rol oynadığı düşünülmektedir. İnsan beyninin birçok bölümünden bir olan amigdala tehlike ve endişenin merkezi olarak bilinir. Kaygı bozukluğundan muzdarip kişilerde meydana getirilen çeşitli incelemelerde bu kişilerin beyninin bu bölümünün kaygı kaynağı olabilecek durumlar karşısında aşırı bir aktivasyon haline geçmiş olduğu tespit edilmiştir.

 

Anksiyete kimlerde sık görülür?

hanımlarda erkeklere bakılırsa iki kat daha sık görülmektedir. Hastalar “ben kendimi bildim bileli böyleyim” şeklinde ifade etse de ortalama başlangıç 30’lu yaşlardadır. Orta yaş periyodu en sık görülen yaş grubudur, daha sonra giderek azalır.

 

Çocukluklarından itibaren davranışsal olarak çok fazla müdahale edilen, aşırı korumacı yaklaşım sergileyen ebeveynlerce büyütülen kişilerde, olaylara ve çevreye olumsuz bakan, olumsuz değerlendirmeler ve tepkiler gösteren kişilerde, sürekli zarar görme şeklinde beklentilerin olduğu kişilik yapılarında daha fazla görülür. Çocukluk çağında negatif yaşantıların fazla olduğu kişilerde risk artar. Hastalıkta genetik geçiş de laf mevzusudur.

 

Anksiyete sebepleri nedir?

Anksiyete bozukluğu toplumda sık görülen bir psikiyatrik rahatsızlıktır. Çeşitli biyolojik, fiziksel veya toplumsal faktörlerin kombinasyonlarının etkisiyle genetik yatkınlığa sahip kişilerde anksiyete bozukluğu gelişebilir:

 

MEDİKAL veya BİTKİSEL İLAÇLAR

Bazı kişilerde altta yatan bir sağlık problemi nedeniyle kaygı bozukluğu gelişebilir. Kalp rahatsızlıkları, şeker hastalığı, tiroid hastalıkları, madde kullanımı, alkol veya sakinleştirici etkili devaların çekilmesinde ve kronik ağrı sendromunda kaygı hali oluşabilir.

 

TRAVMA

Çocukluk dönemine ilişkin olumsuz deneyimler kişinin ilerleyen ömürında anksiyete nedeni olarak karşısına çıkabilir. Bu konum ancak çocukluk dönemine özgü olmayıp erişkin dönemdeki kişilerde de fizyolojik yahut ruhsal travmalar kaygı bozukluğu gelişimine neden olabilir.

 

Bu faktörlere ayrıca benlik yapısı, öteki ruhsal sıhhat problemlerı, finansal sorunlar, ayrılıklar ve yakın akrabalar arasında kaygı bozukluğuna haiz aile bireylerinin olması şeklinde durumlar da kaygı bozukluğu için riskli olarak kabul edilir.

 

Anksiyete belirtileri nedir?

Birçok insan hayatının bir bölümünde yaşadığı veya arasında bulunmuş olduğu bir konum karşısında yoğun kaygı (anksiyete) hissini yaşayabilir. Anksiyete kişide oluşturduğu çeşitli belirtiler ile kendisini gösterebilir:

 

AŞIRI ENDİŞE HALİ

Anksiyete bozukluğunun kişilerde en sık meydana getirmiş olduğu hislerden olan aşırı kaygı hali, bu rahatsızlıktan muzdarip kişilerde rahat gündelik olaylar ile tetiklenebilir. Bu hastalık tanımlanırken minimum altı aylık bir süre zarfı içerisinde günlerin birçoğunda olup biten ve kontrol etmekte zorlanılan kaygı hali ifadesi kullanılır.

 

kaygı hali, bireyin gerçekleştirdiği günlük aktiviteleri engelleyecek duruma gelebilir. Özellikle 65 yaşın altındaki bekar ve sosyoekonomik düzeyi düşük kişiler anksiyete bozukluğu açısından riskli grup olarak kabul edilir.

 

AJİTASYON (TEDİRGİNLİK) HİSSİ

Anksiyete bozukluğundan muzdarip kişilerde arasında bulunulan durumun tehlikede olma hissini meydana getirmesidir. Bu hissin insan vücudu üzerinde “savaş veya kaç” cevapı oluşturmak adına tetiklediği birtakım olaylar mevcuttur. Kan akımının sindirim sistemi yerine ekstremite kaslarına yönlendirilmesi bu vakalar arasında yer alır.

 

HUZURSUZLUK

Anksiyete bozukluğuna haiz kişilerde ortaya çıkabilecek bir diğer emaredir. Tanısal açıdan öneme sahip olsa da hastaların birtakımlarında diğer emarelere eşlik etmeyebilir.

 

ODAKLANMADA zorluk

Kaygı bozukluğu yakın dehemmiyet hafızaya dair malumat işlenme dönemini negatif yönde etkileyebilir. Dolayısıyla konsantrasyon ile alakalı problemler anksiyete bozukluğuna sahip kişilerde ortaya çıkabilecek bir öteki emaredir.

 

ALINGANLIK

Biroldukça anksiyete bozukluğu hastasında özellikle kaygının en yüksek seviyeye ulaştığı zamanlarda aşırı alınganlık hali meydana gelebilir.

 

Bu belirtiler haricinde kas gerginliği, uyku ile ilgili problemler, gerçekle bağdaşmayacak derecedeki fobiler de anksiyete belirtileri arasında yer alır.

 

Anksiyete bozukluğu türleri nelerdir?

Çocuk ve ergenlik yaşlarında okul yahut sportif oyunlar ile alakalı evhamlar sıkken; daha yaşlılarda kendi veya yakınlarının sağlıkları ile alakalı evhamlar fazladır. Yaşlılara göre daha genç yaştakilerde anksiyete emareleri hastayı daha çok etkilemektedir. Çocuklarda bir şeylerin vakitında olması ile ilgili aşırı önem verme olabilir. felaket senaryoları şeklinde (organik afetler veya savaş) ile alakalı evhamlar da çocuklarda sıktır.

 

Anksiyete bozuklukları kendi içerisinde birçok alt türe ayrılır:

 

AGORAFOBİ

İçinde bulunulan aleni mekan yahut kalabalık kaynaklı bir kaygı durumunu anlatım eden agorafobi endişesine sahip kişiler bu biçim ortamlarda endişeye ek olarak kapana kısılma, muhtaç olma ve utanma gibi negatif duygular hissedebilir.

 

BİR TIBBİ DURUMA BAĞLI ANKSİYETE HALİ

fiziksel bir sıhhat problemininin kişide aşırı endişe ve panik hissi yaratma durumudur.

 

JENERALİZE ANKSİYETE BOZUKLUĞU

kişinin rutin aktivite ve etkinliklerde bile aşırı endişe halinin meydana gelmesidir. İçinde bulunulan duruma bakılırsa orantısız bir halde olup biten bu hisleri kişi kontrol etmede zorlanabilir. Anksiyete bozukluklarının bu türüne ilişkili öteki bozukluklar ve depresyon gibi psikiyatrik durumlar eşlik edebileceği için dikkatli olunmalıdır.

 

AYRILIK ANKSİYETESİ

kişinin bağlılık duyduğu figürden uzaklaşması halinde geliştirdiği endişe ve tehlike halini ifade eder. Uzaklaşmak haricinde bağlılık figürünün ziyan olacağı düşüncesi de endişe kaynağı olabilir. Bu konu ile ilgili kabus görme ve düşüncelerden fiziksel olarak etkilenme nedeniyle oluşabilecek çeşitli belirtiler ayrılık anksiyetesi semptomları içinde yer alır. Bu duruma çoğu zaman çocukluk çağında rastlanılmasına karşın bazı kişilerde ayrılık anksiyetesinin erişkin yaşamda da devam etme ihtimali mevcuttur.

 

PANİK BOZUKLUK

Kişide beklenmedik zamanlarda ansızın ortaya çıkan ve dakikalar içinde zirveye ulaşan yoğun kaygı ve vehamet halidir. İçinde bulunulan duruma göre aşırı düzeyde meydana gelen bu negatif hislerin etkisiyle nefes darlığı, göğüs ağrısı ve çarpıntı gibi fiziksel hisler oluşabilir. Bu durumu bir kere deneyim eden kişide aynı durumu yine yaşama korkusu da belirtilere eklenebilir.

 

SELEKTİF MUTİZM

Çocukların evlerinde diğer aile bireyleri ile iletişim kurabilmelerine rağmen okul şeklinde toplumsal ortamlarda kendilerini anlatım edememesi halidir. Bu durum dolayısıyla tahsil ve iş yaşamını olumsuz yönde etkileyebileceği için dikkatli olunmalıdır.

 

toplumsal FOBİ

toplumsal ortamlarda ortaya çıkan yüksek düzeydeki endişe, başkaları tarafından yargılanma ve rezil olma tehlike halini anlatım eden anksiyete bozukluğu alt türüdür.

 

ÖZEL FOBİLER

ferdin belirli bir canlı, nesne yahut duruma dair yoğun kaygı ve vehamet hissi yaşamasıdır. Kişiler bu etkenden kaçınmayı sağlayacak huylara yönelebilirler. Hayvan korkuları ve kan, enjeksiyon, rahatsızlık korkuları, anksiyete bozukluğunun özel fobiler kategorisi içerisinde değerlendirilir.

 

Anksiyete hangi hastalıklara sebep olur?

Çocukluk çağlarından itibaren başladığı takdirde kişide özgüven kaybı yaşanabilmektedir. Bireyler fazla endişelendikleri için konsantrasyonları olumsuz etkilenebilir. İşte veya evde bir şeyleri hızlı ve etkin bir halde yapabilme kapasiteleri bozulabilir.

 

Bireyler yakınlarının sağlıkları konusunda da aşırı evhamlı olduklarından sık sık telefonla arar, onların da hayatlarını ksıcaklıktlamaya çalışabilirler. Kapı yahut telefon çalışında kötü haber alacakları kaygıları yaşarlar, bu görevleri başkalarına bırakabilirler. Trafik kazası geçirebilecekleri vb sebebiyle evden dışarıya çıkamayıp, eve bağlarımlı hale gelebilirler. yaşanmış olan evhamlar kişide diğer kaygı bozuklukları (ürkü bozukluk ve fobiler benzer biçimde) veya depresyona yol açabilmektedir.

 

Anksiyete bozukluğu tanısı nasıldır?

Anksiyete bozukluğuna tanısal yaklaşımda öncelikle kişide bu durumun ortaya çıkmasına niçin olabilecek altta yatan bir sıhhat sorunu olup olmadığı araştırılır. Bu amaç doğrultusunda tam kan sayımı, tiroid bezi fonksiyon testleri ile idrarın kimyasal açıdan değerlendirilmesi başvurulabilecek laboratuvar testleri içinde yer alır. Biyokimyasal analizlere ek olarak tabip tarafından lüzumlu görülen hallerde elektroensefalografi (EEG), tomografi (BT), elektrokardiyografi (EKG) ve akciğer filmi (X-ray) şeklinde çeşitli radyolojik tanı yöntemlerine de başvurulabilir.

 

Kaygı halinin ciddiyeti ve eşlik eden öteki psikolojik belirtiler göz önünde bulundurularak hekim tarafınca kişinin psikiyatrik değerlendirilmesinin lüzumlu olduğu ifade edilebilir. Psikiyatri uzmanları tarafından meydana gelen psikolojik muayene esnasında kişinin zihin sağlığı ile ilgili emareler ve  mental rahatsızlıkların istatistik ve tanı rehberinin (DSM) aktüel versiyonunda yer edinen kaygı bozukluğu kriterlerini karşılayıp karşılamadığı incelenerek kaygı bozukluğunun varlığı ortaya çıkarılabilir.

 

Anksiyete bozukluğu tedavisi nasıldır?

Anksiyete bozukluğu kişide çeşitli biyolojik ve fiziksel belirtilerin oluşumuna niçin olarak kişinin gündelik yaşam aktivitelerinin olumsuz yönde etkilenmesine sebep olabilir. sadece unutulmamalıdır ki; profesyonel esenlik çalışanları tarafından gerçekleştirilecek doğru müdahale ile kişide yine iyilik hali oluşturulabilir.

 

Kişilerde aniden ve aşırı düzeyde ortaya çıkan bir kaygı halinin acil şartlarda müdahalesinde benzodiazepin ve türevi devalardan faydalanılabilir.

 

Anksiyete tedavisinde genel hatlarıyla antidepresan türevi devalarla 1-2 sene süreyle düzenli tedavi yanında kişinin stresle baş etmede kullandığı uygunsuz savunma mekanizmalarının değiştirilmesi ve kişide kaygı, kuruntu meydana getiren düşünce şemalarının değiştirilmesine yönelik terapilerin uygulanması gereklidir.

 

Tedavi planlaması içerisinde tek başına farmakoterapi (ilaç tedavisi) veya psikoterapi (bilişsel tedavi) yada bu iki terapi şeklinin kombinasyonu yer alabilir.

 

Anksiyete bozukluğundan korunmak için neler yapılmalı?

Çeşitli ömür biçimı değişimleri ile kişi kaygı bozukluğu üzerinde olumlu gelişmeler yaşayabilir. Uyku düzeninin sağlanması, meditasyon ve soluk egzersizi yapmak, sağlıklı ve dengeli beslenmek, egzersiz yapmak, alkol ve kahve tüketimini sınırlamak veya tütün kullanmasını sonlanmış oldurmak benzer biçimde uygulamalar kaygı bozukluğundan korunmaya katkı sağlayabilecek yaşam tarzı değişimleri arasında yer alır.

 

Bu fizyolojik uygulamalar haricinde ferdin anksiyete ile ilişkili düşünce kalıplarının etkisini hafifletmek adına kıymetli olabilecek bir ekip zihinsel uygulamalar da mevcuttur:

 

Eskisinden farklı olarak yaşamış olduğum her yeni vaziyet illa “tehlikeli veya zor olacak” şeklinde düşünülmemeli;

“Şöyle bir olayla karşılaşırsam çok kötü olurum, o durumla baş edemem, dağılırım” şeklinde beynimizi programlamamalı.

“Geçmişte benzeri durumla karşılaştım ve çok kötü anlar yaşadım, yeniden aynısı olacak” şeklinde düşünülmemelidir. Anadolu’da M.Ö. 500’lü yıllarda yaşayan hemşerimiz Herakleitos’un söylemiş olduği şeklinde “Aynı nehirde iki kere yıkanılmaz”. Her şey değişmektedir. ikimiz de o eski kişi değiliz, daha deneyimliyiz, daha kuvvetliyüz.

Hayatta hiçbir şey tamamen siyah yahut tamamen beyaz değildir. Güneydoğu Asya “Ying-Yang” düşünüş biçimı şeklinde. Siyahın içinde biraz beyaz, beyazın içinde birazcık siyah vardır”. hiç bir şey tamamen sıkıntısız değildir. Zor çekmeden lor yenmez. Her şey için biraz emek gerekir.

Hissettiklerimiz her zaman doğru değildir. Mantığımızı kullanmalıyız, ancak duygularımızın söylediğine inanmak, bizi gerçekçi olmayan korkulara götürür. ikimiz de başkaları şeklinde zorlukları karşılayabiliriz, başkaları benzer biçimde yeterliyiz, geçmişte başarılarımız var, olumsuzluklar olsa da bunların üstesinden gelebiliriz.

planladığımüz felaket senaryolarının gerçekleşme muhtemellığı gerçekte çok düşüktür. sadece biz negatif örnekleri kafamızda efsunterek, gerçekleşme olasılığını kendimizce fazla şeklinde idraklarız. aslen bu durumlarla karşı karşıya gelme olasılığımız çok düşüktür, kısaca “doğmamış çocuğa adeta don biçeriz”. gereksiz yere üzülür, lüzumsuz yere kafamızda felaket senaryoları oluştururuz.

Kendimizin ve çevremizin negatif özelliklerine odaklanmak yerine, kendimizi “zorlukla baş edebilir” şekilde güçlü idraklamalı, olayları da “üstünden gelinebilir” olarak daha düşük zorlukta algılamalıyız.

“Ben artık bir ebeveynim ya da iş sahibiyim yahut şunların sorumluluğu benim üzerimde, ben diğerlerine, çocuklarıma örnek olmak durumundayım. Onların da sağlıklı bireyler olabilmesi için yelkenleri suya indirmeyeceğim, ayakta duracağım” şeklinde kendimize telkin vermeliyiz.

Kendimizin ve başkalarının özelliklerini mükemmel olmasını beklememeli, her şeyi olabildiği ölçüde benimsemeli ve sevmeliyiz.  “Yeterince çalışmadım, kötü not alacağım” yerine “bu kadar çalışabildim, umarım yeterli olur, her vakit her şey harika olmayabilir, bunun sonu yok, ne kadar çalışırsam çalışayım, mutlaka eksiklikler olacaktır” diye düşünmek gerekir.

amacımız üzüm yemek olmalı, bağcı dövmeye odaklanmamalıyız. Bazı negatif şeyler sonrasında olumlu olaylar gelebilir, başkalarını veya kendimizi  lüzumsuz yere yıpratmamalıyız. Eskilerin söylediği şeklinde bazı negatif durumlarda  “her işte bir hayır vardır” yaklaşımı isabetli bir yaklaşımdır.