‘Bölgenin zemin yapısı zayıf!’

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası, Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan depremleri ön değerlendirme raporunu yayınladı. Doğa olayları olan depremlerin afete dönüşmesinin nedeninin “insan eliyle yapılmış yapılar” olduğu, 6 Şubat depremlerinin yarattığı hasarlar nedeniyle büyük bir afete dönüştüğü belirtilen TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası raporunda, depremlerin ciddi travmalar yaratacağı kaydedildi. Raporda, “Afet yönetiminde ciddi bir koordinasyonsuzluk gözlenmiş, ekipler doğru yönlendirilememiş, yardımlar ihtiyaç duyulan bölgelere ulaştırılamamıştır. Barınma ve gıda konusunda insani kriz yaşanmıştır” denildi.

“DEPREMLERİN AFETE DÖNÜŞMESİNİN NEDENİ, İNSAN ELİYLE YAPILMIŞ YAPILARDIR”

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası, 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan Depremleri Ön Değerlendirme Raporu’nu yayınladı. 6 Şubat Pazartesi günü saat 04.17’de, Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesi merkezli 7.7 büyüklüğünde, saat 13.24’te Elbistan ilçesi merkezli 7.6 büyüklüğünde meydana gelen depremlerin; Kahramanmaraş, Gaziantep, Şanlıurfa, Diyarbakır, Adana, Adıyaman, Osmaniye, Hatay, Kilis, Malatya ve Elazığ illerinde yaygın bina göçmelerine ve ağır bina hasarlarına yol açtığı belirtilen raporda, şu değerlendirmelere yer verildi; "İzlenen hasar, çok geniş bir alanda hissedilen ve büyük bir alanı etkileyen yer hareketinin ivme hızları ve yer değiştirmelerinin çok yüksek olduğunu göstermektedir. Aynı gün içerisinde oluşan büyük depremler, özellikleri ve sonuçları itibariyle depremler tarihine geçecek niteliktedir. Depremler doğa olaylarıdır. Afete dönüşmesinin nedeni ise insan eliyle yapılmış yapılardır. Yapı üretim sürecinin tüm gerekliliklerine uygun olan bir yapılaşma söz konusu olsaydı, deprem yönetmeliğinin tasarım felsefesine uygun olarak binalar yine hasar alacak, hatta belki büyük kısmı ağır hasar alacak, ancak insanların içerisinden çıkmasını sağlayacak davranışı gösterecek, deprem afete dönüşmeyecekti. Hasar büyük olsa da can kaybı asgari sınırlarda kalabilecekti. 17 Ağustos 1999 Kocaeli, 12 Kasım 1999 Düzce depremleri sonrasında, depreme dayanıklı yapı üretimi ile ilgili bilinç düzeyinin artmaya başlaması, 1998 yönetmeliğinin yürürlüğe girmesi, hazır beton ve nervürlü inşaat demiri kullanımının yaygınlaşması gibi nedenlerle, bu tarihten sonra yapılan binaların deprem dayanımlarının daha yüksek olacağı düşüncesi hâkim olmuştur. Deprem bölgesindeki yapı envanteri şu an itibariyle bilinmemekle beraber toptan göçen veya hasar alan binaların bir kısmının 2000 yılı sonrası yapılmış olduğu anlaşılmaktadır. Hatta birkaç yıl öncesi gibi çok yakın geçmişte yapıldığı ifade edilen ve 2019 yönetmeliği ile dahi tasarlanmış olabilecek binalarda da toptan göçmeler olmuştur."




"AFET RİSK AZALTMA ÇALIŞMALARI YETERİNCE YAPILMADAN AFET KRİZ YÖNETİMİ'NDE BAŞARILI OLMAK ASLA MÜMKÜN DEĞİLDİR"

Yapısal Hasarlar Açısından Ön Değerlendirme (Zayıf Zemin Koşulları, Malzeme Zafiyetleri, Konstrüktif Zafiyetler, Yapı Düzensizliklerinin Yarattığı Hasarlar), Afet Yönetimi Açısından Ön Değerlendirmelere yer verilen raporda, afet yönetiminin “beklenmeyeni beklemek, en kötüyü yönetmek” olarak tanımlanabileceğinin altı çizildi. Modern Bütünleşik Afet Yönetimi’nin Risk/Zarar Azaltma, Hazırlık, Müdahale ve İyileştirme aşamalarından oluştuğu belirtilen raporda; “Afet Yönetimi, afet olduktan sonra arama-kurtarma vb. çalışmalar değildir. Afet sonrası yapılan ilk çalışmalar acil müdahale ve ön iyileştirme çalışmalarıdır. Türkiye’de afet alanında yapılan acil müdahale çalışmalarının 'Afet Yönetimi' sanılması büyük bir yanılgıdır. Ayrıca Türkiye için Afet Yönetimi ciddi bir sürdürülebilir kalkınma problemidir; asla ve sadece arama ve kurtarma çalışmaları değildir. Afet Risk Azaltma çalışmaları yeterince yapılmadan Afet Kriz Yönetimi'nde başarılı olmak asla mümkün değildir” ifadeleri kullanıldı.

Afet yönetimi aşamalarının ayrıntılı olarak anlatıldığı İMO Raporu’nda, Ulaşım (Karayolu, Demiryolu, Havayolu hasarları), Su Yapıları, Deprem Sonrası Doğu Akdeniz’de Gözlemlenen Su Hareketleri ve Tsunami başlıklarında da değerlendirmeler yapıldı.




“DEPREM CİDDİ TRAVMALAR YARATACAK”

Raporun Sonuç bölümünde ise 6 Şubat depremlerinin yarattığı hasarlar nedeniyle büyük bir afete dönüştüğü belirtilerek, şöyle denildi: "Ülkemizin en doğusundan en batısına en kuzeyinden en güneyine kadar her aileyi yakın veya uzak ölçüde etkileyecek, ciddi travmalar yaratacaktır. Her şeyden önce yitirdiğimiz canlar ülkemiz için büyük bir kayıptır. Son 30 yılda yaşanan depremlerin yarattığı maddi ve manevi hasarlar birbirinin nerdeyse aynısıdır. 1992 Erzincan depreminden itibaren, 1995 Dinar, 1998 Ceyhan, 1999 Gölcük, 1999 Düzce, 2002 Afyon, 2003 Bingöl, 2010 Elazığ, 2011 Van, 2020 Elazığ, 2020 İzmir depreminde göçen ve ağır hasar alan yapılar incelendiğinde benzer hasarlar olduğu görülmektedir. Pazarcık ve Elbistan depremlerinde de çok büyük benzerlikler görülmekle birlikte, diğerlerinden farklı olan, çok yakın zamanda yapılmış yapılarda da göçen veya ağır hasar alanların var olmasıdır."

"BÖLGENİN ZEMİN YAPISI ZAYIF!"

Bölgenin büyük bir kısmı zayıf zemin yapısına sahip olduğunun bu yüzden özenli mühendislik hizmetlerini görmesi gerektiğinin altının çizildiği raporda;  "Bu deprem ile, konunun tüm paydaşları tarafından, unutulan, görmezden gelinen, ihmal edilen, bilime rağmen kabul edilmeyen tüm konular hatırlanmalı, ele alınmalı, hukuki eksikler giderilmeli, yapı üretim sürecinin tüm aşamalarının uygun şekilde işlemesini sağlayacak kanunlar, yönetmelikler bir an evvel çıkarılmalı, var olanların eksikleri tespit edilmeli ve yenilenmelidir. Çözümün tüm tarafları bir araya gelmelidir. Liyakat, yetkinlik bir an evvel yapı üretim sürecinin bir parçası haline getirilmelidir. Yetkin Mühendislik için 3458 sayılı kanun bir an önce değiştirilmelidir. Yetkinlik şarttır. Arama kurtarma çalışmaları için organize olmakta çok geç kalınmış, arama kurtarma çalışmaları çok kısıtlı bölgelerde, yetersiz kadro ve ekipmanla yürütülmüştür. Birçok depremzede günlerce hiçbir arama kurtarma ekibi bölgeye ulaşmadan göçük altında beklemiştir. Arama kurtarma çalışmalarına katkı sağlayabilecek maden işçileri gibi sivil olanaklar harekete geçirilmekte çok geç kalınmıştır" ifadelerine yer verildi.

“BARINMA VE GIDA KONUSUNDA İNSANİ KRİZ YAŞANDI”

Raporda, afet yönetiminde koordinasyonsuzluğun da yaşandığı belirtilerek; "Afet yönetiminde ciddi bir koordinasyonsuzluk tüm deprem bölgelerinde gözlenmiş, arama kurtarma ekipleri doğru yönlendirilememiş, yardımlar ihtiyaç duyulan bölgelere ulaştırılamamıştır. Barınma ve gıda konusunda insani kriz yaşanmıştır. Yaşanan kriz, tüm Türkiye’den yurttaşların dayanışma seferberliği sayesinde kısmen hafifletilse de deprem bölgelerinde yardımların dağıtılması konusunda da kaos yaşanmıştır. Afet yönetimi açısından son derece önemli olan deprem bölgelerindeki temel ihtiyaçların giderilmesine yönelik örgütlü ve deneyimli yapısıyla askeri birliklerin ve demokratik kitle örgütlerinin görev alması sağlanamamıştır. Bu da dolayısıyla deprem sonrası afet bölgesinde gündelik yaşamın idame ettirilebilmesinde büyük sorunlar yaşanmasına yol açmıştır"  denildi.

"İKİ BİNİN ÜZERİNDE ÜYEMİZ HASAR TESPİT ÇALIŞMALARINA DAHİL EDİLDİ"

Deprem sonrası İMO tarafından yapılan çalışmalara da değinilen raporda; "Depremin hemen ardından Oda Genel Merkezinde oluşturulan kriz masasıyla deprem bölgesinde bulunan şube ve temsilciliklerden bilgi akışı sağlanmış, aynı gün TMMOB ve Oda Yönetim Kurulu Üyeleri ile Şube Yöneticilerimizden oluşan heyetler bölgeye intikal ederek incelemelere başlamıştır. Eş zamanlı olarak TMMOB ve bağlı odalarla koordineli bir şekilde bölgede ihtiyaç duyulan malzemelerin tedariki konusunda organize olunmuş, yardımlar hızla deprem bölgelerine ulaştırılmıştır. Söz konusu çalışmalar halen devam etmektedir. Depremin ardından Odamızın çağrısına kulak veren binlerce meslektaşımızın, Hasar Tespit Eğitimlerine katılarak deprem bölgesinde görev yapmaya gönüllü olması Odamız adına gurur kaynağıdır. Odamızın Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile yaptığı görüşmeler neticesinde iki binin üzerinde üyemiz hasar tespit çalışmalarına dahil edilmiştir. Meslektaşlarımız kendi imkanlarıyla, büyük bir emek ve özveriyle deprem bölgelerine ulaşarak çalışmalara başlamıştır. Öte yandan çeşitli şehirlere nakledilen depremzedelerin, yine meslektaşlarımızın da dahil olduğu TMMOB dayanışma organizasyonları üzerinden konaklama dahil olmak üzere tüm ihtiyaçlarının giderilmeye çalışılması, toplumsal dayanışmanın yaralarımızı sarmada önemi ve etkililiği konusunda, bu depremin unutulmayacakları arasında yer almıştır.